ANTALYANIN KAHYASI

Turizmde neler, turizmcilere ne oluyor?

Eğri oturup doğru konuşalım. Turizm bizim için, bu kentte yaşayan herkes için gereklilikten öte bir şey. Olmazsa olmaz. Bu kentte yaşayan herkes turizmin yerleşmesine, gelişmesine ve yaşamasına katkı vermek zorunda. Bunu en iyi bilen ve uygulamaya çalışan turizm neferi bir de valimiz var.

Hal böyleyken turizmin duayeni Hüseyin Baraner’in makalesi beni çok düşündürdü. Ardından Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mevlüt Yeni’nin turizmin zirve yaptığı bir dönemde Antalya’nın tanıtımı için bir meslek örgütü olarak, belki de kendi işi olmadığı halde, turizmcilerin yapması gerekli bir tanıtım çalışmasına sektör temsilcilerinin destek vermemesini dile getirmesi beni iyiden iyiye üzdü.

Daha önceleri de bu konuda yazılar yazdım. Hepsini birer birer kişi olarak çok seviyor ve taktir ediyorum ama, sektör temsilcilerinin, özellikle meslek örgütü yöneticilerinin gazetecileri sadece ihtiyaçları olduğu dönemde hatırlamakları bizim gücümüze gidiyor. Onlardan ne davet istiyoruz, ne de başka bir şey. Biz de bu ülkenin turizmde başarısını istiyoruz ve üzerimize düşen görevi yerine getirmeye çalışıyoruz.

İşte Antalya Gazeteciler Cemiyeti’nin yaptığı da bu. Nürberg Presse Club ile AGC’nin kardeşliğinden Almanya’nın Bavyera bölgesinden gelen turist sayısında yüzde 500’lere varan artış çıktı. Almanya’dan her yıl gelen 15 gazetecinin her biri, Antalya’nın birer tanıtım neferi oldu. Şimdi aynı ilişki Rusya ile yapılıyor. Bundan kim kazançlı çıkacak? Tek bir yanıtı var: Antalya…

Ama turizmcilerimiz dün olduğu gibi bugün de AGC’ye sırtını dönmeye devam ediyor. Kendilerinin getirip, yağlayıp-balladıkları, ardından memleketlerine döndüklerinde Türkiye’nin ve Antalya’nın aleyhinde yazanlar gazeteci, ama bizim getirdiklerimiz gazeteci değil…

Antalya medyasını bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da ciddiye almayan turizmcilerimizin, bir gün yalnız kaldıklarında hiç birimizi yanlarında bulamayacaklarını bilmeleri gerekir.

 

“Durum çok ciddi ve kötü… Dikkatli olmakta fayda var…”

Bu sözler Türkiye’de turizmi ilk tanıyanlardan birinin. Bir duayenin, Hüseyin Baraner’in. Bu sese kulak vermemiz gerekiyor:

“ Türkiye’de de turizm sektörü bazı noktalarda ve şirketlerde sağlam temeller üzerinde kurulu değil. Sektörümüzde bu yoğun satış ve müşteri artışlarına rağmen 800 Milyon dolar kendi içinde borç stoğu var. Herkes birbirine borçlu. Sektördeki havada uçan çekler ve senetler kasım sonrası sektörümüzü hiç umulmadık kötü sürprizler ile karşı karşıya getirebilir.”

Madalyonun ön yüzü bu.

Diğer yüzünde Rusya ile Almanya kavgası var. Yine Hüseyin Baraner, bölgedeki turizmcilerin Rusları tercih etmesini, Alman tur operatörlerinin istedikleri parayı vermemelerine bağlıyor. Doğru ya da yanlış ama Almanya’daki 6500 seyahat acentesinin (QTA) Genel Müdürü ve Başkanı Thomas Bösl ise 15 yıl önceki Kemer’i istediklerini ve bu alanda çalışmamız gerektiğini söylüyor.

Anlayacağınız Antalya turizmi, Avrupalı Tur Operatörlerinin önemli bir baskısı altında… Ardından rakiplerimizin Türkiye aleyhine Avrupa ve Rusya Gazetelerinde yayınlattıkları haberler var. Özellikle Rusya’da tertipli olarak Antalya’yı kötüleyen haberler yayınlanıyor. Almanya’da ise Türkiye’nin “Seyahat edilmesi tehlikeli ülkeler” arasına alınmasına çalışılıyor.

Bütün bunlar olup biterken bizim turizmciler şimdilerde, Avrupa’dan, özellikle Almanya’dan gazeteci getirip, Almanları dışlamak istemediklerini anlatacaklardır.  Bu konuda isterseniz sözü yine beni de ilgilendirdiği için Baraner’e bırakıyorum:

 “Bende otelci arkadaşlara Avrupa basını ile hiç ilgilenmediklerini, bazen bir iki davetli yabancı gazeteci için bile free oda vermediklerini, iki sene evvel Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Erdoğan Kahya’nın gece beni uyandırıp, ‘Hüseyin yarın 17 kişilik Avrupalı gazeteciler grubu cemiyetimizin davetlisi olarak Antalya’ya geliyor, haftalardır kapı kapı dolaştım, kimse free oda vermiyor, ben şimdi ne yapacağım?“ dediğini hatırlatıyorum”

Durum budur. Gerisini ben bilmem. Vali bey bilir…

 

Not: Bugün 24 Temmuz. Geleneksel Gazeteciler Günü. Neden mi? Basında sansürün ilk kez kaldırılışının 100. yıldönümü. Eskilerde “Basın Bayramı” olarak kutluyorduk. Sansür başka şekillerde hortladığı için kutlamıyoruz. Yine de meslektaşlarımın geleneksel Gazeteciler Günü’nü kutlarım.

 

GÜLMECE

 

İnternetten düşenler:

 

* Acı kaybımız

 3 ay önce ailemize katılan, Necmi ismini verdiğimiz kaplumbağamız dün  vefat etmiş. Aile arasında sade bir törenle evin arka bahçesine gömdük.  Hayvancağız durduk yerde can verdiği için gidip Necmi'yi aldığımız  dükkanın sahibine sebebinin ne olabileceğini sorduğumuzda ''Abi onlar  kış uykusuna yatar'' cevabını almış bulunmaktayız, hepimizin başı  sağolsun. Bu vicdan azabıyla ben de çok yaşamam herhalde.

---

* Annemin Maceraları

Shrek'in fragmanlarını gösteren bir televizyon kanalında, el ele tutuşmuş Shrek ve Fiona'yı gören annem, 'Bunlar Süleyman ve Nazmiye Demirel çifti mi?' diye sordu! Seçememiş gözleri o mesafeden.

---

* Annem!

'Bu taraf bitti.' diye CD'yi arkasına çeviren ve sonra da 'CD çalar çalışmıyor!' diye feryat eden anneme alkış az geliyor!

 ---

* Düz mantık

Eğer bir sokakta yürüyorsanız ve camında ''Bu ev kiralıktır'' yazılı  bir evin yanından geçip birkaç adım sonra önüne geldiğiniz bir başka  evin camında ''Bu da'' yazısını görürseniz bilin ki bir Karadeniz kentindesiniz.  (Teşekkürler Hande)

 

GÜNÜN SÖZÜ

 Hiç kimse duymak istemeyen biri kadar sağır olamaz.

William Shakespare

 

Yayın Tarihi
24.07.2008
Bu makale 748 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
sizin nezdinizde tüm gazetecilerin gününü kutlar saygılar sunarım.

SEDAT ŞAHİN 25.07.2008

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!