Öyle anlaşılıyor ki, bu sezon dünyada yaşanan kriz bizi teğet de geçse, turizm sektöründe önemli bir hasara yol açacağı kesin. Şimdiden, geçmiş yıllarda tatil için Antalya’yı tercih eden Ruslarda yüzde 35, Avrupalı turist sayısında da yüzde 10 ila 15 arasında değişen oranlarda düşüş yaşanıyor.
Bu konuda turistik işletmelerin yapacağı bir şey yok. Onlar sadece kaçak ve sahte içki kullanmasınlar yeter. Çünkü henüz içkiden ölen Alman gençlerle ilgili tepkiler ortada iken, aynı bölgedeki bir başka 5 yıldızlı otelde hala kaçak içki kullanılmasını anlamak mümkün değil. Bunu yapanlar ülkeye ve bu kente ihanet ediyorlar.
Tur operatörlerinin yapacaklar var tabi. Biraz daha reklamla, son dakika turistlerin dömuz gribi ve benzer olumsuzlukların yaşanmadığı Türkiye’ye gelmesini sağlamak onların işi…
Yerli tur operatörleri erken rezarvasyon adı altında başlattıkları kampanyayı biraz daha canlandırmalı. Bir de bu kampanyaların altından çapanoğlu çıkmaması için de bakanlık ve ilgililer gerekli tedbirleri almalı.
Taşın altına elimizi sokalım
Peki bu aşamada biz Antalyalılar neler yapmalıyız? Yerel yönetimler, meslek örgütleri, esnaf kuruluşları, ticaret erbabı, sözün kısası bu kentten ekmek yiyen herkes taşın altına elini sokmalı.
Geçen hafta Büyükşehir belediyesi tarafından Cumhuriyet meydanında düzenlenen Gençlik Haftası etkinlikleri çerçevesinde hazırlanan müzik programları hem yerli halkı, hem de turistleri meydana topladı. Hava karardığında meydan insan seline dönüştü. Ama dükkanların büyük bir bölümü kepenk indirmeye başlamıştı bile, onlar da yaptıkları işi unutup meydana koştular.
Küçük sahil kasabalarında görüyoruz, dükkanların büyük bölümü sabaha kadar açık. Rengarenk ışıklarla donatılmış. Turist bu renk cümbüşü içinde dolaşıyor.
Bir de bize bakalım;
Bir yanda esnaf “turist şehre inmiyor, otellerin heyşey dahil sistemi bizi bitirdi” diye ağlıyor, ama turisti şehre getirebilmek için hiçbir gayreti yok. Yıllardır da bu kısır döngüyü yaşamaya devam ediyoruz. Tabii bu kon uda esnafın yanında onların meslek örgütü olan Antalya Esnaf Odaları Birliği ile Ticaret ve Sanayi Odası’na önemli bir görev düşüyor.
Başta hanutçulukla mücadele etmek, esnafın turisti kazıklamaması için fiyat etiketi koymasını sağlamak ve denetlemek, çeşitli sosyal etkinlikler düzenleyerek turistin kente inmesini sağlamak bu iki kurumun görevi. Toplam 150 bine yakın üyesi bulunan bu iki oda yöneticilerine şimdi önemli bir görev düşüyor: Dükkanların geç saatlere açık kalmasını sağlayacak, geçen yıllarda kısa süre uygulandığı için sonuç alınamayan “Yaz Akşamları Şenlikleri” düzenlemek. Eşitli promosyonlarla çarşıyı cazibe merkezi haline girmek…
O kadar da zor değil… Turizme inanan, sadece bu konuda değil, Antalya’nın her meselesinde sadece bir değil, alternatif planlar yapan bir Valimiz var. Büyükşehir Belediyesi de devreye girerse, bir turizm kenti olduğumuzu elaleme gösterebiliriz. Turizm sektörü de bu konuda destek verecek, örneğin animasyon gruplarını sırayla Cumhuriyet Meydanına getirerek gösteri yapmalarını sağlayacak, acentalar gruplar halinde müşterilerini daha uzun ve kaliteli ürünlerin satıldığına inandırdıkları çarşıya davet edeceklerdir.
Geçmişte yaptığımız hataları unutarak gelin kolları sıvayalım. Hep birlikte hasta ölmeden ayağa kaldıralım. Benden söylemesi…