“Benim işimin düsturu, yolu sevgidir. Huzuru ancak sevgi verir.”
Ahmet Adnan SAYGUN
İzmirli, köklü bir aileden gelen, İzmir Milli Kütüphane’nin kurucularından, matematik öğretmeni Mahmut Celalettin Bey ile Konya kökenli İzmirli Zeynep Seniha Hanımın çocuğu olarak dünyaya gelir Ahmet Adnan SAYGUN. 7 Eylül 1907-İzmir
İzmir İttihat ve Terakki İdadisi (lise) öğrenciliği sırasında müzik öğretmeni İsmail Zühtü Bey’in kurduğu dört sesli koroda şarkılar söyleyerek müziğe başlar. 1918
Zühtü Bey’in önerisiyle piyano öğretmeni Rosatti’den ders almaya başladığında 13 yaşındadır. Sonra da; piyano virtüözü Macar Tevfik Bey ile piyano, Hüseyin Sadettin (Arel) ile armoni dersleri alarak müzik eğitimini sürdürür.
Birinci Dünya Savaşı sonunda, İtilaf Devletlerinin kararı doğrultusunda Yunanlılar İzmir’i işgal eder. 15 Mayıs 1919
Gazeteci Hasan Tahsin ilk kurşunu atarak direniş olmadan kolay teslim olunmayacağının işaretini verir. Böylece, Milli Mücadelenin başlamasında önemli bir aşama elde edilir. İşgal sırasında, Türk subay ve erlerin şehit edilmelerini, aç bırakılmalarını duyar. Sivil halkın katledilmesinin, aşağılanmasının, yokluğun, kentin yağmalanmasının görgü tanığıdır çocuk yaştaki Ahmet Adnan. Taaa ki; tüm yurtta Kurtuluş Savaşı utkuyla sonuçlanıp İzmir kurtuluncaya dek olanların. 9 Eylül 1922.
Bu nedenle de; Kurtuluş ve Cumhuriyet sürecini özümsemiş, değerini bilmiş, Mustafa Kemal’i anlamış, ilkelerini benimsemiştir. Bu acılı günler, yaşamı boyunca, yüreğinde derin izler bırakacak, yapıtlarına yansıyacaktır.
Ülke, düşman işgalinden kurtarılmış, yeni Türkiye Devleti kurulmuş, cumhuriyet ilan edilmiştir. 29 Ekim 1923
Sıra kuruluştadır, devrimlerdedir bundan böyle. Yeni Devletin kuruluşunda esas alınan çağdaşlıktadır. Her alanda ve tüm sanat dallarında olduğu gibi müzikte de devrim yapılmaktadır. Öz müziğimiz temel alınarak, ondan kopmadan çağdaşlık, evrensellik amaçlanmaktadır. Bu nedenle; eğitilmek, yetiştirilmek üzere, yurt dışına burslu olarak, sınavla yetenekli öğrenciler gönderilmektedir.
Devletin; yetenekli gençleri müzik eğitimi için Avrupa’daki önemli konservatuvarlara gönderilmek üzere açtığı sınava katılacağı sırada, genç yaştaki annesinin birdenbire ölümü nedeniyle bu fırsatı kaçırır Ahmet Adnan.
Kendini müziğe adamıştır artık. Sonraki ilk sınava girecektir.
Boş durmaz bu arada, 31 ciltlik; Fransız La Grande Enyclopedie müzik ansiklopedisinden seçtiği makaleleri çevirerek Musiki Lugatı’nı oluşturur. 1925
Daha sonra, Ankara’da; orta dereceli okullarda öğretmenlik yapmak için, Musiki Muallim Mektebinde açılan bir sınavı kazanarak İzmir Lisesi’nde müzik öğretmenliğine atanır. 1926
Amacına ulaşmıştır sonunda. Maarif Vekâletinin açtığı ilk sınavı kazanarak, müzik öğrenimi için devlet bursuyla Paris’e ünlü müzik okulu Schola Cantorum’a gönderilir. 1928
“Divertissement” ilk yapıtıdır ve öğrenciliği sırasında Paris’te besteler. 1930
“Divertissement” Paris’te yapılan bir beste yarışmasında ödül alır. Sonra da Paris ve Varşova’da seslendirilir. 1931
Bu bestesi, 1925 yılında Cemal Reşit REY’in Paris’te seslendirilen iki yapıtından sonra yurt dışında seslendirilen üçüncü Türk Orkestra yapıtı olur.
Paris’te öğrenimini tamamlayarak Türkiye’ye döner ve Musiki Muallim Mektebine öğretmen olarak atanır. 1931
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası şefliğine atanır. 1934
Atatürk ve Türkiye’de gerçekleştirilen devrimlerin hayranı İran Şahı Rıza Pehlevi’nin ziyareti sırasında, onuruna sahnelenmek üzere, Atatürk’ün isteğiyle ilk Türk operası olan ÖZSOY’u besteler. Hem de birkaç ay gibi kısa sürede. Operanın konusu; Türk Ulusunun doğuşunu, Türk ve İran uluslarının uzak tarihe dayanan dostluğunu anlatmaktadır.1934
Atatürk’ün isteğiyle bestelediği bir diğer yapıt da TAŞ BEBEK operasıdır. Bu operada da; Yeni Cumhuriyet’in mükemmel insanının doğuşu canlandırılmaktadır. 1934
Ciddi bir sağlık sorununun tedavisi için İstanbul’a gitmesi gerekmektedir. Bu nedenle, İstanbul Belediye Konservatuvarı’na kuram öğretmeni olarak atanır. 1936
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi davetlisi olarak Türkiye’ye gelen Macar besteci, piyanist, etnomüzikolog, Doğu Avrupa halk müziği derleyicisi Bela Bartok’a 29 yaşındaki Saygun eşlik eder. Macarlarla akraba halkların müziğine ilgi duyan Bartok ile halk müziğine ait inceleme ve derlemeler yapmak için Anadolu’yu karış karış gezerler.1936
Özellikle Osmaniye dolaylarından derledikleri çalışmalar, Macar Bilimler Akademisi tarafından, “Bela Bartok’un Türkiye’deki Halk Müziği Araştırmaları ”adıyla, kitaplaştırılır ve İngilizce olarak yayımlanır. 1976
Atatürk ve devrimlerine kendini adamış bir sanatçıdır O. Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında; Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülük ettiği çok sesli müziğin yapılanmasında görev alan, Cemal Reşit Rey, Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar, Necil Kazım Akses ile birlikte, Türk Beşleri olarak anılan müzisyenlerden biridir. Dünya çapında üne kavuşan bu besteciler, “ Ulusal ve Çağdaş Türk Müziği” ni yaratmada öncülük etmiş ve Türkiye’yi dünya müzik kamuoyunda tanıtmayı başarmışlardır.
CHP’nin Müzik Danışmanı ve Halkevleri Müfettişi olur. 1939
Halkevleri Müfettişliği göreviyle, yurdu gezerek araştırmalar yapar. Bu toprakların kültürünü ve müziğini “ sözde değil, özde ” benimsemek için tüm olanakları kullanır. Derlediği halk türkülerini, evrensel müzik kurallarıyla işleyerek çok sesli hale getirir.
Saygun, yalnızca Çağdaş Türk müziğimize besteleriyle değil, yazılarıyla, kitaplarıyla, bildirileriyle konferanslarıyla büyük katkı sağlar, yeni ufuklar açar. Halkı aydınlatan gerçek bir düşün ve bilim insanıdır.
Ankara’da “Ses ve Tel Birliği”adıyla bir dernek kurar. 1940
Ankara Devlet Konservatuvarı’na kompozisyon öğretmeni olarak atanır. 1946
“Yaşamımın dönüm noktası” dediği, Yunus Emre Oratoryosu Ankara’da ilk seslendirildiğinde çok beğenilir. Müzik çevrelerinde en önemli yapıtı olarak anılır. 1946
Çocukluğunun İzmir Kemeraltı Çarşısı’ndaki Mevlevi dervişlerden duyduğu ezgilerin duyumsandığı Oratoryo; Paris’te ve Birleşmiş Milletler kuruluş yıldönümü nedeniyle New York’ta ünlü orkestra şefi Leopold Stokowski yönetiminde seslendirilir.1958
Uluslar arası beğeni kazanan Oratoryo beş dile çevrilir.
“Çağdaş Türk Müziğinin Devi” der, Saygun için New York Times.
Anadolu kültürünü, folklorik zenginlikleri müziğimize taşıyarak yapıtlarıyla bize sunar büyük besteci Saygun.
Özsoy,Taş Bebek, Kerem, Köroğlu, Gılgamış adlı operaları; Yunus Emre Oratoryosu, 5 Senfoni, 2 Piyano Konçertosu, Piano İçin İnci’nin Kitabı, Atatürk’e ve Anadolu’ya Destan, Anadolu’dan, Manastır Türküsü, Kızılırmak Türküsü, Çoban Armağanı, Dört Arp için Üç Türkü, 10 Halk Türküsü, Ağıtlar vb… Orkestra, Oda Müziği, çeşitli sazlar, koro ve solo için 75’den çok yapıt bırakmıştır ardında.
Türk Halk Müsikisinde Pentatonizm, Gençliğe Şarkılar: Atatürk ve Musiki: O’nunla Birlikte, O’ndan Sonra, Halk Evleri ve Mektepler İçin, Rize, Artvin, Kars Havalisi Türkü, Saz ve Oyunları Hakkında Bazı Malumat, Halkevlerinde Musiki, Töresel Musiki, Bela Bartok’s Folk Music Researc in Turkey; basılmış kitaplarından yalnızca birkaçıdır. Bunlardan başka, basılamamış çok sayıda çeviri kitabı bulunmaktadır.
Bilkent Üniversitesinde kurulan; Merkezi Ahmet Adnan Saygun Müzik Araştırma ve Eğitim Merkezi; Saygun ve Türk müziği araştırmacıları için elyazması kitaplar ve notalarıyla bulunmaz bir armağandır.
Cumhuriyet Türkiye’si ve sonraki dönemlerde ulusal bir besteciliğin oluşumunda belirleyici örnek olan büyük besteci ödüllerle taçlandırılır:
İnönü Armağanı 1948
Fransa Milli Eğitim Bakanlığı Akademik Nişan 1948
Akademi Madalyası 1950
İtalya Devlet Nişanı 1951
Türkiye’de Devlet Sanatçısı unvanı 1971
Atatürk Sanat Armağanı 1981 vb.
“Büyük besteci, yol göstericim, değerli hocam Saygun’un, 78 yaşında yazdığı 2. Piyano Konçertosunu bana ithaf etmesi müzik kariyerimin en anlamlı hediyesi ve ödülü.” diyor. Saygun’un en güçlü yorumcusu olarak; konser ve resitallerinde beş kıtada tanıtmayı sürdürüren dünyaca ünlü piyanistimiz Devlet Sanatçısı Gülsin Onay.
Ardında; onlarca yapıtı armağan bırakarak yaşama veda eder büyük besteci, orkestra şefi, eğitimci, müzik düşünürü, etnomüzikolog. 6 Ocak 1991-İstanbul
Muammer Sun’un tanımlamasıyla SAYGUN;
“Çağdaş Türk müziğinin Kutup Yıldızı”dır.
Daima ışıl ışıl ve sönmeyecek SAYGUN’a özlemle, anısına saygıyla…