YAŞAMIN İÇİNDEN

MUHSİN ERTUĞRUL

 

MUHSİN ERTUĞRUL

 TİYATRO ve SİNEMAYA ADANMIŞ YAŞAM

 

“Gerçek uygarlık, edebiyat ve sanattan doğar. Tarih, tiyatrosuz yükselmiş bir ulus gösteremez.”  Muhsin Ertuğrul

Çağdaş Türk tiyatrosunun batılı anlamda kurucusu olarak kabul edilir. Türk sinemasının kuruluşuna ışık tutar, ilklere imza atar. 1922- 1939 yılları arasında Türkiye’de film yapan tek kişidir. Bu büyük sanatçıyı tanımaya ne dersiniz?

Türk tiyatro adamı; sanatçı, yönetmen, oyuncu ve yapımcı Muhsin Ertuğrul’u tanıtmak istiyorum sizlere bugün.

Hariciye Nezaret memurlarından Hüseyin Hüsnü Bey ile Fatma Dilruh Hanımın oğludur Ertuğrul.  İstanbul’da dünyaya gelir. (28 Şubat 1892)

İstanbul Tefeyyüz Mektebi, Darüledep, Soğukçeşme ve Toptaşı Rüştiyesi ile Mercan İdadisinde eğitim alır.

İlkokulda izlediği; Karagöz Hacivat, Meddah, Orta Oyunu gibi geleneksel sahne gösterileri tiyatroya ilgisini çeker ve oyuncu olmaya karar verir o yaşlarda

2. Meşrutiyet’in ilanıyla ulusu saran özgürlük ortamı, İstanbullu gençlerin tiyatroya ilgisini çeker, yönelmesini sağlar. (1908)

Bu gençlerden biridir Ertuğrul. Erenköy’deki Burhanettin Tiyatrosu’nda sahnelenen Sherlock Holmes oyunuyla ilk kez sahneye çıkar. (1909)

Ancak; ailesi sahneye çıkmasını istemez. Sanat ateşi ruhunu tutuşturmuştur oysa.

Bir arkadaşının önerisiyle tiyatro bilgisini artırmak için Paris’e gider. (1911)

İstanbul’a döndüğünde yönetmen ve oyuncu olarak çalışmaya başlar. İlk olarak Shakespeare’in Hamlet oyununu sahneye koyar ve Hamlet rolünü canlandırır. (1912)

İlklerin ardındadır büyük sanatçı. İstanbul ile yetinmez. Tiyatroyu yaygınlaştırmanın ve başka illerde de tiyatro ışığı yakmanın uğraşını vermektedir.

Bursa’da Millet Tiyatrosu’nu kurar. İsmail Galip Arcan, Behzad Butak ve Kemal Emin Bora ile kurdukları Yeni Turan Temsil Heyeti’nde sergiledikleri birçok oyunda, oyunculuk yapar. (1913)

Aynı yıl İstanbul Şehzadebaşı’nda Ertuğrul Sineması’nı açar.

Dârülbedâyi adıyla yaşama giren kurumun, sonraki yıllarda Şehir tiyatroları adını alacak olan kuruluşunda yer alır. (1914)

Bu arada; sosyal yaşamdan uzakta kafes arkasında yaşayan, yanında bir erkek yakını olmadan sokağa çıkamayan Türk kadınları için çaba harcamaktadır. Onların serbestçe tiyatroya gidebilmesi, hatta yüzlerini açıp sahneye çıkabilmesi için çaba göstermektedir.

Tüm bu uğraşların sonucunda ilk konservatuvarlı Türk kızı Afife Jale’nin sahneye çıkabilmesi ise yıllar alacaktır. (1920)

Sinema ve tiyatro incelemeleri yapmak için gittiği Berlin’de yaşadığı dönemde İstanbul Film şirketini kurar. Almanya’da yine bu yıllarda Edebi Tiyatro Heyeti adlı bir topluluk kurar. (1918-1921)

Bu incelemelerden edindiği; batı tiyatrosunun yorum, sahne tekniği ve yönetim alanındaki yeniliklerini Türk tiyatrosunda da uygular.

Tiyatro sanatını tanıtmak, yaygınlaştırmak, kurumsallaştırmak en büyük amacıdır artık. Tiyatronun İstanbul dışında değişik kentlerde yaygınlaştırılması için çaba gösterir, kuruluşlarına katkıda bulunur.

Tiyatro çalışmalarının yanı sıra sinema filmi de çekmektedir. Halide Edip Adıvar’ın aynı adlı romanından uyarladığı Ateşten Gömlek; Türk Kurtuluş Savaşı’nı konu alan ilk film olarak sinema tarihindeki yerini alır. (1923)

Kurtuluş Savaşı’nı konu alan ilk belgesel; Zafer Yolları adlı filmin de yönetmenidir.  

Atatürk; yeni bir devlet kurmuş, cumhuriyeti ilan etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin çağdaş, aydınlık yeni bir ülke olmasını amaçlamaktadır.

Atatürk; ülkenin gelişip uygarlaşmasında, kültür düzeyinin yükseltilmesinde, halkın eğitilmesinde, sanatın, sanatçının ne denli önemli olduğunu bakın nasıl anlatıyor:

“Güzel sanatlarda başarı; bütün inkılapların başarılı olduğunun en kesin delilidir. Bunda başarılı olamayan milletlere ne yazıktır. Onlar bütün başarılarına rağmen medeniyet alanında, yüksek insanlık sıfatıyla tanınmaktan daima yoksun kalacaklardır.”

 “Sanatkâr toplumda uzun mücadele ve gayretlerden sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır.”

 Atatürk’ ün; uygar bir Türkiye ülküsünün gerçekleşmesi için, tiyatro aşkıyla yoldadır Muhsin Ertuğrul.

            Bertolt Brecht’in “Sanat, dünyayı yansıtan bir ayna değil, dünyanın onunla şekillendirildiği bir çekiçtir.” dediği çekici elindedir Ertuğrul’un: Tiyatro.

            Darülbedayi de sanat yönetmeni olur. Şehir tiyatrosu kimliği kazandırdığı bu kurumda Devlet Tiyatroları Genel Müdürü olana dek çalışır. ((1927- 1949)

İpek Film şirketini kurar. (1928)

Tiyatro ve sinema çalışmalarını birlikte yürütmektedir. Kurulmasına öncülük ettiği İpek Film ile ilk sesli Türk filmlerini çeker. Baş rolünü ilk soprano sanatçımız; Semiha Berksoy’un oynadığı İstanbul Sokaklarında (1931) ile Bir Millet Uyanıyor (1932) adlı filmler ilk sesli film olarak tarihteki yerini alır.

Tiyatro Meslek Okulu’nun açılmasına öncülük eder. Belediye Konservatuvarının öncüsü sayılabilecek bu okulda dersler verir. (1931)

1935-1936 sezonunda İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda Türkiye’de ilk düzenli çocuk oyunlarını başlatır.

Yeni kurulan Ankara Devlet Konservatuvarında tiyatro öğretmenliğine başlar. (1936)

Tüm bu uğraşların yanında yazılar da yazmaktadır. Perde ve Sahne adlı dergi çıkarır eşiyle birlikte. (1941)

1947 de kurulan Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ile İstanbul Şehir Tiyatroları Baş Rejisörlüğü görevlerini birlikte yürütür.

Ankara’da; Küçük Tiyatro (1947) ve Büyük Tiyatro’yu kurar. (1948)

 Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğüne atanır. (1949)

Ancak; Büyük Tiyatro’da balo yapılmasına karşı çıkması, dönemin iktidarının tepkisine neden olur. Ve genel müdürlük görevinden istifa eder. (1950)

Yeniden İstanbul’a döner ve Küçük Sahne’yi kurar. Oyunlar yönetir.

İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda baş yönetmenlik görevini sürdürmektedir. Bu arada Üsküdar Tiyatrosu, Kadıköy Tiyatrosu, Zeytinburnu Tiyatrosu’nu açar. (1958- 1966)

LCC Tiyatro Okulu’nda sahne dersleri, İstanbul Gazetecilik Enstitüsü’nde tiyatro eleştirileri dersleri verir. (1967)

Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliğine atanır. Bu görevi sırasında; semt tiyatrosu, öğle tiyatrosu, gezici tiyatro gibi uygulamalar başlatır. Böylece daha çok izleyicinin tiyatroyla tanışacağı yeni bir tiyatro seferberliği başlatmıştır. Gültepe Tiyatrosu ve Bayrampaşa Tiyatrosu’nu açar. Deneme Sahnesi’ni kurdurur. (1974-1975)

İç çekişmeler yüzünden görevini bırakmak zorunda kalır. Çeşitli gazete ve dergilerde yazılar yazarak birikimini okuyucu ile paylaşmayı sürdürür. Çeviriler yapar. (1976)

Ödülleri

2. Venedik Film Festivali: Onur Madalyası-Leblebici Horhor Ağa filmi. (Senaristliğini Nazım Hikmet’in yaptığı bu film; Türk sinemasının aldığı ilk uluslararası ödülüdür.)

Goethe Madalyası: Tiyatro alanında verdiği hizmetler nedeniyle. (1932)

Devlet Kültür Armağanı: Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir sanatçıya verilir. (1971)

Fahri Doktora: Ege Üniversitesi tarafından verilir. (23 Nisan 1979)

1997 yılından bu yana; Afife Tiyatro Ödülleri kapsamında anısını yaşatmak üzere Muhsin Ertuğrul Özel Ödülü verilmektedir.

Çağdaş Türk tiyatrosunun temelini atan ve geliştiren Muhsin Ertuğrul; Ege Üniversitesi tarafından verilen ödülünü almak, sanat yaşamının 70.yılı kutlamalarına katılmak için gittiği İzmir’de yaşama veda eder. (29 Nisan 1979)

Usta yönetmen, oyuncu, yapımcı, eğitimci, çevirmen; yaşamını ilklerle tiyatro ve sinemaya adamış usta Muhsin Ertuğrul’un anısına saygıyla…

                                            Fazilet ÖZKAN POR

                                                      01/05/2023

 

 

       

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yayın Tarihi
01.05.2023
Bu makale 411 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!