Artık kimseyle kötü olmamak için pembe yazılar yazacağım bundan sonra…
Mutsuz insanların sesi olmak yerine, onları mutlu göstermek gibi…
Yanlış yapanların yanlışlarını görmezden gelip, onları alkışlamak gibi…
Gazeteci olarak bize verilen halkı bilgilendirmek görevini yerine getirirken doğru bilgi yerine, yanlışı yapanların söylediklerini aktarmak gibi…
Özetle halkın yerine, doğrular yerine; yalan-yanlış yapanları savunmak gibi…
***
Aksi halde sevmiyor kimseler sizi… Alkışlayanlar var aslında sizi sessiz sedasız, taktir edenler, gıyabınızda “Aferin” diyenler… Ama kime ne onlardan? Ya da sesi soluğu olmayan, sizi alkışlamaktan başka hiçbir iş yapmayan onlar karın doyurmuyor ki… Sessiz çoğunluk, azgın azınlığa yenik düşmüş…
***
O yüzden bundan böyle pembe, hatta tozpembe yazılar yazacağım.
Antalya’ya “Dünya Kenti” diyeceğim ben de diğer yalancılar gibi.
Hiçbir altyapı sorunu kalmadığını, hatta yerel yönetimlerimizin bu sorunlar çözüme kavuştuğu için artık sosyal belediyecilikte çok büyük başarılar elde ettiklerini yazacağım… Göreve geldiklerinden bu yana ne güzel işler başardıklarını yazıp, bu kent halkı adına çok yoruldukları için kendilerine teşekkür edeceğim. İsimlerinin tarihin altın sayfalarına kazınması için çaba harcayacağım.
Ulaşım sorunumuzun kökünden A.Kent firması ve onlarla sözleşme yapan minübüscü ve otobüscü esnafın sayesinde çözüldüğünü yazacağım. Halkımın istediği yere gitmek için hiç sıkıntı yaşamadığını, vatandaşın artık kart parası alınmayacağının açıklanmasına rağmen yine de 10 lira alınmasının bir maliyet hesabı ve gereği olduğunu yazacağım. Hatta başkanımın savunma yapmasına gerek kalmadan daha da ileri gidip, “Kardeşim bedava kart mı olur? Burası Hilal-i Ahmer çeşmesi midir?” diye de sert çıkışlar yapacağım.
Tramvay’ın bu kent için ne kadar gerekli olduğunu anlatacağın insanlara bundan sonra. Tramvay güzergahında dükkanlarını kapatmak zorunda kalan esnaf için, burnumu kıvırıp geçeceğim…
***
Yıllardır Kırcami’de İmar Planı yapmayan, yapmadıkları yetmiyormuş gibi utanmadan başkalarını ve birbirlerini suçlayan siyasetçilerin halkı ne güzel uyuttuklarını ve topu başkalarına atarak kurtardıklarını yazmak yerine, burasının tarım alanı olduğunu ileri süren uzmanları eleştireceğim. Bilsinler ki bundan sonra Kırcami halkının arkasında ben varım… Çünkü Kırcami tarım alanı özelliğini yitirmiştir ve de imara açılmalıdır.
***
Adrasan’daki yağmadan, plansızlıktan, eşkıya düzeninden bir daha söz edersem ne olayım. Adrasan’da belediyemiz çok başarılı işlere imza atmaktadır. Belediye bir hata yapıyorsa, İmar Planı olmadığı için iyi niyetle yapmıştır. Yapmaya devam etmektedir. Gücü kuvveti olmadığı için yıkımları gerçekleştirememektedir. Aslında Belediye Başkanımız da bu yanlışlara karşıdır, yıkım ekibi olsa can kurban, hepsini yerle bir edecek ama işte yok… Ne yapsın elleriyle mi yıksın?
***
Bundan böyle Antalya’nın Kahyası olarak yanlış ta yapsalar erk’in yanında yer alıp onların söylediklerini yazacak, yanlışlarının doğru olduğunu savunacağım. Statı olmayan bu kent için bazen merkezi yönetimi, sonra da gerektiğinde kıvırıp yerel yönetimi suçlayacağım. Hangisi, ya da hangi parti işime gelirse onların yanında yer alacağım. Adı dünya kenti olsun, ama stadı olmasın bana ne? Bu milyonluk kentin halkı maç seyretmek için bir otelin sahasına gidebilme ızdırabını çeksin kime ne? Doğru dürüst bir rapor olmadığı halde Atatürk statını kapatanlara hesap sormak mı haşaaa bize ne?
“Bu milyonluk kentin olimpik ölçülerde bir yüzme havuzu yokmuş, her yıl binin üzerinde futbol takımı kamp için buraya geliyormuş ama antreman sahası yokmuş, imar planları her gün rant uğruna deliniyormuş, meclisler ve değerli üyeleri plan tadilatı işine yoğunlaşmışlar vatandaş umurlarında mı?” diye sormaya kalkan kim çıkarsa karşısında beni bulacaktır biline…
***
Bu milyonluk halkın oy kullanarak “En güvenilir adam” diye seçtikleri kentin anahtarını ve mührünü teslim ettikleri belediye başkanları hizmet etmek yerine birbirleriyle kavga ediyorlarmış… Kime ne? Edebilirler, çünkü onlar kendi aralarında en güçlüyü seçecekler ki, sopnraki seçimin yatırımını yapsınlar. Her birinin gönlünde yatan Aslan’ı ortaya çıkarmanın yolu kavgadan geçer. Bizim halkımız da kavga edenleri sever.
***
Aksi halde sevmiyor kimseler sizi… Dostunuz, arkadaşınız kalmıyor. Hele hele sadece yaşadığınız kenti düşünüyorsanız, birilerinin arı kovanına çomak sokuyorsanız… Kızıyor insanlar size… Üstelik sevmiyorlar. Ben sevgisiz yaşayamam. O yüzden bundan böyle pembe yazılar yazacağım, kimseyi üzmeyen, kimseyi kızdırmayan… Tozpembe yazılar…
Başbakanımızın da söylediği gibi ya taraf olacaksın, ya da bertaraf… Ne kadar doğru. Ben bertaraf olmadan ben bu rüyadan uyandım… Allah benim gibi düşünen ve yazanları kurtarsın…