“MAVİSİ ÇALINAN DENİZ”
“Kitaplar çoğunlukla kitabı yazan kimselerin en iyi duygularını, en doğru düşüncelerini, en sağlam kanılarını, en temiz umut ve ideallerini taşırlar.” Victor Hugo
Bana ait değil “Mavisi Çalınan Deniz” başlığı. Yeni okuduğum, sizlere tanıtmak istediğim bir romanın adı.
Adına bakıp bir aşk romanı sanmayın sakın! Ama aşk ile duyarlılık ile yazıldığı açık.
Roman değil bir dönemi okuyor, yaşıyorsunuz. Bir çırpıda!..
Türkiye’nin geçmişiyle, kopkoyu gerçeğiyle başbaşa kalıyorsunuz! Olaylar bir bir akıyor anılarınızdan… Acısıyla, hüznüyle, yitiklerinizle, tüm gerçekliğiyle…
Yaşanılan toplumsal, siyasal olaylar, o dönemi anlatan bir yazını da doğurmuştur her zaman. Türk yazınımızda da önemli bir yeri vardır böyle dönemlerin. Yazınımızın varsıllığıdır o dönemlerin anlatımı. İyi de olmuştur!.. Yaşananların, yaşatılanların unutulmaması için. Unutturulmaması için!..
“12 Eylül 1980” askeri darbesi öncesi ve sonrasının toplumsal olaylarının izlerini sürmek de bunlardan biridir. Yazın tarihinde özel bir yeri vardır. Birçok duyarlı yazarın kaleminden okuduğumuz, gerçekleri öğrendiğimiz yaşanmışlıklar, öyküler, romanlar... Her biri o dönemin tanıklığını yansıtan değerli yazarlarımızın yapıtlardır.
Böyle bir dönemin romanı “Mavisi Çalınan Deniz”. Öyle böyle de değil, tokat gibi bir roman!..
Türkiye siyasetinin bir dönemini, yaşanılan toplumsal gerçeklerini okuyorsunuz içiniz acıyarak. Yazarımız bir tarihçi, bir toplumbilimci gibi anlatmıyor elbette. (Yazarın tanıtıldığı bölümden anlıyoruz eğitim geçmişini.) O dönemin koşulları gözlemlenerek, gün yüzüne çıkmış gerçeklerden yola çıkılarak ve yazarımızın yaratıcı gücünü kullanarak yazılmış bir kitap.
O dönem yaşanılanları şöyle özetler yazarımız kitabın arka kapak yazısında:
“Toplum ciddi travmalar geçirip ortalığa bırakılmıştı… Sendikalar, sivil toplum örgütleri her şey başkalaşmıştı, başkalaştırılmıştı. Toplum belleğini yitirmiş ve cumhuriyet tarihinin en olumsuz koşullarını yaşadığının farkında değildi…”
Kitabın kurgusu, yaşanmışlıklardan süzülüp gelen gözlemlerle örülü gibidir. Kendi yaşadığı dönemin gerçeklerini yansıtmaktadır adeta. Tanıklık etmiş sanısına kapılıyorsunuz okudukça.
Darbenin alt yapısını oluşturan öğrenci hareketlerini, gençliğin umutsuzluğunu, yaşadığı çelişkileri, Ankara Üniversitesi öğrencisi kahramanımız Suphi’nin düşünceleriyle anlatır yazarımız: “Öğrenci olmanın dayanılmaz sorumluluğu, ülkede yaşanan olaylar, çelişkiler; hepsi kafasında düğüm olmuş, içinden çıkılmaz hal almıştı…”
Kafasındaki düğümlerden biri de aşktır. Duygularının, düşünceleriyle çelişmesini istemez. Âşık olmayı devrime ihanet sayar. Ve aşkını sunan Aylin’den kaçar. Âşık olmaktan korkar, çok görür kendine o güzel duyguyu... Bir gün yakın arkadaşları Ahmet, Sinan ve Aylin’e bu konudaki düşüncelerini şöyle açıklar Suphi: “Devrimci âşık olmamalıdır.”
Ülkede yaşanan siyasi kavgalar, toplumsal olayların dayanılmaz yükü, zor koşullarda öğrencilik… Çelişkiler yumağının baskısındadır Suphi.
Ancak; çelişkilerini yaşarken de gizlisi yoktur ailesinden. Onların desteğini görür, yanında olduklarını bilir. Aydın bir kişi olan babası oğluna destek olmakta, yanlış yapmayacağına inanmaktadır. Karısına şöyle söyleyerek güveninin, desteğinin nedenini açıklar:
“Bizim görevimiz oğlumuzu sindirmek değil, yasa dışı yollara girmesini engellemek olmalı. Bunun yolu da yasak koymak değil, paylaşmak ve ona güvenmekten geçer”
Oğlunun bilgili ve cesur olması ile ilgili de uyarıcıdır:
“Bak oğlum! Siyasi olaylara katılmana karşı değilim. Namuslu bir insan olarak ülkemizde olup bitene seyirci kalman beni düşünemeyeceğin kadar üzerdi… Bilgili insanın cesaretinin önünde kimse duramaz… Ama az okuyorsun!”
Ülkede yaşanan her türlü baskıya, olumsuzluklara karşı; üniversite gençliğinin öğrenci olayları, eylem yapma girişimleri, boykotlar sürüyor…
Ve olaylar, darbeyle karşılık bulur 12 Eylül 1980 sabahı.
Darbeyle gelen toplumsal baskıyı, sindirmeyi, insan ruhunda açılan yaralanmayı yaşıyoruz. Ve daha da acısı işkenceden geçen Suphi’nin ayakta kalabilmek için, iş ve sosyal yaşama uyum sağlayabilmesi savaşımına tanıklık ediyoruz.
Toplumsal ve siyasal bakışı yansıtan, insan ilişkilerini, çelişkileri yaşatan bir roman. Kurgu olduğunu bilseniz de bir yaşanmışlık duygusu veriyor okuyucuya.
Başlar başlamaz daha ilk cümleleriyle sizi sarıveren, bitirmeden elinizden bırakamayacağınız bir roman. Dili arı, anlatımı akıcı, duyarlı, gerçekçi…
“Mavisi Çalınan Deniz” yayımlanmış iki şiir kitabı bulunan Kubilay Gülsem’in ilk romanı. Okuyucuyu uyaran, okunmayı hak eden bir roman.
“Okuduğumuz kitap bir yumruk gibi bizi uyarmıyorsa ne işe yarar?” Franz Kafka
Nicelerini okumak umuduyla…
Fazilet ÖZKAN POR
Mavisi Çalınan Deniz: Kubilay GÜLSEM, Tilki Kitap Yayınları, İstanbul, 2023