EN GÜÇ DEVRİM
“Güzel sanatlarda başarı; bütün devrimlerin başarılı olduğunun en kesin delilidir. Bunda başarılı olamayan milletlere ne yazıktır. Onlar bütün başarılarına rağmen uygarlık alanında yüksek insanlık sıfatıyla tanınmaktan daima yoksun kalacaklardır.” Atatürk, 1936
Atatürk’ün; bir okul, bir akademi olarak adlandırılan sofralarını tanımayı, o akşamlarda yaşananlara tanıklığımızı sürdürüyoruz bu yazımızla da.
Atatürk’ün sofralarının konularıyla ilgili şunları söyler; Kılıç Ali: “İç – dış politika, iktisadi politika, tarih, dil, coğrafya gibi bilimsel konular, günün önemli sorunları, inkılâp hareketleri, sanat, müzik her türlü milli meseleler tartışılırdı.”
Atatürk; Ülke ve devlet konularında önemli kararların alınması aşamasında konu ile ilgili uzmanları köşke yemeğe davet eder, konuyu ortaya atar ve kişilerin görüşlerini sohbet ortamında dinler, gerekirse davetlilerden ayrıntılı bilgi sunmalarını isterdi.”
Böylece; ülkenin sorunlarına çözüm, geleceği ile ilgili gerçeklere, iyiye, güzele, doğruya varmanın yolları konuşulur, aklın bilimin ışığında tartışılır.
“Atatürk’ün daha çocukluğundan iyi bir matematikçi olduğu kadar, kuvvetli bir edebiyatçı olduğunu bilmeyenimiz yoktur.”der; Atatürk’ün özelliklerini anlattığı bir yazısında. Hakkı Tarık Us -Vakit Gazetesi
Atatürk; tarihten felsefeye, dil bilim kitaplarından romana çok iyi bir okuyucudur. Her tür kitabı okuyan, en zor savaş koşullarında bile okumayı bırakmayan bir kitap severdir.
Evrensel bir kültür yapısına sahip olan Atatürk; “Cumhuriyet’in temeli kültürdür. Kültür ise insanoğlu için de esaslı bir unsurdur.” diyerek; okumanın, kültür ile ilişkisini ve toplumsal önemini vurgular.
Çağdaş, aydınlık bir ülke yaratmak için devrimler yapan Atatürk’ün; Türk dilinin Türkçeleştirilmesi, çok önem verdiği bir konudur. İç ve dış politikada, ulusalcılığı amaç edinmiş Kemalist Türkiye, kendi dili olmayan bir dili kullanmamalı, dilini ulusallaştırmalıdır. Okur yazarlık oranı yükseltilmeli, kadın erkek kolay okuyabilmeli ve okuduğunu anlayabilmelidir. Harf devriminden sonra, yurt çapında okuma yazma çalışmaları hızla yaygınlaştırılmakta, başarılı sonuçlar alınmaktadır. Artık sıra, dilde devrim yapılmasına gelmiştir.
Atatürk; “Türk dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir…. Türk dili Türk milletinin kalbidir, belleğidir.” diyerek önemli bulduğu Türk dil ve tarih çalışmalarında gelişmeleri yakından izler, hızlanması için kendisi de zaman ayırır.
Falih Rıfkı Atay; “Türk dili ve Türk tarihi meseleleri, onun sofrasında tam bir fakültelik zaman tutmuş olduğunu tahmin ediyorum.” diye açıklık getirir zaman konusuna.
Son yıllarda sofranın çağrılıları, çoğunlukla Dil ve Tarih Cemiyeti yöneticileri olur. Dil ve tarih konuları akşamları doldurur. Uzmanların bulunduğu böylesi akşamlar; tartışmalarda ve bilgilendirmelerde zaman kavramı yok olur.
Atatürk’ün; bu akşamki sofrası, Florya Deniz Köşkü’nde hazırlanmıştır. (1935)
Uzmanların çağrılı olduğu bir sofradır. Önemli konular görüşülecektir. Her önemli konu konuda olduğu gibi akşamın geceye uzayacağı, başından belli bir akşam sofrasıdır.
Şükrü Kaya, Tevfik Rüştü Aras, Ali Çetinkaya, Şükrü Saraçoğlu, Nuri Conker, Salih Bozok, Kılıç Ali, Falih Rıfkı Atay gibi Atatürk’ün sofrasının değişmez isimleri ve çok sıklıkla çağrılan konukları bulunmaktadır yine. Ayrıca; Ali Saim Dilemre, Hasan Reşit Tankut, Dil ve Tarih otoriteleri, üniversite öğretim üyeleri de sofrada yer almaktadır.
Konu, yürütülmekte olan Dil Devrimidir. Dil üzerinde bilimsel konuşmalar yapılmaktadır. Söz Devrimlere gelmiştir. Konuklardan birisi “En zor devrim, dil devrimidir.” der. Atatürk hemen bir soru sorar:
Şimdi; o akşamın konuklarından olan Sadi Irmak’ın anlatımından dinleyelim yaşananları:
“Henüz daha genç bir tıp doçenti idim. Bazı arkadaşlarımızla birlikte Atatürk bizi çağırmıştı. Florya Deniz Köşkü’nde bir gece söyleşisi sırasında Atatürk’ün yepyeni bir konu ortaya attığını gördüm:
-En güç devrim nedir?
Sıra ile hepimizin yanıtını bekliyordu. Bazı arkadaşlar bütün devrimler birbirinden güçtür dediler. Sıra bana gelince en güç devrim ‘’Laikliktir’’ dedim. Nitekim bugün de hâlâ aynı o kanıdayım. Ama Atatürk yanıtlarımızın hiçbirini beğenmedi. Bizi bir süre tereddütte bıraktıktan sonra:
-En güç devrim ‘’Müzik devrimidir.’’ dedi.
Şaşkınlığımızı yüzümüzden okumuşçasına devam etti.
-Çünkü; Müzik Devrimi, kişiye önce kendi iç dünyasını unutturmayı, sonra da yeni bir âleme yönelmeyi gerektirir. Onun için çok zordur.
Kısa bir susma oldu. Işık saçan gözlerini üzerimizde gezdirerek ekledi:
-Çok zordur ama yapılacaktır. diyerek; müziğe verdiği öneme dikkatleri çekmiştir.”
Bundan sonra; müzikte yapılacak devrimin ve çalışmaların amacını da belirlemiştir; Atatürk: “Bizim musikimiz de dünyada hürmetle dinlenecek bir halde olmalıdır.”
Devam edecek…
Ey büyük ATATÜRK!
Aydınlığında yürüyeceğimize;
Kurduğun Cumhuriyeti sonsuza dek koruyacağımıza;
İlke ve devrimlerine sahip çıkacağımıza;
Akıl ve bilimin yol göstericiliğinden ayrılmayacağımıza;
Ant içiyoruz!
Sonsuzluklarda rahat uyu…
Yüreklerimizde; bitimsiz gönül borcuyla, saygıyla, sevgiyle, özlemle…