ANTALYANIN KAHYASI

Siyaset böyle mi olmalı?

Çocukluk yıllarımdan hatırlıyorum, rahmetli dedem Demokrat Parti’nin (DP) ilçe başkanı idi. CHP’lilerle öyle kanlı bıçaklı değillerdi. Ya da bizim yanımızda tartışmıyor, kavga etmiyorlardı. Ama 27 Mayıs ihtilalinin olduğu 1960 ve sonrasında insanlar ayrışmış, futbol takımı tutar gibi parti tutmaya başlamışlardı.

Anlaşılan o ki; insanlar o dönemde çok partili hayata da alışamamışlardı.

Daha sonraki yıllarda birçok parti kuruldu, partiler kapandı. Demokrasi kesintiye uğradı, kapanan partiler başka isimlerle sahne aldı. Ama hiçbir zaman sağ partiden sola, ne de soldan sağa transferler olmamıştı.

Taa ki 1977’ye kadar.

CHP 1977'de seçimlerinden yüzde 41'in üzerinde oyla galibiyetle çıkmıştı ancak, Meclis'te kazandığı 213 sandalye tek başına iktidar olmasına yetmemişti. CHP 227 evet oyu ile hükümeti kuramayınca Adalet Partisi (AP) lideri Süleyman Demirel, AP ile Milli Selamet Partisi (MSP) ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) katılımıyla II. Milliyetçi Cephe hükümetini kurdu. Fakat 11 Aralık 1977'de yapılan yerel seçimleri de Ecevit'in yükselen karizması ile CHP kazanınca Meclis'te dengeler CHP lehine değişmeye başladı.

Florya Güneş Motel ve 11’ler olayı

Bu fırsattan yararlanmak isteyen CHP, AP'den istifa edenlerle temas kurmaya başladı. Ecevit ile 12 eski AP'li (Tuncay Mataracı, Şerafettin Elçi, Mete Tan, Hilmi İşgüzar, Orhan Alp, Fethi Acar, Mehmet Oğuz Atalay, Cemalettin İnkaya, Ali Rıza Septioğlu, Enver Akova, Ahmet Karaaslan ve Güneş Öngüt) arasındaki görüşmelerin ilki 22 Aralık tarihinde Darıca'ya bağlı Bayramoğlu'nda bir otelde gerçekleştirildi.

Ancak görüşmelerin gizli tutulmasına rağmen basına sızması üzerine başka bir ortam arandı.  Görüşmelerin devamı dönemin CHP'li İstanbul Belediye Başkanı Aytekin Kotil'in organizasyonunda belediyeye ait Florya'daki Güneş Motel'de yapıldı.

Ecevit 11 bağımsız milletvekiline, kuracağı hükümete destek karşılığında bakanlık önerdi, 10'u kabul etti. Konya Milletvekili Oğuz Atalay bakanlık teklifini kabul etmedi.

CHP'nin gensorusu ile 31 Aralık 1977'de Süleyman Demirel başkanlığındaki II. MC Hükümeti devrildi. CHP, 10 eski AP'li Milletvekiliyle Hükümet Kurdu ve Ecevit hükümet güvenoyu aldı. 11'lerden Orhan Atalay dışındaki 10 milletvekili yeni kurulan hükümette bakan oldu. Fakat Ecevit'in transfer ağırlıklı bir kadro ile bakanlar kurulunu oluşturması parti içinde büyük rahatsızlık yarattı ve Ecevit'in yıllar sonra "en büyük siyasi hatamdı" demesine kadar gitti.

Hikaye uzun. Rahmetli, Meclisin en yaşlısı Ali Rıza Septioğlu’na bakanlık bulunamamıştı da, o da Meteorolojiden sorumlu Devlet Bakanı yapılmıştı… Hilmi İşgüzar ve Tuncay Mataracı görevlerini kötüye kullanmaktan cezaevine girmişlerdi.

Demokrasi açısından o günler çok da iyi anımsanmayacak kötü günlerdi.

***

Gene dönelim günümüze… Şimdi yerel seçimlerde de uygulanan ittifaklar görünen o ki bundan sonraki seçimlerde de devam edecek gibi. Başka bir ifade ile çok partili hayattan sanki, iki gruba ayrılmış bir partiler sistemine doğru gidiyoruz. Bu olurken de sağdan sola, soldan sağa transfer artık öylesi olağan karşılanmaya başlandı ki, buna da alışacağız.

Demokratlar olayı

Bir de Demokratlar olayı var. Bir ay kadar önce, Konyaaltı’ndaki Nazım Hikmet Kongre Salonu’nda Muhittin Böcek’e konuk olan ve Türkiye’nin çeşitli illerinden gelerek Böcek’e destek kararı alan eski Demokratlar dün bir açıklama yaparak Böcek’le yollarını ayırdıklarını ilan ettiler.

Aslına bakarsanız, Demokratların sayısı öylesi fazlaymış ki bunu bir türlü belirleyemedik. En sonra ANAP’la DYP’nin birleşmesinden ortaya çıkan Demokrat Parti’den pek ses çıkmazken, dışarıda kalanlar daha güçlü gibi görüntü veriyor. İşte o dışarıda kalanlar Böcek’den Türel’e transfer oldular.

Bu süreçte, CHP’den DSP’ye, Ak Parti’ye, Ak Parti’den diğer partilere geçenleri, adaylık bulamayınca, başka partilerden aday olanları hiç saymıyorum. Ayrıca Şimdi ideolojik parti falan da kalmadı.

Siyaset böyle mi olmalı? Yani futbol takımı gibi parti tutmaktansa, günün şartlarına göre hangi parti işimize geliyorsa o’na mı geçmeliyiz?.. Yoksa “Ne sağcıyım, ne solcu; futbolcuyum, futbolcu mu” diyelim…

Bu daha mı Demokratik olur. Ben bilemedim. Siz milletsiniz, daha iyisini bilirsiniz…

Yayın Tarihi
03.03.2019
Bu makale 1342 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!