Ülkede her hafta başka bir gündem tartışılırken gerçek sorunların üzerine perde çekiliyor. İşsizlik almış başını gitmiş, halk pahalılık karşısında perişan halde yaşarken, emekliler yokluk içerisinde yaşam mücadelesi veriyor. Üniversiteli öğrenciler barınma ve beslenme sorunu yüzünden okullarını bırakma noktasına getirilmiş iken yurtlarda her gün olumsuz olaylar yaşanıyor. Ülkenin uluslararası suç şebekeleri için cennet haline getirildiği, yeni İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın her gün operasyon üstüne operasyon yaptırmasından anlaşılıyor.
Biz neyi konuşuyoruz?
Kamuoyu ve medya, ülkenin gerçek gündemini konuşacağına ve yazacağına Dilan Polat, Seçil Erzan ve Fatih Terim Fonu ile meşgul oluyor. Magazin dünyasını seven yurdum insanı da bunlarla yatıp- kalkıyor. Neticede ortada parasına para kazandırmak isteyen, bunu yasal yollardan değil de farklı yollarla gerçekleştirmek isteyen bir avuç insan ve kara para aklayan bir organizasyon var.
Hâlbuki demokratik-hukuk devletinde maliye, emniyet ve yargı bu konuda gerekli soruşturmaları yapar ve varsa bir suç, gereken ceza verilir. Günlerce haftalarca konuşmanın kime ne faydası olacak? Bu işler kolayca yapılabiliyorsa, ülkenin yönetim sistemde bir açık var demektir. Asıl sorun bu açığın kimlerin işine yaradığıdır.
Önemli olan, havadan kazanç sağlamaya fırsat verilmemesidir. Parayı nereden kazandığını her vatandaş açıklamak ve vergisini eksiksiz vermek zorundadır. Her kim olursa olsun! Vergi kaçırmak, büyük suçtur. İşadamı tam vergi vermez, üstelik imtiyazlı olanların vergileri de affedilir. Sanatçısı, sosyal medya fenomeni verginin yanına doğru dürüst yaklaşmaz.
Nasılsa işçi -memur hazır asker… Vur beline al vergiyi!
Kamuoyu; İsrail- Filistin savaşı yanında, magazin haberleri ile meşgul edilirken… Şimdi de ülkenin gündemine yerel seçimler girdi. Kim belediye başkanı, kim belediye meclisi üyesi, kim muhtar olacak? Yine ülkenin sorunları ve vatandaşların dertleri ötelendi.
İktidar, bilerek ve isteyerek suni gündemler yaratıyor. Muhalefet; kendi gündemini yaratmadığı sürece, hiçbir sorunu çözemez. Ocak zamları ile işçi, memur ve emeklinin ağzına bir kaşık bal çalınacak! Muhalefetin iç meseleleri ve parçalı bulutlu halleri de iktidara yarıyor. Zira siyasette ciddiyet, samimiyet ve ülke sorunlarına hâkimiyet sorunu var.
Zira iktidar, algı yönetimi ve hileli yönlendirme ile gerçekle hiçbir ilgisi olmayan bir olayı, kendi lehine çevirmekte oldukça mahir davranıyor. Örneğin; AKP; amaçladığı ‘dindar nesil’ projesi fiyasko ile sonuçlandı. Ama OECD tarafından gerçekleştirilen, PISA testinin sonuçlarına göre okuma becerileri sıralamasında 37 ülke arasında, ülkemiz 30. oldu. Bu olumsuz tabloyu yetkililer kamuoyuna olumlu yansıttı. Muhalefetten de gür bir ses duymadık! “At Binenin, Kılıç Kuşananın…” diyerek geçelim mi? Ortada geleceğimizin teminatı gençlerimiz var.
“Büyük beyinler fikirleri, orta beyinler olayları, küçük beyinler ise kişileri konuşurlar” diye bir söz vardır. İster iş ister özel hayat isterse siyasette olsun bu söz geçerliliği korur. Bir bakın, Allah aşkına! Rütbeli-rütbesiz hırsızları, kara para aklamaya çalışan güzellik salonlarını, tefeci faizi peşinde koşan millîleri, kafasına geçirdiği takke ile dolaşıp dini öğrettiğini iddia eden meczupları, Tik Tok’tan yayın yaparak memelerini açan kadınları konuşuyoruz.
Peki, bizim bunlara fırsat yaratan sistemi ve iktidarı veya devletten milyarlarca dolarlık garantili ihaleler alan imtiyazlı şirketleri neden tartışmıyoruz? Belki de “iktidarla papaz olursam düzenim bozulur, oğlum-kızım işinden olur, reklamları alamam, RTÜK ceza keser…” diye düşünenler için Şems-i Tebriz’i ne güzel söylemiş: “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme; nerden bilebilirsin, hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını.”
Rahmetli Süleyman Demirel; ‘Enflasyon ahlaksızlığa yol açar’ derdi. Ahlaksızlığı geçtik, ülkenin geldiği nokta çöküş ve dramdır. Milliyetçi destekli muhafazakâr bir iktidarın 21 yıllık döneminde fuhuş, hırsızlık, dolandırıcılık, yolsuzluk, uyuşturucu kullanımı ve boşanmalar arttı mı, artmadı mı? Bütün bunlar olurken vatandaş ne yapıyor?
Ülke oyalanıyor, vatandaş illüzyonu alkışlıyor! Ülkenin bu hale nasıl getirildiğini sorgulamıyor, resmin bütününe bakmak yerine gösterilen resme bakmakla yetiniyor. Hâlbuki “bir toplumun ahlakı ve bilinci, içinde doğduğu toplum ve yasalar tarafından belirlenir.”
Yozlaşan sadece ahlak mı?
Ahlaklı -dindar bir nesil yaratmak için iktidara gelenler, öyle bir nesil yarattılar ki köşeyi dönmek için her yol mubah oldu. Millî ve manevi değerlere din maskesi geçirerek, milleti kandırdılar. Geleceğimizin teminatı olan gençliğimizi tarikatların eline vererek; hain olanları kahraman, kahraman olanları hain bellettiler.
Bütün bu olumsuzluklar olurken; “yabancı sermayenin geleceğini, hayat pahalılığın biteceğini, aya gideceğimizi, şahlandığımızı, yedi düvelin üstümüze geldiğini” söylediler ve bunu din sosu ile yaptılar. Oysa adaletin hukukun, adaletin ve demokrasinin olmadığı bir ülkeye yabancı sermaye gelmez.
Peki, ne geldi?
Kaçakçılık, uyuşturucu ticareti, fuhuş, yasadışı silah transferi, yolsuzluk, vergi kaçırma gibi suçlardan elde edilen kara para… “Yeter ki, gelsin! Ülkenin ekonomisi düzlüğe çıkar” diye sevinmeyin! Kara para, ekonomik sisteme kayıtlı olmayan bir paradır ve ülke ekonomilerine orta ve uzun vadede telafisi güç zararlara yol açmaktadır.