Bir süredir yazıyor, söylüyor ve dilimiz döndüğünce Akdeniz Üniversitesi’nde ortaya çıkan ve bir eğitim-öğretim camiasına hiç yakışmayacak olup bitenleri kamuoyu ile paylaşmaya çalışıyoruz.
Bu konuda bizi suçlayanlar, “Sana ne? Herkes işina baksın” diyenler bir hayli fazla. Biz yazmasak, biz söylemesek kim söyleyecek? Çünkü Üniversitede görev yapan ve bu kötü gidişi gündeme getirenler ya kıyıma uğruyor, ya da mobbinge… Prof. Dr. İsrafil Kurtcephe hoca’nın göreve geldikten sonra üniversite bünyesinde yer değiştirenlerin sayısı mevcut çalışan sayısının üç misli kadar var. Yönetime uyum sağlayamayanlar ya Büyükşehir Belediyesi’ne ya da ilçelere gönderiliyorlar.
Neyse biz 4. Haftadır devam eden yazılarımızı sürdürelim. Hatta biraz üniversiteyi Sayıştay denetçilerine bırakalım da kampus dışındaki Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu’na uzanalım.
Bunların birçoğunun belgesi var. Savcılığa şikayet dilekçeleri ve medyaya daha önceden yansıyanlar var.
İşte bir gazete haberi:
“Akdeniz Üniversitesinde son günlerde yaşanan gelişmeler nedeniyle çok sayıda iddia ortaya atıldı. Bu iddialar karşısında Rektör İsrafil kurtcephe neler yapıyor kamuoyu merakla bekliyor.
İddialar arasında;
Bir öğretim görevlisinin sevgilisini usulsüz olarak Yard. doç. ünvanı vermesi
Yine aynı öğretim üyesi yöneticinin Yard. Doç. ünvanı verdiği bayanla yurtdışına defalarca seyahat ettiği, samimi pozlar verdiği..
Yine aynı öğretim üyesinin okulunda usulsüz olarak öğrencilerin mezun edildiği...
Yard. Doç. ünvanı alan bayan eğitimcinin de öğrencilere sürekli geziler düzenleyerek, bu turlarda keyfi sefa sürdüğü...
şimdilik bu iddialar Rektör Kurcephe tarafından yanıt beklerken, önümüzdeki günlerde bu usulsüzlüklerle www.antalyaguncel.com da en kısa sürede tüm ayrıntılarıyla yayınlanacak”
Bu haberleri okuyunca biraz araştırma yaptım. Sanki okulu yönetenler suç örgütü kurmuşlar. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir öğretim görevlisi tarafından verilen dilekçede (Dilekçesi ve ismi bende var) şikayet konusuna bir bakın:
- Görevi kötüye kullanmak
- Sınava girmeyen bir öğrenci için sahte evrak düzenleyerek, sınava girmiş gibi göstermek ve haksız yere öğrenciyi dersten geçirmek,
- Sahtecilik,
- Denetim görevini yapmamak,
- İdaresindeki birimin yönetiminde kasıt ve ihmale müsaade etmek,
- 2547 Sayılı Yasaya bağlı Disiplin yönetmeliğine aykırı işler yapmak,
- Öğrencilere, vaat ve tehditle başka öğretim üyesi ve görevlilerini şikayet etmelerini sağlayan dilekçeler yazdırmak,
- Bu şikayet dilekçelerini belge haline getirip, gerçek gibi göstererek özlük dosyalarına koymak,
- Öğretim üyelerinin bazılarına sorumlu oldukları dersleri çoğunlukla yapmadıkları halde, ek ders ücretlerini tam olarak tahakkuk ettirerek devleti zarara uğratmak…
Saymaya devam edeyim mi? Bence yeterli ama, sahtecilik yaparak dersi görmediği, sınavına girmeden geçirilerek okul bitirtilen olaylardan sadece birini anlatayım:
Funda Şenel isminde bir öğrenci 2010-2011 öğretim yılında yatay geçiş yaparak Turizm ve Otel İşletmeciliği proğramına kayıt yaptırıyor. Kaydı yapan Bölüm Koordinatörü Yar. Doç Dr. Sevcan Yıldız yönetmelik uyarınca öğrencinin alması gerektiği Beden Eğitimi dersi ile Yiyecek ve İçecek Hizmetleri Dersini söylemeyi unutuyor. Yıl sonunda bütün derslerden başarılı olan öğrenci Funda Şenel diplomasını almak için gittiği öğrenci işlerinde hala iki dersi olduğu bu yüzden kredisinin tamamlanmadığını belirterek diploma almasının mümkün olmadığını söylüyorlar.
Bunun üzerine Yar. Doç Dr. Sevcan Yıldız’a giden ve durumu anlatan öğrenciye, bölüm koordinatörü Yıldız’dan :
“Telaşlanma hallederiz” yanıtını alıyor.
Yrd. Doç Dr. Sevcan Yıldız, Okul Müdürü İrfan Özcan’a durumu anlatıyor. Özcan bu iki dersin hocaları Okutman Burak Astar ile Öğretim Görevlisi Güven Arıkan’ı çağırarak bir yanlışlık yapıldığını, öğrenciyi dersten geçirmelerini istediler.
Güven Arıkan kesinlikle böyle bir şey yapamayacağını belirterek, öğrencinin bir yarı yıl derslere girerek sınıf geçebileceğini bildirdi. Ancak Burak Astar, hiç dersine girmeyen bu öğrenciye aradan 9 ay geçmesine rağmen dersi almış gibi göstererek geçer not verdi.
Arıkan hoca, o günlerde rahatsızlığı nedeniyle evinde yatan Okul Müdürü Yard. Doç Dr. İrfan Özcan’ın kendisini telefonla arayarak öğrenciye geçerli not vererek sınıf geçirmesi konusunda tehdit ettiğini, veremeyeceği cevabı üzerine de, “Ben talimat veriyorum. Bu işi yapacaksın” dediğini de Savcılığa bildirdi. Müdürün kendisini Öğrenci İşleri Müdürü Uğur Sırmacı’ya sevkettiğini, Sırmacı’nın da kendisine usulsüz dilekçe yazdırmak istediğini dile getiren Güven Arıkan, bütün konuşmaları da cep telefonuna kaydettiğini Savcıya bildirdi.
İş bununla da kalmadı, üçlünün baskılarına direnen Güven Arıkan’ın ders geçirmek için öğrencilerden para aldığı yönünde iddialar içeren dilekçeler alan Okul Müdürü ve ekibi, bunu özlük dosyalarına koydular. Ancak dilekçe verdikleri söylenen ve okulu bitiren öğrenciler yeni dilekçe ve tutanaklarla bunu zorla yaptıklarını itiraf ettiler.
Daha o kadar çok olay var ki; tam bir çamur deryası …
Ancak gazetelerde de yer alan, okul içinde de ayyuka çıkan aşk dedikoduları, yönetici erkeğin evli olması özel hayata girer mi bilmem ama, elimde ikilinin yanak yanağa, kucak kucağa dans fotoğrafları, yurtdışı gezilerinde çekilmiş fotoğrafları da var.
Bütün bunları yazarken, bu okulun inşa edildiği günleri hatırladım. O dönemdeki kurucu Okul Müdürü Enis Erdem Ece’nin inşaat sırasında sırtında çimento torbaları taşıyarak, bir amele gibi çalıştığını anımsayınca bu insanlara ne söyleyeceğimi bilemiyorum.