ÂŞIK VEYSEL
DOSTLAR BENİ HATIRLASIN
Can bedenden ayrılacak
Tütmez baca yanmaz ocak
Selâm olsun kucak kucak
Dostlar beni hatırlasın.
Dostlar Beni Hatırlasın şiirinde, hatırlanmayı diliyor ya büyük halk ozanımız; Âşık Veysel unutulur mu?
UNESCO; ölümünün 50. Yılında anma programına alır âsıklık geleneğinin güçlü temsilcilerinden olan Türk halk ozanı Âşık Veysel’i.
Turkiye’de de 2023 yılı; ‘Âşık Veysel Yılı’ olarak ilan edilir.
Sivas’in Sarkısla ilcesine bağlı Sivrialan köyünde 1894 yılında doğar Âşık Veysel. Ciftçi bir ailenin çocuğudur.
Veysel’in doğduğu yıllar Sivas yöresi, çiçek hastalığıyla kavrulmaktadır. 1901 de yeni gelen salgın sol gözünü söndürür. Sağ gözüne de perde iner. Ancak; bir süre sonra kaza ile değnek saplanan, o gözü de görmez olur. Okula hiç gidemez bu nedenle. Yasam boyu sürecek karanlık dünyasıyla başbaşadır artık. Yalnızlığın ve görmezliğin acısıyladır. ‘O gün bugündür dünya başıma zindan.’ der; yaşamını anlatırken.
Yedi yaşındaki Veysel’in acısını dindirebilmek umuduyla bir saz verir eline babası.
Kulağı alışkındır Veysel’in; saza da söze de. Sivas elleri âsıkların söyleştiği, atıştığı yerlerdir. Önce Molla Hüseyin ile çalışmaya başlar. Sonra da köylerine gelen usta ozan Çamşıhlı Ali’den; Pir Sultan’ı, Karacoğlan’ı, Dertli’yi tanır. Karanlık dünyası, büyük ozanların dünyasıyla aydınlanmaya başlamıstır. Ustalığında, halk ozanlarına bağlılığını şu dizelerle açıklar:
Karacoğlan, Dertli, Yunus soyum var
Mansur’a benzeyen bazı huyum var.
Kendi köyünde, dar çevrede tanınan, köylü bir ozandır Veysel. Hastalıklar, olanaksızlıklar, yoksulluklar, yitirdiklerinin acısı içinde geçen yaşamı, kişiliğini belirleyen en önemli etkenler olmustur. Şiiri de bunlarla beslenmistir.
Yaşar Kemal; Veysel tekke kökenli bir şairdir. Onun mayasında köylülük kadar tekkecilik de var. Köylülükten ve tekkeden gelen gelenekleri birleştirmiş, şiirini öyle yapmıstır. Veysel’in ustaları Pir Sultan Abdal, Yunus, Himmet’tir. Karacoğlan’dır. Veysel’in kaynakları çok yönlüdür. Sonsuz bir şiir bilgisi vardir… Veysel’in büyüklüğü zenginliğinde, bilgisindedir.” diyerek tanımlar.
1931’de Sivas’da düzenlenen “Âsıklar Bayramı”nda derece alarak adını duyurur. Bayramı düzenleyen Ahmet Kutsi Tecer, kendi deyimiyle Veysel’in “dilinin bağını çözmüştür”
29 Ekim 1923 yılında kurulan Cumhuriyet’in 10 yılı Türkiye’de Atatürk önderliğinde bir yenileşme ve Türk ulusuna yeni bir kimlik kazandırma çabasının yoğun olduğu bir süreçtir. Hukuktan eğitime, ekonomiden siyasete, tarımdan kültüre başarılı bir dönem yaşanmıstır. Dış politikada izlenen Yurtta Barış Dünyada Barış ilkesi genç cumhuriyete uluslararası güven ve saygınlık sağlamıstır. Bu yapılanların iç ve dış kamuoyuna duyurulması için 10. yıl kutlamaları önemlidir.
lVeysel icin de bu kutlamalar önemlidir. İlk şiirini yazmıştır. Ataturk’ ü konu alan bir destan. Ataturk’ün de beğenisini alan bir destan. Ancak; cok sevdiği Atasına yazdığı destanı, kendi sesiyle okuma olanağı bulamaz. Bu yuzden de hep üzülür Veysel.
Artık tanınan bir ozandır. Yurdu gezmeye baslar, sesi, sazı, sözü ile gittiği her yerde saygı, sevgi görür.
Folklor Araştırmacısı, Ilhan Başgöz; “Saz şairi gezici adamdır. Köyde doğup, bir süre yasamış da olsa, vatanını terk edip gurbete çıkmak onun kaderi olmustur. İyi bir hayata kavusamamış olan âşık, sazını omuzuna vurup yeni geçim kapıları, yeni dinleyici ve besleyici muhitleri aramaya çıkar.’’ diye açıklar bu geziciliği.
Onun; sığınacağı tek dost kucağı sazı olmuştur. Sesle sözü birleştiren bir aractır sazı, can yoldaşıdır. Bakın nasıl seslenir sazına;
Sen bir ceylan olsan, ben bir avcı
Avlasam çöllerde saz ile seni
Bulunmaz dermanı yoktur ilacı
Varsam yaralasam söz ile seni.
“Ben gidersem sen kal” diyecek kadar da güvenmektedir sazına. Sazını bir varlık gibi duyumsar ve kimseye vermeyeceği sırları paylaşır onunla.
GARİP BÜLBÜL GİBİ AH Ü ZAR ETME
Ben gidersem sazım sen kal dünyada
Gizli sırlarımı âşikâr etme.
Lâl olsun dillerin söyleme yâda
Garip bülbül gibi ah ü zâr etme
Gizli dertlerimi sana anlattım
Çalıştım sesimi sesine kattım
Bebe gibi kollarımda yaylattım
Hayali hatır et beni unutma
Sen petek misali Veysel de arı
İnleşir beraber yapardık balı
Ben bir insanoğlu sen bir dut dalı
Ben babamı sen ustanı unutma
……
Toprağa da güvenir sazı gibi. Sadık yari beller onu da:
BENİM SADIK YÂRİM KARA TOPRAKTIR
Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sadık yârim kara topraktır
Beyhude dolandım boşa yoruldum
Benim yârim kara topraktır
Nice güzellere bağlandım kaldım
Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum
Her türlü isteğim topraktan aldım
Benim sadık yârim kara topraktır
İşkence yaptıkça bana gülerdi
Bunda yalan yoktur herkes de gördü
Bir çekirdek verdim dört bostan verdi
Benim sadık yârim kara topraktır.
……
Topraktan, sazından baska yari de olur Veysel’in. Ancak görmezliği nedeniyle düşlerinde canlandırır o sevgiliyi. Düşsel duygularla yaşar sevdasını.
Kuş olsan da kurtulamazdın elimden
Eğer görsem idi göz ile seni
Ben bir çoban olsam sen de bir koyun
Beslesem elimde tuz ile seni
….
Kimi yerde de görmezliğini hiçe sayar; sevgilisine şöyle seslenir:
Güzelliğin on par’etmez
Bu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulaman
Göynümdeki kösk olmasa.
…..
Köy enstitüleri kurulduktan sonra da Arifiye, Hasanoğlan, Çifteler, Gölköy, Yıldızeli Akpınar’da saz öğretmenliği yapar.
Öğrenim görmemiş olmasına karsın bu okullar Veysel’i etkilemistir. Cehalete karşı savaş açar, ve şunları söyler:
ARZUSU HEDEFİ YOLU YALANDIR
Aldanma cahilin kuru lafına
Kültürsüz insanın külü yalandır
Hükmetse dünyanın her tarafına
Arzusu hedefi yolu yalandır
İnsan bir deryadır ilimde mahir
İlimsiz insanın şöhreti zahir
Cahilden iyilik beklenmez âhir
İşleği ameli hali yalandır.
…..
Cok sevdiği Atatürk’ün ölümünün ardından da şöyle seslenir ozan:
ECEL GELDİ CAN AĞLADI
Ağlayalım Atatürk’e
Bütün dünya kan ağladı
Süleyman olmustu mülke
Geldi ecel can ağladı
Doğu batı cenup şimal
Aman Tanrı bu nasıl hal
Ataürk’e erdi zevâl
Memur mebusan ağladı
Atatürk’ün eserleri
Söylenecek bundan geri
Bütün dünyanın her yeri
Ah çekti vatan ağladı
…
1965 yılında; Türkiye Büyük Millet Meclisi; özel bir yasa çıkarır “Anadilimiz ve millî birliğimize yaptiği hizmetlerden ötürü” Âşık Veysel’e aylık bağlayarak ödüllendirir.
1973 yılında; aramızdan ayrılır. Unutulmaz adıyla yapıtları kalır dostlarına armağan.
1982 yılında; büyük ozanın Sivrialan köyündeki evi; Kültür Bakanlığı tarafından müze olarak ziyarete açılır.
Âşık Veysel’in anısını yaşatmak icin de her yıl 9-11 Temmuz tarihlerinde; Sivas-Şarkışla - Sivrialan Köyü’nde “Âşık Veysel Âşıklar Bayramı” düzenlenmektedir.
Görmeyen gözleriyle karanlıklar icinde yaşar Veysel. Oysa dünyası aydınlıktır.
Ölümünün 50. Yılında da ışığıyla yolumuzu aydınlatan büyük ozan; ısıklarda uyu! Rahat uyu!
DOSTLAR SENİ UNUTMADI!
Fazilet ÖZKAN POR
30.03.2023