ANTALYANIN KAHYASI

Şu göç meselesine el atalım artık

Bizler, Antalya’da yaşayanlar susuyoruz, ancak birileri konuşmaya başladığı zaman yorum yapmaya, fikir yürütmeye başlıyoruz. Bakın Türkiye Seyahat Acentaları Birliği TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile görüşmesinde; zaten işsizliğin doruk noktada olduğu Antalya’nın yeni turizm işsizleri ile suç cennetine dönüşeceğini söylemiş.

Doğru mudur?

Kesinlikle doğrudur.

Peki biz bunun için ne yapıyoruz?

Şimdilik sadece ne yapabilirizi sesli düşünüyoruz.

Şimdi Başaran Ulusoy olaya ekonomik açıdan bakıyor. Yani onun derdi Antalya’nın kış aylarında suç cenneti filan olması değil. Onun derdi işsiz kalacak turizm personelini kaybetmemek için kış aylarında sayıları 100 binle ifade edilen bu kişilerin primlerinin ödenmeden sigortalı gösterilmeleri. Yani turizm patronlarının devlet tarafından sübvanse edilmesi. Olacak şey değil tabii bu. Bu ülkede işverenler çalıştırdığı işçisinin sigorta primini ödeyemezken, insanlar hem çalışmayacak, hem de sigorta primlerini Devlet ödeyecek... Olacak şey değil açıkçası…

Ama bir gerçek var... Bir yanda durmak bilmeyen yoğun göçle ortaya çıkan işsizler ordusuna, 100 bine yakın yeni kalifiye işsizin katılması gerçeği. O zaman, belki karşılıksız sigorta primi yatırmak değil ama bu soruna çözüm bulmak devletin görevi.

İşte bu noktada Antalya’ya yoğun göç geçici olarak işsiz kalan turizmcilerden daha önemli bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Sağolsun Vali Alaaddin Yüksel göç olgusuna bir çözüm bulabilmek için çok çalışıyor. Örneğin önerdiği bir yasa ile 18 yaşından küçük çocukların ebeveynleri olmadan seyahat etmeleri yasaklandı. Yine Vali beyin gayretleri ile Antalya’ya giren ve çıkanlar sıkı kontrolden geçiriliyor. Ama bütün bunlar geçici çözümler.

Okurlarımdan Gülşah Güldalı aşağıya aktardığım göçle ilgili görüşlerini iletmiş. Sizlerle paylaşmalıyım. Çünkü bu görüş hala aramızda duyarlı insanların varlığını ortaya koyması açısından önemli:

“Hepimiz biliyoruz ki: son yıllarda Antalya göçte bir numaraya yerleşti. Son 10 yılda bunu gören yatımcılarda başta inşaat ve büyük alışveriş merkezleri olmak üzere bu şehre birçok yatırım yapmaya başladı. Ancak ne yapılırsa yapılsın Antalya'nın nüfusu bu hızla artmaya devam ettiği takdirde altyapımız bunun altından kalkamaz. Yeni yapılan alt geçitleri görüyorsunuz: sadece 1-2 yıl bizi rahatlattı ve şimdi akşam saatlerinde yine kuyruk olmaya başladı bile. Su meselesine gelince: Antalya diğer illere göre biraz avantajlı olmasına rağmen "Antalya'nın 2050'ye kadar suyu var" gibi talihsiz bir açıklama insanları biraz ‘large’ yaptı ve ciddi bir önlem ne yazık ki alınmadı. İnşaatların artması,meyve ve sebze üretiminin yavaşlaması hep kötüye doğru gittiğimizin bir işareti. Daha geç kalmadan Antalya'da yaşayan olarak bizler,bu göçün önlenmesi için birşeyler yapmak zorundayız. TV'deki paparazzi programında Antalya gecelerindeki abartılı eğlenceleri gören herkes burada yaşamak isterse bunun sonu ne olacak? Ben söyleyeyim:Bodrum'a ne olduysa o olacak!”

Evet tıpkı Güldal’ın dediği gibi, “Antalya’nın 50 yıllık su ihtiyacı yok” gibi talihsiz açıklamalar, medyada durmaksızın gösterilen, yazılan ve çizilen Rus güzeller, plajlarda üstsüzler, kayak merkezlerinde mankenler ve en önemlisi de yakacak derdi yok, taşı toprağı altın haberleri çıktığı sürece Antalya yakında Bodrum’u da sollayacaktır.  

Bu kentte yaşayan herkesin, bu kente olan borcunu ödemesi için bir şeyler yapması, proje üretmesi ve bu göçe mani olabilmek için çaba harcaması gerekir.

 

Özel Armağan

 

Sevgili Ayşe Kartal’dan geldi bu güzel armağan. Sizlere de tavsiye ederim Teşekkürler Ayşe…
1) Dinleme... Ama gerçekten dinleyin. Kesmeden, hayal kurmadan, vereceğiniz cevabı düşünmeden... Can kulağıyla dinleyin…
2) Sevgi... Kucaklamalar, öpücükler, sırt sıvazlamalar ve el tutmalar konusunda cömert olun. Bu ufak hareketler, aileniz ve dostlarınıza olan sevginizi daha açık göstermenizi saglayabilir.
3) Kahkaha... Fıkra anlatın, neşeli hikâyeleri paylaşın. Bu armaganınız "seninle birlikte gülmeyi seviyorum" anlamına gelir.
4) Yazılı bir not... Basit bir "Yardımın için teşekkürler" notu, ya da belki bir şiir... Kısa, elle yazılmış bir not bazen ömür boyu hatırlanır.

5) İltifat... Basit, içtenlikle söylenen bir söz "Bu renk sana ne çok yakışmış", "Harika bir is çıkardın", "Yemek nefis olmuş" gibi karşınızdakinin içini aydınlatır.
6) İyilik... Her gün, rutininizi kırıp birisine hoş, nazik bir şey yapın.

7) Yalnızlık... Bazen tek istediğimiz yalnız kalmaktır. Bu anlara duyarlı olun ve ihtiyacı olana yalnız kalma armağanını verin.
8) Neşeli bir yapı... Birine tatlı bir söz söylemek gibisi yoktur. Selâm vermek veya teşekkür etmek o kadar zor mu?

 

 

Günün Sözü

Emekliliğini düşünerek çalışan emekleyerek ilerler.
Anonim

Yayın Tarihi
27.12.2007
Bu makale 1547 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!