ANTALYANIN KAHYASI

Yerel medya nereye gidiyor?

Naci Uğural; yaşamımda çok değer verdiğim meslek büyüklerimden biridir. Meslek etiği ve onuru konusunda tavrı nedeniyle çok da saygı duyarım. Elim kalem tuttuğu sürece Hürses’in kuruluş yıldönümlerinde yazmayı, o’nu anmayı ve Antalya’ya verdiği emeğe teşekkür etmeyi görev biliyorum. Nice mutlu yıllara Naci Ağabey, Gönül Abla, Derya kardeşim ve diğer emekçiler, nice yıllara…

Sizlerle Hürses’in yarım asrı aşan bu 54. kuruluş yıldönümünde buluşmuşken, biraz da yerel basının içinde bulunduğu sıkıntılı süreçten söz etmek istiyorum.

Yerel yazılı basının bugün içinde bulunduğu en önemli sıkıntısı okunmamasıdır. Başka bir ifade ile kent halkının yerel gazetesine sahip çıkmaması, herhangi bir gazete satın almaması, yerel gazeteyi gazete olarak görmemesidir.

İkinci büyük sıkıntısı ise, resmi ilan kaynakları ile yayın hayatını sürdürme çabalarının, artık yeterli olmaktan çok uzaklaşması, daha doğrusu resmi ilan fiyatlarına son 3 yıldır hiç zam yapılmaması, gazete sayısının çokluğu nedeniyle de pastanın küçük parçalara bölünmesidir.

Üçüncü sıkıntısı ise yerel yönetimlerle bağının iyiden iyiye koparak, gerçek misyonu olan yerel yöneticilere yol göstericilik yapamaması, kentteki sivil insiyatifin kaynaşmasını sağlayamaması, açıkçası yerel basına değer verilmemesi sonucu dinlenmemesi, ciddiye alınmamasıdır.

 

***

“Nedir bunun sebebi?” diye hep sormuşumdur kendime.

Ortada bir sorun varsa, bunun sorumlusu değil sorumluları vardır.

İğneyi başkalarına batırırken çuvaldızı kendimize felsefesine uygun düşünürsek sorumluyu önce kendi içimizde aramamız gerektiğini düşünürüm.

Yerel gazete çıkaran arkadaşlarımın şunu kendilerine sormaları lazım:

“ Ben asıl misyonum olan halkı bilgilendirme konusunda yeterli miyim? Bu amaçla kaliteli bir ürün ortaya koyabiliyor muyum?”

Bu soruya elimizi vicdanımıza koyarak bir yanıt vermemiz gerekirse kesinlikle hepimiz sınıfta kalırız.

Eğri oturup, doğru konuşalım ve de özeleştiri yapalım. Vereceğimiz cevabı ararken, bilgi çağını yaşadığımız, iletişimde devrimlere tanıklık ettiğimiz şu çağda, birbirinden hiç farkı olmayan, başta resmi ajanslar olmak üzere, sayıları her geçen gün artan hemen her kurumun bünyesinde oluşturulan korsan haber ajanslarının haberleri ile doldurup, halka sunduğumuz gazeteleri biz kendimiz beğeniyor muyuz?

Soruyu başka şekilde soralım isterseniz; her sabah bayilere satış için sunduğumuz, akşamı bile beklemeden geriye kendimizin satın aldığı buram buram mürekkep kokan gazetelerimizi nasıl satarız diye hiç hesap yapıyor muyuz?

Sadece resmi ilanlara bel bağlamadan “Özel reklamı nasıl alabiliriz, o milyonluk pastadan biz de pay alabilir miyiz?” diye, eyleme geçmeyi bırakın, hiç düşündüğümüz oluyor mu?

Devletin resmi ilan verirken istihdam yaratmak adına, gençlere iş imkanı yaratmak gerekirken, emekliye ayrılmış ağabeylerimizin sarı basın kartlarını kullanmayı, onları çalıştırmadan çalışır göstermeyi neden tercih ettiğimizi hiç düşünüyor muyuz?

Asıl amacımız toplumu bilgilendirmek dururken, işi-gücü bırakıp birbirimizin açığını aramayı neden distur ediniyoruz?

O köşeleri bize babalarımız vermiş gibi, üstelik okuyucuya fikrini hiç sormadan, kavgalarımızı onlara dinletmeyi görev biliyoruz?

Hele biz gazeteciler örgütlenme hakkımızı elimizden alan patronlara niye bayrak çekmek yerine, onların işini daha da kolaylaştırmak için bizim asıl kurtuluşumuz olan sendika düşmanlığı yapıyoruz?

Bir yanda demokrasi havarisi kesilip, diğer yanda patrona “yağcılık olsun” diye antidemokratik her taşın altından biz çıkıyoruz?

Maaşını zamanında alamayan belediye işçisinin hakkını savunurken, editoryal bağımsızlığımızın elimizden alınışına, asgari ücretle karın tokluğuna çalıştırılışımıza neden sessiz kalmayı tercih ediyoruz?

 

***

Gelin bir piramit kuralım bütün bunlardan…. Piramitin tepesine de oturup düşünelim kara kara…

Ama yıldönümlerimizi, basında sansürün kaldırılışını, patronların baskıları ile siyasilerin budaya budaya yok ettikleri, üstelik çalışan gazeteciye hiçbir hak vermeyen 212 sayılı Basın İş Yasası’nın kabul edilişinin bilmem kaçıncı yılını, basın bayramını kutlamayı ihmal etmeyelim. Aynı minval üzre gazete çıkarmayı da…

Yayın Tarihi
24.12.2010
Bu makale 4657 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!