Son dönemde sebze ve meyve fiyatlarının üreticiden tüketiciye ulaşıncaya kadar 3-4 misli pahalılaşması ve bu konuda da toptancı hallerindeki komisyoncu esnafının suçlanması konusuna son noktayı Antalya Valisi Münir Karaloğlu koydu.
Vali Münir Karaloğlu, Antalya Ticaret Borsası (ATB) tarafından düzenlenen ‘Kent Buluşmaları’nın konuğu oldu. Son dönemde sebzedeki pahalılıkla ilgili, "Türkiye’de maalesef bizim üretimden son tüketiciye zincirimiz tam çalışmıyor. Tarladan çıkan ürün vatandaşın mutfağına ulaşıncaya kadar yüzde 30 kaybımız var. O nedenle zaten fiyatlar yüzde 30 artmış demek. Bu zinciri düzenleyerek, kaybı yüzde 5’lere getirdiğiniz zaman, fiyat avantajımız olacak, bizim problemimiz bu" dedi.
Burada; öncelikle Antalya’nın Turizmle birlikte en önemli sektörü haline gelen tarıma, Vali Karaloğlu’nun gösterdiği ilgi şahsen beni çok sevindirdi. Karaloğlu; sadece yerli ve yabancı 20 milyon turisti değil, Türkiye’yi doyurmaya çalışan bir kentte yaşadıklarını söyleyerek, tarımsal üretimin ne denli önem taşıdığına vurgu yaptı.
***
Konuya bir başka açıdan baktığımızda yeni Hal Yasası ve ortaya çıkan pahalılıkta Hal’lerdeki komisyoncuların suçlanması Vali bey’in konuya yaklaşımı ile biraz olsun aydınlanmış oldu. Daha doğrusu komisyoncuların bu fiyat artışının müsebbibi olmadıkları ortaya çıktı, aklandılar.
Vali bey’in tespitlerine göre, ürün tarladan çıkıp tüketiciye ulaşıncaya kadar yüzde 30 oranında zayiat verilmesi, küçümsenecek bir rakam değil. En basitinden fiyatlar sırf bu zayiat yüzünden ürün büyük şehirlere varıncaya kadar otomatikman yüzde 30 zamlanmış oluyor. Buna nakliye, hamaliye, halk giriş ücretleri ve komisyon eklediğinizde fiyat artışının nerelere vardığı ortada.
O zaman üreticiden-tüketiciye uzanan bu zincir arasındaki zayiat oranının düşürmenin çarelerini, tüm paydaşların birlikte bulması gerekir. Bu çare bulunursa belki de Rus sınır kapılarından geri dönen ürünümüz de olmaz.
Başka neler yapmalıyız?
Bizim bir tarım kenti olarak, Hal’leri kaldırmak, üretici ile tüketici arasındaki zincirin halkalarını azaltmak yerine, zincirin iyi çalışmayan halkalarını atmamız, üretim planlaması yapmamız, daha kaliteli, Avrupa Standartlarında ürün elde etmenin çarelerini bulmalıyız. Özellikle tohumda dışa bağımlılıktan kurtulmanın çarelerini aramalıyız.
Bu yıl yüzde 2 oranında artan yaş sebze, yüzde 7 oranında artan meyve üretimini tarımın gelişimi ile birlikte daha yüksek oranlara çıkarmalıyız.
Son yıllarda çiftçi ile iletişimde önemli adımlar atan Tarım İl Müdürlüğü’nün, bu çalışmalarına topyekûn destek vermeli, devlet-çiftçi örgütlerinin işbirliği içinde başta ilaç kalıntısı ve hormon kullanımı olmak üzere kaliteyi düşüren unsurlarla hep birlikte mücadele etmeliyiz.
Bizim çiftçimiz, komşusunda gördüğünü ve ikna olduğunu hemen uygular, daha iyi ürünü yetiştirip onlara gösterip ikna etmeliyiz. Eskiden bu anlamda “Tarla Günleri” yapılırdı. Yeniden hayata geçirmeliyiz. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı “Kadın Çiftçiler Yarışıyor” projesini tüm çiftçilere yaymalıyız. Ziraat Mühendislerimiz masa başında değil, tarlada çalışmalı.
Son olarak bir avuç Hollanda’nın tarımda elde ettiği başarıyı taklit edelim. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok ki!..