ABD’nin İsrail Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması sırasında yaşanan katliam insanlığın yüz karası olarak tarihe geçecek. Bu vahşetin gerçekleşmesi için inadına verdiği karardan dönmeyerek Kudüs’ü İsrail’in başkenti sayan ABD Başkanı Trump’da bu günahın vebalini elbet ödeyecek.
Ya bütün bu olup bitenlere ABD korkusu ile sessiz kalan Dünya nasıl hesap verecek?
Bunu bilemiyorum ama sert demeçler vererek, yas ilan ederek, ağlayıp, sızlayarak verilen yanıtlar hiçbir zaman yerini bulmayacak ve bu katliam da tarihin o karanlık sayfalarında yerini alacak? Olan ölenlere, acıları Filistinlilere olacak…
Peki ne yapmalıyız?
ABD’nin bu hoyratlığına, dünyaya meydan okumasına, sadece diplomatik tepki mi koymalıyız? Ya da “ABD bizim dost ve müttefikimizdir” diyerek, kendimizi kandırıp sessizliğe devam mı etmeliyiz?
İşte dış politika burada önem kazanıyor. Bir ülkenin diğer Devletler karşısındaki gücü bu tür olaylarda sesini duyurmasına, tepkisinin sonuç vermesine ve de yaptırım uygulayabilmesine bağlı…
İsrail’e kızıyoruz. Adamlar küçücük cüsseleri ile ABD’yi ve Dünya Yahudilerini arkalarına almışlar herkese meydan okuyorlar. Biz sadece kızmakla yetiniyoruz…
Biz tarım ülkesi olmayan İsrail’den yerli ürünümüze rağmen tek ekimlik, belki de GDO’lu tohum almaya devam ediyoruz.
Yine biz Ceyhan üzerinden İsrail’e petrol sevkiyatına devam ediyoruz.
Yine biz İsrail’e tank ve silah modernizasyonu için yaptığımız anlaşma uyarınca dolarları akıtmaya devam ediyoruz.
İsrail’le ekonomik ilişkilerimizi sürdürüyoruz.
Ya bu katliama sebep olan ABD ile partnerliğimiz sürerken, süresi henüz dolmamış anlaşmalarla Ortadoğu’nun karışması için üslerimizi tepe tepe kullandırıyoruz…
Gelin müslüman ülkelere bir çağrı yapalım, ya da ilk adımı biz atalım Filistin Büyükelçiliğimizi biz de Doğu Küdüs’e taşıyalım. Bakalım yiğitlik kimdeymiş görsünler.
**
Dün “Siyaset ve kadınlarımız” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Bunun sebebi kesinlikle kadınlarımıza verdiğim değer yüzündendi. Hiç birinden teşekkür almadım da, bir eleştiri geldi sadece, üstelik haklı bir eleştiri. Çok sevgili dostum, ben bildim bileli CHP’nin adeta bir neferi gibi çalışan Avukat Deniz Filiz’i ihmal etmişim. Hoş benim oraya yazdığım isimler listelerin başında yer alacak değiller ama benim Deniz Filiz’i yazmamam çok ayıp oldu. Kendisinden özür diledim, bunda CHP’nin iletişim biriminin basını yeterince bilgilendirmemesi, ya da ciddiye almamasından kaynaklandığını söylesem yeterli olur mu bilemiyorum.
İl Başkanları, yöneticileri işleri çok yoğun olduğu için basınla diyaloga giremeyebilir. Ama kurumsallaşan siyasi partilerin yaptığı gibi, diğerleri de bu iletişimi yürütecek yöneticiler ya da çalışanlar istihdam edebilir. Bu durum kesinlikle onların yararına olacaktır.
Benden söylemesi…