ANTALYANIN KAHYASI

Yeni yıldan umutlu olalım!..

Hep yazıyorum, sorun çözüme kavuşuncaya kadar da yazmaya devam edeceğim. Yeni bir yıla girerken umutlardan, sevgiden, güzelliklerden söz etmek varken izin verirseniz kısaca yine sizlerden gelen ve “Bunları gazeteci olarak görmüyor musunuz? Niye yazmıyorsunuz?” dediğiniz iki konuya değinmek istiyorum.

Birincisi; artık ana arterlerden sokaklara taşan, mikrop yuvası açıkta döner tezgahları, ikincisi ise ellerindeki bavulların içine doldurdukları sahte kokuları satmak için kentin göbeğinde turistleri zorlayan seyyar satıcılar. Her ikisi de Antalya’ya yakışmıyor.

Şunu artık bu kentte yaşayan herkesin bilmesi ve kabul etmesi lazım; Antalya, Türkiye’nin turizm başkentidir, bu dünyada başka da Antalya yoktur.

Böylesi bir kentte yaşayan hiç kimse sokakta açıkta satılan dönerlerden genzi yakan iğrenç yağ kokusunu çekmek zorunda değil. Köşe başlarında birkaç metrekarelik bu dükkanların Antalya ekonomisine bir katkısının olduğunu söylememiz de mümkün değil. Mevcut yasalarımız ve gıda, yiyecek içecek maddesi satışının koşullarını belirleyen yönetmeliklere aykırı olarak gerçekleştirilen bu satışlara mani olmamak diğer insanları da suça teşvik anlamı taşımıyor mu? Yasa ve yönetmeliklere rağmen açıkta yiyecek satan bu eğreti yerlere kimin ruhsat verdiğini de merak ediyorum.

Seyyar satıcılıkla mücadele öncelikle kayıtdışı ile mücadele anlamına geliyor. Büyükşehir Belediyesi, Şarampol Caddesi üzerinde Antalya’ya adeta kasaba kimliğinin layık görüldüğü seyyar satış yerlerini kaldırmadı mı? Peki ellerinde çantalarla kentin göbeğinde Kalekapısı’nda dolaşan ve turistin yolunu kesip zorla satış yapmaya kalkışarak imajımızı da zedeleyen bu garip kılıklı, Türkçeyi bile zor konuşan insanlara hangi zabıta yönetmeliği izin veriyor acaba? Bunlarla istihdam yaratılmak amaçlanıyorsa o zaman ilk iş yıllardır baş edemediğimiz hanutçuluğu da serbest bırakalım gitsin... O zaman Antalya’nın adını da değiştirelim Küçük Beyrut diyelim...

 

Vali Bey’in hayalleri...

Antalya Valisi Alaaddin Yüksel, gerçek bir Antalyaseverdir. Bu kente aşık olanlardan... Yeni yıla girerken “Nasıl bir Antalya istersiniz?” sorusuna bakın nasıl yanıt vermiş:

''Ulaşmak istediğimiz yere çabuk gidip gelebildiğimiz, tereddüt etmeden havasını soluduğumuz, elektriklerin kesilmediği, başımız bile ağrıdığında ilgililerin evimize geldiği bir Antalya hayal ediyorum...'' 

Antalya’da yaşayan bir kişi gibi de yetkilere soru sorup özellikle inversiyon (havada toz tabakasının birikmesi) olduğu günlerde vatandaşların görevlilere ''Uyuyor mu bunlar?'' diye tepki gösterdiğini belirten Yüksel, ''Vatandaş haklı. Ona inversiyonu nasıl açıklayacağız? Temiz hava solumak herkesin anayasal hakkı. Bu konuda en ufak bir tereddüt bile varsa onu izole etmek bizim görevimiz” diyor.

Haksız da değil hani. Ben şahsen bu kentte yaşamak ve de yaşlanmak istiyorum. Tıpkı bir Avrupa kenti gibi ve insanca... 

 

Polisin telsiz muhabbetleri:

* 23 Nisan kutlamalarında İl Emniyet Müdürü telsizini kendisini ziyarete gelen öğrencilerden birine verir. Öğrenci: “3310 Merkez” der.

Merkez: “İstasyonlarımız, cihazları çocukların eline vermeyin, cihazları daha duyarlı kullanın” diye anons eder.

İl Emniyet Müdürü bunun üzerine:

 “3310 Merkez, 3310’a cevap ver” der.

Merkez (şaşkın bir şekilde) “Emirlerinizi dinliyorum sayın müdürüm” der. Telsizi tekrar eline alan öğrenci ise “3310 Merkez, ekipler mevkisini bildirsin” diye devam eder.

 

* Emniyet Müdürü, telsizde sert konuşması ile herkesi korkutmuş. Müdür anons ettiğinde anons edilen derhal cevap vermeli, aksi takdirde binbir hakaretlere muhatap kalırmış. Bu nedenle herkes çok titiz davranırmış. Bir gün müdür, bir karakol amirini anons etmiş: “3310 Merkez 7810.”

Ancak amir telsiz başında olmadığı için cevap verememiş. Müdür iki-üç kez daha anons etmiş. Birden karşı taraftan bir bayan sesi heyecanlı bir ses tonuyla “bir dakika bir dakika, 7810 banyoda, haber vereyim” demiş ve herkes kahkahayı basmış. Karakol amiri utancından bir hafta ortalıklarda görünmemiş.

 

* Şoför:  Müdürüm, araç intikal etsin mi?

Müdür: Tamam, etsin ama içinde şoförü de olsun.

 

* Heyecanlı bir ses: Merkez tarandık.

Merkez            :  Hayır efendim, aranmadınız.

Merkez            : Anlaşıldı mı efendim?

Ekip                 : Anlaşıldı... Anlaşılmadı merkez.

 

* Merkez         : Tepedeki cevap versin.

9530                : Ufuktepe Karakolu 9530 dinliyor.

Merkez            : Binanın tepesindeki cevap versin.

9530                : Tepede kimse yok.

Merkez            : Olay yerindeki tepedeki cevap versin.

Olay Yeri Ekibi: Merkez, henüz tepeye çıkamadık, asansör

bozuldu.

Merkez            : Yürüyerek çık.

Olay Yeri Ekibi: Asansörün içinde mahsur kaldık, çıkamıyoruz.

Merkez            : Anlaşıldı, yardım ekibi gönderiyoruz.

   

 

 

Günün Sözü

Her şey bekçisi artarsa iyi korunur. Sadece sırların bekçisi artarsa zor korunur.

Eflatun

Yayın Tarihi
31.12.2007
Bu makale 952 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Sayın başkan yaptığım hakaret içermeyen yorumlar malesef sitenizde yayınlanmıyor. ama ben hergün yeni bir mail alıp seviyeli yorumlarıma devam edeceğim.

ali kemal 02.01.2008

Sn.Valimizin temennilerine katılıyorum. Birde her gece kırcaminde atılan silahlar, ne zaman susacak merak ediyorum. Herkese aydınlık yıllar diliyorum.

Sema Sanal 02.01.2008

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!