Aşağıda okuyacağınız yazıyı bana Öğretim üyesi arkadaşım Müjgan Akbülbül gönderdi. Sizin de benim gibi çok beğeneceğinizi biliyorum. Yazanın belli olmadığını da dile getirerek sizlerle paylaşmak istedim.
Bu arada, yazıyı okuduğunuzda erozyona uğrayan sadece medya olmadığını da bu vesile
İle anlayacaksınız.
Hepinizin ilgi ile okuyacağıTürkiye gerçeği bu işte. Gazetemiz, televizyonumuz ne ise, dizimiz de o…
“Kanal mı? Kanalizasyon mu?
Televizyon kanalları arasında geziniyorum.
Bir dizi furyasıdır gidiyor.
Bunlar dizi değil,
toplumu çökertmek için yapılmış dinamit sanki.
xxx
Mardin’de çevrilmiş bir diziye baktım. Bir kadın hem baba, hem oğlu ile beraber.
Gene aynı dizide evin oğlu amcasının kızına tecavüz ediyor,
kız sonra evleniyor ama amca oğlu hala peşinde.
xxx
Bir başka dizide iki kız kardeş aynı adamı seviyor.
Biriyle beraber oluyor, kız hamile ama öteki ile evlilik hazırlığı yapıyor.
Aşk-ı Memnu
zaten şirazeden çıktı.
Küçük kadınlarda
lisede okuyan kıza enişte tacizi.
Yaprak dökümü
gene iki kız kardeşin aynı erkek ile beraberliği.
Bir de hanımın çiftliği var.
Dayı yeğeni için getirttiği kıza el koyacak.
Sonra dini kullanan kanallara bakıyorum.
Sürekli ezilen, dayak yiyen, sokaklara atılan kadınlar.
Nedense
hiçbirinin aklına kanuna başvurmak gelmiyor.
Onlar hep ağlıyor
ve başına gelenleri kader kabul ediyor.
Bu kadınlar ve garibanlar kaderine katlandıkça ve sabrettikçe,
hukuk falan demediği için sonunda ödüllendiriliyor.
Ne mi oluyor?
Bir
Hızır uğruyor evlerine.
Utanmasalar cennetten yer de satacaklar.
Sabah başlayan bu afyon,
uyuşturucu,
akıl dışı,
etik bütün değerlerin içini boşaltan yayınlar,
insanların beynine boca ediliyor.
xxx
Birinde de yemek programı,
kimse yediğini beğenmiyor.
Türk insanı nimeti kutsal bilirdi.
Ekmeği yerde bulsa; önce alıp başına, sonra ayak basılmayan bir yere koyar.
Bu yemek programı da sofra kültürümüze ve adabımıza saldırıyor.
Zannedersiniz ki şehir kanalizasyonları bu kanallardan geçiyor.
Kanallar olmuş
KANALİZASYON.
Bu ülkenin hazineler gibi tarihi var ama Küçük Ağa dizisinden beri çekilmiş tarihi bir dizi yok.
ABD ayı bombalıyor,
Türkiye Bilimsel hiç bir konu üzerinde konuşmuyor.
Başbakanının
“ulemaya”
soralım dediği bir ülke başka nasıl olur?
xxx
Dünya yeniden yapılanırken ve bu yapılanma planı Ortadoğu ve Asya üzerinde odaklanırken partime
AKP
diyen edepsizdir diyen bir başbakanın ülkesi...
xxx
Bu lafı laf yerine koyup günlerce tartışan
soytarı basın,
Aydın yaftasını
nereden aldığı belirsiz
çakma aydınlar vitrini.
xxx
Bir de üniversitelerimiz var.
Dünyada sayılı üniversiteler arasında esamesi okunmayan üniversiteler.
Mason kadrolardan sonra
ilkokul mezunu bir zata biat etmiş kadrolar da üniversitelerimizde yerini aldı.
Bu kadroların “istisnaları tenzih ederim” dünya bilim dergilerinde kaç makalesi yayınlanır?
Bu konular hiç gündemimize gelmiyor.
Kanalizasyonu açıktan akan bir şehirde ne olur?
Tifodan başlayarak her türlü hastalık yayılır.
xxx
Aile parçalanıyor, bizi biz yapan her şey yok ediliyor.
Kontör karşılığında yatmayı kabul eden ortaokul, lise kızlarından bahsediliyor.
Kapitalizmin acımasız değerleri kontrolsüz bir şekilde pompalanıyor.
Bütün ahlaki değerlerimizin içi boşaltılıyor.
xxx
Türkiye manzarası ortaçağ Avrupa’sında meleklerin cinsiyetini tartışan Bizans’tan farklı değil.
Bütün bunlar sistemli, bilerek yürütülen bir savaş.
Türk Milletinin varlığına, bekasına karşı sürdürülen bir savaş.
xxx
Vali Bey’in duyarlılığına Teşekkür
Bu köşeden zaman zaman kent sorunlarını kamuoyu ile paylaşıyoruz. Eskiden ili yönetenler yazdıklarımızı araştırıp, soruşturarak çözüm üretirdi. Daha doğrusu yazdıklarımızı ihbar kabul edip hiç değilse araştırıp ilgilenirlerdi. Son yıllarda bu yapılmıyor artık. Özellikle de yerel yönetimlerde. Hatta kulağımıza bile çalıyor: ’’ Eeee Gazeteci değil mi, ne yazarsa yazsın biz işimize bakalım’’ diye.
Valimiz Dr. Ahmet Altıparmak bizi eskilere götürdü. Telefonla arayıp, Adrasan’daki imar yanlışlıkları ve kent merkezindeki trafik sinyalizasyonu ışıklarının çokluğundan ve sıklığından yakındığımız yazı ile ilgili.
Birincisi Adrasan konusu ile Vali Bey yakından ilgileniyor. ’’Kim Yasaları çiğnberse gereğini yaparız’’ diyor. Buna çok sevindiğimi söylemeliyim.
Trafik ışıkları konusunda örnek verdiğimiz Vali Konağı önündeki ışığın sadece konağa giriş-çıkış için kullanılmadığını, buradaki okulun daha önem arzettiğini dile getirdi. Talimat verdiğini ve burada trafik ışığı düzenine buton sistemi getirileceğini söyledi. Vali Bey, Antalya’daki ana arterlerdeki sinyalizasyon sayısının fazlalığı konusunda bizimle aynı fikri paylaşıyor.
Vali Altıparmak’a medyada yer alan eleştirel konulara el attığı için teşekkür ediyorum… Bu konudaki duyarlılığına da…
Günün Anlamlı Sözü:
"Dünle beraber gitti ne kadar söz varsa düne ait, cancağızım;
Bugün artık yeni şeyler söylemek lâzım" Mevlana Celaleddin Rumi