YAŞAMIN İÇİNDEN

Atatürk'ün Sofrası (V)

“Mustafa Kemal’in hususiyetlerinin başında, çok düşünmek, çok danışmak, kendi inandıklarını iyice kontrol etmek ve başkalarının da O’na inandıklarını görmek gelir. Anadolu’ya geçmezden önce İstanbul’da görüşmediği ne dost ne düşman kalmıştır. Sofrasını da bütün eserleri ve fikirleri duymak, kendisininkilerle karşılaştırmak için başlıca vasıta olarak kullanmıştır.” Falih Rıfkı Atay
Atatürk’ün sofrası, dönemin her konudaki uzmanlarının davet edildiği; her türlü kültürel, bilimsel konunun tartışıldığı, konuşulduğu sofralardır. Amaç; yemekten çok söyleşmek, düşünce alışverişinde bulunmaktır. 
Sofrasına davet ettiği kişilerin, gezilerde halkın, herkesin düşüncesini öğrenmeye önem verir, kararlarında da dikkate alır.
Yakın çevresine şöyle söyler her zaman:
“Bir insanın memleketine ve milletine faydalı bir iş yapabilmesi için bir an olsun göz önünden ayırmamaya mecbur olduğu şey, milletin gerçek ve ortak eğilimidir.” 
Çok alçak gönüllüdür. Yaptıklarını anlatmaz, övünmez, kendine mal etmez.
“Yaptıklarınız için nereden ilham aldınız?” diye sorarlar bir gezisinde.
Atatürk’ün yanıtı:
“Milletimden!” Olur.
 Başarılarının sırrını, ait olduğu millette görür. Daima gurur duyduğu esin kaynağı olarak kabul eder. Yurduna hizmet için yol gösterici olarak görür milletini. Ve ekler:
 “En büyük tehlikeler karşısında, uçurumun kenarına gelmişken bu kadar hayatiyet ve kabiliyet gösteren, azim ve ruh gösteren milletimizin masun ve mesut yaşamaya hakkı vardır. Bunu daima, bütün mevcudiyetimizle gerçekleştireceğiz. Bizi bu amaca ulaşmaktan men edecek engeller olabilir. Bunlarla usanmadan mücadele edeceğiz. Behemehal muvaffak olacağız.” der.
Şöyle seslenir bir toplantıda:
“Benim bu memlekette yaptıklarım, hepinizin yapabileceği şeylerdi. Ben sizin için bir tercümanınızdan başka bir şey değilim. Siz istiyorsunuz ben yapıyorum. Yapan millettir, yani sizsiniz.” 
Atatürk’ün akşam sofraları; dostlarıyla buluşma meclisidir kimi zaman. Kimi zaman da görev vereceği kişileri, sıcak bir ortamda, düşüncesini çekinmeden anlatması sağlanarak, her yönüyle yoklandığı sınav meclisidir. Çünkü, görevlendirecek kişi o konunun uzmanı olmalıdır. Birilerinin yakını değil!
Sofrada, özelde, bir arkadaş gibidir Atatürk. İnsan psikolojisini çok iyi bilir özelliğiyle, uzun süren sofralarında herkesi konuşturur. Konuşmaları da sabırla dinler. 
“Bir arı gibi çiçeklerden bal toplardı.” der; Falih Rıfkı Atay
Bir akşam; toplumun yaşayan varlık olduğu; değişimin, gelişmenin gerektiği; çağdaşlaşmanın zorunlu olduğu konuşulmaktadır.
Çağdaşlaşmanın; bilinçli olarak yeniliğe yönelik olduğu; 
Devrimlerin ise; çağdaşlaşmak, çağının gerisinde kalmayı önlemek için yapılması gerektiğinin vurgulandığı bir akşam sofrasıdır. 
Devrimler yapılmadıkça, uygar bir toplum olunmayacağı inancında olan Atatürk’e; Milli Eğitim Eski Bakanı Vasıf Çınar, sofrada o gün sorar:
“En büyük İnkılabınız hangisidir?” 
Atatürk; “Benim yaptıklarım birbirine bağlı ve gerekli işlerdir. Bana yaptıklarımdan değil yapacaklarımdan sorunuz!” der.      
Devam edecek…
                                                               
 

Yayın Tarihi
07.07.2022
Bu makale 669 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!