ANTALYANIN KAHYASI

‘Kaliteli hizmet, mutlu müşteri’

Yeni sezon öncesi kısa adı KALEDER olan Kalekapısı Esnafını Güçlendirme ve Kalkındırma Derneği’nin hazırladığı yeni projenin yukarıdaki sloganını duyunca öncelikle çok sevindiğimi söylemeliyim. Hele bir de işe esnafın eğitimi ile başlayacaklarını açıklamaları beni sevinç dışında umutlandırdı da. Ancak çok iyi niyetlerle bir çaba içine giren Kalekapısı esnafına benim de söyleyeceklerim var.

Bir defa esnaf yönetiminde yeralan başta Dernek Başkanı Güray Parlak ile eczacı Hasan Kilit ve diğer arkadaşlarını, turizmden yeterince pay alamayan Antalya esnafının içinde bulunduğu sıkıntılı dönemi aşmaları için verdikleri çaba nedeniyle kutlamak gerekir. Ancak Kalekapısı’ndaki sorun büfe ve restoranlardaki masa ve sandalyelerin tek tip yapılması ile çözüme kavuşturulamaz. Çözüm ‘tek yürek’ olmakla da bitmiyor. Bence esnafın öncelikle ahilik geleneklerine uygun esnaflık yapmaya başlaması ilk adım olabilir... Kapı önüne attıkları taburelerde dedikodu yapmak yerine, birbirine saygılı, komşusuna dert ortağı, siftah yapmayana kendi müşterisini göndererek, işbirliği içinde, birbirinin menfaatlerini koruyarak, yalan dolandan ve sahtecilikten uzak, verdiği sözü zamanında yerine getirerek işe başlayabilirler. Üstelik bütün bunlar para gerektiren işler de değil. Hepsi bedava ,hepsi biraz yürek işi...

Gelelim esnafın turizmden yeterli pay alamayışına...

Şunu hepimiz iyi bilmeliyiz ki; büyük mağazalar esnafın işini bitirmiştir. Bu gerekçe ile siftah bile yapmadan kepenk açıp kapatan esnaf, rekabet gücünü yitirince doğru ya da yanlışını bilmeden her yola başvurmuştur. Üstelik ileride başlarına büyük çorap açacağını bile bile ‘hanutçu’ diye tabir edilen kişileri bile beslemeye başlamışlardır. İşler kesat gidince yeni arayışlara girmek yerine, dükkanın önüne tezgah kurup tavla oynamayı çarşıya hareketlilik getirmek sanmışlar, kaliteli mal ve hizmet sunumu yerine kalitesiz ve ucuzu tercih ederek, müşteri memnuniyetini en son plana atmışlardır. Hava kararmaya bile yüz tutmadan kepenk indiren ve Kalekapısı’nı gece ölü bir şehir kimliğine kavuşturan da aynı esnaftır. Sanki başka işyeri kalmamış gibi lüks kuyumcu dükkanlarının yanı başında yağ kokuları ve toz toprak içinde açıkta satılan dönerlere ne dersiniz? Bu işleri düzeltmek için, onları kaldırmak yerine onlarla mı yola çıkıyorsunuz?

Yıllardır yazar yıllardır söylerim; Antalya’da hangi esnafımız vitrindeki mallarının üzerine, yasal zorunluluk olmasına rağmen etiket koyar? Cevabını ben vereyim hiçbiri koymaz. Çünkü niyeti kötüdür, malı müşterinin yerli veya yabancı oluşuna göre ve tutturabildiği fiyata satmak için etiket koymamaktadır. Turist kredi kartı ile alışveriş yaptığında, kartının bilgilerini kopyalayıp kullananlar da bizden çıkmaktadır. Turistin parasını ödeyerek aldığı, ancak kargo ile adresine gönderilmesini istediği malın maalesef gerçeği yerine sahtesi gönderilmektedir. Bütün bunları esnafımızın hepsinin yaptığını söylemek doğru değil, ama eğri oturup doğru konuşalım bunları yapan esnafımız yok mu? Bunları yaşamıyor muyuz?

Evet Sevgili Parlak; sorunlar masa sandalye ya da örtüleri tek tip yaparak çözülmez. Ortak akılla bu işe yüreklerimizi koymalıyız. İstersen önce masa örtüleri yerine esnafın kılık ve kıyafetini düzelterek işe başlayalım. Kalekapısı esnafı diye Attolos heykeli önünde çektirdiğiniz fotoğrafa bir bak ve yola çıkacağın binin üzerindeki esnafın (istisnalar hariç) esnafa yakışır giyinmesini sağla. Bizden her zaman sana destek. Ancak dost acı söylermiş. Yine de biryerden başlamak gerekli.  Ne dersin?..

 

 

 

Köylümüz bilinçli

Milletvekilimiz Sadık Badak’ın da söylediği gibi bu taş ve maden ocakları başımıza dert oldu. Son olarak önemli su kaynaklarının bulunduğu merkeze bağlı Ilıca köyünde, o bölgede yaşayan insanlara sorulmadan verilen taş ocağı işletme iznine tepki gerçekten büyük oldu. Kadın, çoluk-çocuk yollara döküldü. Köylerinde taş ocağı istememek onların en doğal hakkı değil mi?

Köylümüz artık eskisi gibi değil. Kentte belki yok ama onlar artık bilinçlendi. Katılımcı demokrasiye inanıyorsak kentimizde, köyümüzde açılacak her çukur için o yörede yaşayan insanların görüşünü almalıyız. Onları yok sayarak aldığınız kararlar da böyle yanlış hesap olarak Bağdat’tan geri döner...

 

  

GÜLMECE

Temel

 

Temel, Uzakdoğu'ya gider. 250 dolar verir ve bakınca insanları çıplak gösteren gözlüklerden alır.

Takar bakar çıplak, çıkarır bakar giyinik.

Çok hoşuna gider. İki de bir takıp, çıkarır.

Yurda döndüğünde, eve gözünde gözlük gider; bakar Fadime'yle sütçü çıplak.

Gözlüğü çıkarır bakar çıplak. Takar bakar çıplak…

Müthiş canı sıkılır ve Fadime'ye der ki:

“Ula Fadime 250 dolar verdim, hemen bozuldu!” (Teşekkürler Deniz)

 

 

 

GÜNÜN SÖZÜ

 

İstemek, istiyorum demek değil, harekete geçmek demektir.

Andrea Maurois

Yayın Tarihi
03.03.2008
Bu makale 731 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!