UĞUR MUMCU
“UĞURLAR OLSUN”
24 Ocak 1993’de; canına kıyılan cesur kalem, yürekli insan, araştırmacı gazeteci, bugünleri çok önceden gören Uğur Mumcu’nun cenaze töreninde acılar içindeyiz.
Ankara’nın soğuk bir kış gününde; karı, ayazı hiçe sayarak uzağı yakın eden sevenleriyle, ölüme karşı sessiz direnenlerle birlikteyiz. Yurdun dört bir yanından il, kasaba, köy demeden, kara kışa aldırmadan gelenlerle birlikte, acının coşkuyla yoğrulduğu bir cenaze törenindeyiz. Görmeye alışkın olmadığımız bir kalabalık…
‘Öldürülemez, ölmedi!’ dercesine; ölümüne inanamayan gözlerle hüzünle bakan, öldüren ellere kahreden yüz binlerle uğurladığımız Uğur Mumcu’nun cenaze törenindeyiz. O’nu eşinden, çocuklarından, ailesinden, sevenlerinden koparan; acımasız elleri, patlamayı lanetleyen, boğazı hıçkırıkla düğümlenmiş, gözü yaşlı kalabalık. Karanfiller bırakarak evinin önünden uğurlayan, defnedileceği Asri Mezarlığa dek kilometrelerce yol yürüyen bir kalabalık. Kol kola, omuz omuza, son görevini yapmaya gelen, birbirini tanımayanların oluşturduğu kalabalık. Karanlığın ışığı, halkının sesi olmuş bir yurt sevdalısına, ses vermeye gelmiş bir kalabalık. Ankara semalarında gürleyen seslerin, binlerin söylediği ağı gibi türküleriyle uğurlayanların kalabalığı. Upuzun yollar boyu susmadan söylenen bu türküler:
Ankara’nın taşına bak / Gözlerimin yaşına bak… ile Bugün efkârlıyım açmasın güller/ Yiğidimden kara haber verdiler / Demirden döşeği, taştan sedirler/ Yiğidim aslanım burada yatıyor…
Otuz yıl geçmesine karşın o acı günü anımsatan, daima gözleri buğulu dinlediğim türkülerdendir ikisi de. Sonrasında da Uğurlar Olsun.
Dağarımızdaki; duygu yüklü, güçlü ağıtlardan biridir “Uğurlar Olsun”
Şair Ali Çınar’ın Uğur Mumcu için yazdığı bu ağıt; Selda Bağcan’ın sesiyle can bulur. Selda’nın güzel yorumuyla belleklere kazınır.
UĞURLAR OLSUN
Bir pazar sabahıydı,
Ankara kar altında.
Zemheri ayazıydı,
Yaz güneşi koynunda,
Ucuz can pazarıydı,
Kalemin düştü kana,
Zalimler pusudaydı
Bedenim paramparça
Uğur’lar olsun, Uğur’lar olsun
Hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun.
Bir keskin kalem bir kırık gözlük
Yürekli yiğitlere hatıran olsun.
Çevirdim anahtarı,
Apansız bir ölüme
Şarapnel parçaları,
Saplandı ciğerime,
Ucuz can pazarıydı
Kan doldu gözlerime,
İsimsiz korkuları
Katmadım yüreğime
Bembeyaz doğruları
Yaşadım ölümüne
Uğur’lar olsun, Uğur’lar olsun
…..
Uğrunda can verdiği tam bağımsız Türkiye’ye adanmış bir yaşam süren demokrasi şehidi Uğur Mumcu; çok değerli bir hukukçu, onurlu, yürekli, kalemini satmayan gazetecidir.
Tüm kitap, yazı ve söyleşilerinde dinci yapılanmayı anlatır. Dinsel siyasetin, cemaatlerin devletin her köşesine yerleştirilmesini vurgular. Öğretim birliğinin bozulması, eğitimin dinselleştirilmesi, laik cumhuriyetin tehlike altında olduğunu anlatır. Siyaset-Ticaret-Tarikat- ortaklığının Türkiye üzerindeki hesaplarına dikkatleri çeker. Türk Silahlı Kuvvetlerinin, yargının, üniversitelerin yapılarının bozulmasının tehlikelerini gözler önüne seren uyarılarda bulunur.
Yıllar öncesinden bu günleri işaret eden tarihe geçen sözlerinden örnekleri okuyalım:
“Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamaz.”
“Ben, Atatürkçüyüm… Ben, cumhuriyetçiyim… Ben laikim… Ben antiemperyalistim… Ben, tam bağımsız Türkiye’den yanayım. Ben insan hakları savunucusuyum… Ben terörün karşısındayım… Ben yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım. Dün sabaha değin, araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. Öyleyse vurun, parçalayın, her parçamdan benim gibiler beni aşacaklar doğacaktır…”
“Bugün, 1920’lerde ilk meclisin verdiği ‘emperyalizme ve kapitalizme karşı’ savaşın, söyler misiniz neresindeyiz? Şu yasaklı ve kısıtlı demokrasimiz ile ulusal egemenliğin neresinde? ‘Tam bağımsızlık’ ilkesinin neresinde? Ve her gün kemirilen laiklik ilkesi ile Atatürkçülüğün neresinde?” Cumhuriyet Gazetesi, 23.04.1987
“Milliyetçilik; ‘vatan, millet, Sakarya, kan, ırk, bayrak’ edebiyat mıdır, yoksa ulusun çıkarlarını, onurunu herkese karşı savunmak; yani tam bağımsızlık mıdır? Ülkenin onuru ayaklar altında çiğnenirken, ‘vatan, millet, bayrak’ edebiyatını yani milliyetçiliği sadece kitleleri uyutmak, kandırmak için kullanıp, aslında bütün bu değerleri salt kendi siyasal ya da bireysel-sınıfsal çıkarları için kullanmak milliyetçilikse, bunun karşıtı nedir?”
Öldürülmesinden iki gün önce ‘İmam Subay!’ başlıklı yazısından:
“Türkiye’de son yıllarda siyaset, ticaret, ile tarikatlar iç içe gelişiyor.”
“Yaşa var ol Harbiye/ Selamünaleyküm/ Maşallah ikinci cumhuriyet/ Ruhuna el fatiha laiklik…”
“İmam- hatip liselerini bitirenler neden ilahiyat fakülteleri ve İslam enstitülerine gitmiyorlar da ille de kaymakam, vali, savcı, yargıç ve subay olmak istiyorlar? Bu uzun vadeli eğitim ve bürokratik yerleşim projesini kimler planlıyor?” Cumhuriyet Gazetesi, 22/01/1993
“Cemaatlere, tarikatlara giren çocuklar 30 sene sonra, general olacaklar cumhuriyete karşı ayaklanacaklar.”
“Bugün hiç yazı yazmasam diyorum, gitsem bir dağ başına, gitsem, kır çiçekleri toplasam, bunları bir demet yapsam; desem ki, bu çiçeğin adı, ‘Erdem,’ bunun ‘Onur,’ bunun, ‘İnanç’…” Cumhuriyet Gazetesi, 05/12/1981
“Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım unutma bizi… Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım unutma bizi…”
Unutmadık seni demokrasi şehidi Uğur Mumcu ışıklarda uyu!
UĞURLAR OLSUN!
Fazilet ÖZKAN POR
24/01/2023