ANTALYANIN KAHYASI

Sosyal medya güçlü ama!..

ERDOĞAN KAHYA

Antalya Valisi Münir Karaloğlu, kamuoyu ile paylaşacağı haberler konusunda, yazılı ya da görsel basın yerine sosyal medyayı tercih ediyor. Önceki gün sosyal medyadaki hesabından Antalya turizminin altın yılını yaşadığını paylaştı, Antalya’nın haziran ayında ilk kez 2 milyonun üzerinde yabancı turist ağırladığını ifade etti, biz gazeteciler de Vali Karaloğlu’nun müjdeyi Twitter’den verdiğini yazdık. Ne zaman bir gün gecikme ile…

Eskiden haberi en erken yazmak için birbirimizi atlatmaya çalışırdık, şimdi sosyal medya basını bırakın atlatmayı, bize gün atıyor, gün…

Siyasetçiler de aynı işi yapıyor. Çiçeği burnunda Milletvekili Hasan Subaşı, yemin töreninden çıkar çıkmaz, Facebook’da kürsüdeki fotoğrafının altına bakın ne yazmış;

“Andımızı içtik ama yeni rejimde meclisin yetkisi neredeyse yok! Bürokrasinin etkisi azaltılıyor yani asli kurumlara güvenmek yerine tepede toplanacak kişilerle yönetim biçimi tercih edilecek! Dünyada örneği yok! Keşke çok geç olmadan bir dünyalı başkanlık sistemine dönüş yoluna girilse!.. Çabamız bu yönde olmalı parlamenter sistem kısa vadede görünmüyorsa bile kuvvetler ayrılığının baskın olduğu başkanlık sistemine yöneltmek, yargı ve ekonomiyi siyasi irade dışında kendi özerk kurumlarına terk etmek için adımlara zorlamak gerekiyor”

Çok önemli ve iddialı sözler… Ve hedef kitle çok, ama çok büyük…

Yeni sistemi eleştiriyor. Ne yapılması gerektiğini öneriyor, özellikle Yasama, Yürütme ve Yargı erklerinin tek karar vericinin elinden olmasının getirebileceği sıkıntıları anlatıyor ve Demokrasi’nin kurumları ve kuralları ile birlikte var olduğu inancı ile de bazı kurumların özerk olması gerektiğine vurgu yapıyor.

Aslında anlatmak istediğim; söylediklerinden çok sosyal medyanın ulaştığı kitlelerin büyüklüğü nedeniyle mesaj verenlere sağladığı fayda. Başka bir ifade ile amacına ulaştırma…

Peki, bu yönü ile çok faydalı gibi görünen sosyal medya bazen de siyasileri ve yönetenleri kızdırmıyor mu?

Hem de nasıl. Çünkü denetimden yoksun, kontrolsüz, pimi çekip ortaya bırakılan bir saatli bomba gibi adeta… Kimileri kendini göstermek için güçlü olana saldırıyor, kimi birilerine iftira atıyor, kimi yalan söylüyor, ahlaksız ve kültürümüze hiç yakışmayan söylemler yer alıyor. Şikâyetçi oluyorsunuz, polis ya da savcılar hangi biriyle uğraşsın, hangi birine ulaşsın?

Peki çözüm?

Aslında denetimsiz her şey bir gün gelir çevresine zarar vermeye başlar. En son zararı da kendine verir.

Sayıları her geçen gün artan internet gazeteleri de sosyal medyadan farklı değil.. Denetlenmiyor, şayet yazılanlarla ilgili bir şikâyet söz konusu olursa, mevcut Türk Ceza Kanunu’ndaki (TCK) “yazılı ve görsel basındaki suçlar ve cezalar” çerçevesinde yazan belli ise yargılanıyor.

Oysa gazeteler, yazılı ve görsel basın denetleniyor. Örneğin gazetelerin herhangi bir haber ya da yazı yolu ile suç işlemesi halinde sorumlu bir yazı işleri müdürü var. İmtiyaz sahibi var hakkında tazminat davası açılabilecek. Daha açıkçası yazılı ve görsel basının bağlı olduğu bir Yasa var, bir de denetim mekanizması.

Sosyal medyada maalesef bu denetimsizlik, zaman zaman tehlikeli boyutlara götürüyor işi. Şahsen bir İnternet Gazetesinin sahibiyim. Böylesi başarılı bir iletişim organının denetlenmesi gerektiğini, yerel gazetelere olduğu gibi Devlet tarafından bazı harcamalarının sübvanse edilmesini ve bu yolla sıkıntı yaşadığımız işsizlik ve bağlı olarak istihdama destek olması gerektiğini savunuyorum.

İnternet gazetesi yayınlamak için ne Cumhuriyet Savcılığına başvurmanız, ne vergi kaydınız, ne de sorumlu Yazı İşleri Müdürüne ihtiyacınız var. İnternet üzerinden 100-200 liraya site kuran firmalar var. Kurun sitenizi, istediğinizi övün, istediğinize sallayın… Çünkü sosyal medya çok güçlü ve giderek gücü artıyor…

Benden söylemesi…