Millet olarak tatil günü sayımızın fazla olmasından kaynaklanıyor olsa gerek arifeden itibaren tatil moduna girince, evde güne mutad olduğu üzere yerel ve yaygın basını okuyarak başladık. SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, biraz da mizahi olsa gerek partililerin verdiği yemeğe katılabilmek için hendeklerden atladıklarını, suların içinden geçtiklerini, karanlık sokakları aşıp yemeğe geciktiklerini söylemiş.
Aslında Menderes Türel göreve başladığından bu yana en büyük yatırımları altyapı alanında gerçekleştirdi. ASAT’ın yaptığı hem kanalizasyon, hem de yağmur suyu drenaj çalışmaları kenti adeta köstebek yuvalarına çevirdi. Ancak son yağmurlarda da gördük ki bu yatırımlar da yetersiz kalmış. Her yeri gene sel götürdü.
Peki neden böyle? Bu sorunun cevabı çok basit Antalya akıl almaz bir biçimde büyüyor. Hem nüfus yoğunluğu olarak, hem de yapılaşma olarak... Gecekondu sayısı 60 bini aşmış bir kentte siz istediğiniz kadar “kentsel dönüşüm” hikayeleri yazın başaramazsınız. Bir yandan gecekondu yıkarken, diğer yandan yeni gecekondular yaratıyorsunuz. Böylesi çarpık yapılaşmanın olduğu ve nüfus yoğunluğunun Türkiye ortalamasının 3-4 misli arttığı bir kentte altyapı sorununu nasıl çözeceksiniz?
Naçizane bu konuda bizim de söyleyeceklerimiz var. Kentsel dönüşüm projesi uygulanırken yeniden yapılanmanın da ele alınıp, öncelikle Büyükşehir statüsünün bir gözden geçirilmesi lazım. Şu alt belediyeler meselesini gündeme taşımak istiyorum. Gerçekten tartışılmalı. Mevcut yasaya göre alt belediyelerle, büyükşehir belediyesinin, hele bir de başkanları farklı partilere mensupsa birlikte çalışmaları, birlikte proje üretmeleri ve hayata geçirmeleri mümkün değil. Yakın zamanda yaşadıklarımız bunu kanıtlıyor. Sivrisinekle mücadele, “senin görevin, benim görevim değil” tartışması yüzünden ne hale geldi durum ortada. Kış geldi hala sivrisineklerle kavgamız sürüyor. Mevcut yasa belli bir miktarı aşan yatırımları, “sen yapamazsın, gücün yetmez” diyerek alt belediyelerinden alıp büyükşehire veriyor. Ana arterler büyükşehirin, sokaklar alt belediyelerin... Böyle garip paylaşımlar yüzünden yeniden seçilme hesapları yapan belediye başkanları yatırım yerine bölgelerini süslemekle meşgul olmak durumunda bırakılıyorlar.
O zaman gelin, ya eskiden olduğu gibi tek belediyeye dönelim, ya da Antalya’da üç yeni ilçe kurarak her belediyenin kendi bölgesinde hem hizmet hem yatırım yapmasını sağlayacak yasal düzenlemeleri düşünelim. Bu arada Büyükşehir sınırları içine sonradan giren küçük belediyelerin de birleşmelerini sağlayalım.
Lale Devri Çocukları
Sibel Can’ın ünlendirdiği gerçekten çok güzel bir şarkı var bileceksiniz: “Lale Devri çocuklarıyız biz” diye başlayan nağmeler... Son günlerin bu şarkı modasına İstanbul Büyükşehir Belediyesi Hollanda’dan milyonlarca lale soğanı ithal ederek katılmıştı. Ardından Ankara soyundu lale devrine. Sıra bizim belediyeye geldi. Bizde de lale devri başlıyor. Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından ithal edilen 600 bin lale soğanı ekilmeye başlanmış. Bu rakam bir milyona çıkacakmış. Geçen yıl da Mısır’dan palmiyeler ithal etmiştik. Beraberinde zararlı böcekleri ile beraber.
Şunu sormak istiyorum: Antalya Arabistan mıdır ki, palmiyelerle dikkat çekecek? Lale için İstanbul haydi neyse bize ne oluyor? Ya da bizim narenciyenin, mis kokulu portakal, limon ve turunçlarımızın köküne kıran mı girdi? En önemlisi de çiçek soğanı ithal edecek kadar zengin miyiz?
Bütün bunların cevabını bu laleleri ve palmiyeleri kimin ithal edip belediyelere sattığı sorusuna cevap bulduğumuzda verebileceğiz. Umarım bakanlarımızın çocukları çıkmaz...
Telsiz Muhabbetleri
Emniyet Müdürümüz Feyzullah Arslan’ın kaleme aldığı ve elimde 3. baskısı bulunan “Gül, Güldür, Düşündür” adlı kitabından komik telsiz muhabbetlerinden örnekler sunmaya devam ediyoruz:
* Trafik Şubesinde kavşak görevlisi, Ekipler Amirine anons eder: “5435 Merkez 5414, kavşakta kaza meydana geldi, bir ekip gönderir misiniz?”
5414 cevap verir: “Anlaşıldı, orada kazaları sen yaptırıyorsun zaten.” Bunun üzerine 5435 basar telsizin mandalına ve “Doğrudur, direksiyonda ben vardım” diye karşılık verir.
* Elektrik direğine çıkıp intihar etmek isteyen bir bayanı, polis aşağıya inmesi için ikna etmeye çalışır. Olay yerine gelen günün nöbetçi müdürünün de çabaları sonuç vermez. Konu hakkında bilgi isteyen İl Emniyet Müdürü telsizle sorar:
“3310 Merkez 3370” Nöbetçi müdür cevap verir:
“3370 dinlemede sayın müdürüm.” “3310 konuşuyor, konu hakkında bilgi verin.” “Anlaşıldı efendim, bir bayan intihar etmek için elektrik direğine çıkmış, inmesi için yalvarmalarımız devam ediyor.
“3310 anlaşıldı.”
* Kocaeli İl Emniyet Müdürü, makam arabasıyla seyir halinde iken yolda büyük bir kalabalık olduğunu görür ve telsizden günün nöbetçi müdürünü anons ederek kalabalığın nedenini araştırmasını söyler. Bir müddet sonra İl Emniyet Müdürü tekrar anons ederek öğrenip öğrenmediğini sorar. Telsiz konuşmaları aynen şöyle geçer:
3310 Merkez 3370
3370 emirlerinizi dinliyorum efendim.
Konuyu araştırdın mı?
Doğrudur efendim, bir minibüs at arabasına çarpmış ve at vefat etmiş, konu bundan ibaret.
Başın sağolsun evladım.
Günün Sözü
Ölümden niye korkacağım ki? Ben varken o yoktur,o gelince de ben olmayacağım.
Montaigne