YAŞAMIN İÇİNDEN

Atatürk’ün Sofrası ( I )

Unutulmaz ATATÜRK; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu, büyük devlet adamı, kahraman bir asker, aydınlanmanın ışığı, olağanüstü bir kişilik…  

Ulusuna önderlik eden, örnek olan büyük Atatürk’ün; başarılarıyla, barışçıl, devrimci yanıyla, yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder, eşsiz devlet adamı oluşuyla, siyasetçi kimliğiyle ilgili değil bu yazımız. Özel yaşamıyla ilgili. Yalnızca yemek alışkanlığıyla ilgili.

Günümüzdeki devlet başkanları gibi; yurt dışından getirtilen ürünlerle yapılan, çeşit çeşit yemekler mi? Adını bile söyleyemediğimiz, dilimizin dönmediği içecekler mi süslemiş sofrasını Atatürk’ün acaba?

Atatürk’ün yıllarca hep yanında olan, en yakınlarından Kılıç Ali’ye kulak verelim: 

            Atatürk’ün en büyük zevki sofrasıydı. Çok mütevazı olduğu için bize her zaman şöyle derdi:

“Bir lokma ekmek… Bunu birkaç yakın arkadaşla oturup birlikte yemek ve içmek bana yeterlidir.”

 Sofrasında hiçbir zaman çok çeşit istemez, tasarrufa aykırı bulurdu.

 Sofra düzenine çok dikkat eden Atatürk ile ilgili de şöyle söyler Kılıç Ali:  “Sofrasının çok düzenli ve özenli olmasını isterdi. Sofranın düzeninde, örtüsünde, tabaklarda, çatal-bıçaklarda bir çarpıklık bir yanlışlık görürse bunları bizzat düzeltir ondan sonra sofraya otururdu.”

 1931-1935 yıllarında köşkün aşçılığını yapan Halit Atay’ın anlatımıyla; “Atatürk’ün öğünleri genellikle çok sade idi.”

Atatürk; yemek seçmez. Ancak; seçiminde de duyarlı davranır. Kurtuluş savaşından çıkmış, yoksul bir milletin mensubu olduğunu asla göz ardı etmez. Halkın karnını zor doyurduğunu, evlere kurban bayramından bayramına et girdiğini unutmaz, milletin yiyemediği et yemeklerini sofrasına almazdı.

            KAHVALTISI:

Bir bardak soğuk ayran ile yediği bir dilim ekmek çoğu zaman için yeterlidir. Ancak iki yumurtalı, beyaz peynirli omlet de, kahvaltısının gözdesidir.

Atatürk; sevdiği ve gün boyu çok sayıda içtiği kahveyi, kahvaltı sonrasında sütlü içer.

          ÖĞLE YEMEĞİ:

Öğle yemeği de kahvaltı kadar sadedir.

Çoğu zaman kuru fasulye ve pilav yer. Çok sevdiği bu yemeği soranlara; “Askerden kalma alışkanlık.” diyerek açıklar. Öğle, akşam, gece her öğün yiyebilirdi. O nedenle mutfakta fasulye tenceresi hiç eksik olmaz. Arada bir karnıyarık ya da etli taze bamya yediği olurdu. Bu yemeklerin yanında da yoğurdu eksik olmazdı.

Çok sık olmamakla birlikte arada bir de ıspanaklı börek ister, böreğin yanında da soğuk ayran içerdi. Böreğin, ‘annesini, Selanik’teki çocukluğunu anımsattığını’ söylerdi.

AKŞAM YEMEĞİ:

Akşam yemeğinin önemi, konuklarıyla birlikte yenmesiydi.

 Yoğurt, limonlu fava, haşlanmış ve zeytinyağlı kuşkonmaz. Genellikle sebze ağırlıklı yemekler olur, ara sıra et ve tavuk ilave edilirdi.

Sofranın olmazsa olmazı ısıtılmış sarı leblebi. 

Devam edecek…

Yayın Tarihi
14.04.2022
Bu makale 1099 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!