ANTALYANIN KAHYASI

Rektör adaylığı bizim işimiz değil...

        Okurum Hasan Kayıkçı, Akdeniz Üniversitesi'nde olup bitenlerle ilgili son yazımıza ilginç bir yorum yazmış: ''Rektör adayı sıralamaları bitti, sizin belgeler de mi bitti?:)) " diye.

         Okur her zaman haklıdır. Yazılarımıza ara vermedik aslında, devam edecek.  Bu konudaki yazılarımızın geçmişi 4 ay öncesine dayanır. Yani rektörlük seçimleri ile ilgisi yoktur. Ancak rektörlük seçimleri araya girince taraf olmak, ya da haksız bir rekabet yaratmak istemedik.  Bu nedenle ara verdik. Bir başka nedeni de, rektörlüğün hakkımızda Cumhuriyet Savcılığı'na yaptığı suç duyurusundandır. Bundan sonra belgeleri bizi ifadeye çağıran Cumhuriyetin savcısına vermek istememizdendir.

         Neyse bu okurum beni yeniden göreve çağırdı. Yazmak durumundayız. Her ne kadar hakkımızda şikayet olduğunda arkamızda kimseyi bulamasak da, yazmak zorundayız. Kamuoyu adına görev yapıyoruz çünkü...

            Elimizde belgeler var

         Her ne kadar bizi şikayet etseler de doğru bildiklerimizi yazmaktan bizi kimse alıkoyamaz. Elimizde belge olmadan bugüne dek hiç bir yazıyı kaleme almadık.

         "Bizden olanlar" ve " Bizden olmayanlar" olarak Üniversite çalışanlarını ikiye bölen zihniyet, kendilerinden olmayanlar için sahte dilekçeler hazırlamak, baskı ile birinin diğeri hakkında yalan-dolan dilekçeler vermelerini sağlamak adeta görevleri olmuş. Hangi işte rant varsa, tam bir tüccar zihniyeti ile davranarak o işin peşinde koşmayı, bu arada eğitim ve öğretimi de ehil olmayan ellere bırakmak, hakkı olmayanlara ulufe misali akademik kadrolar dağıtmayı, eş-dost-akraba ve hemşerilerle kadrolaşmayı  görev sayan bu kişileri Akdeniz Üniversitesi'nin hak etmediğini düşünenlerden biriyim.

         Rektörlük Lojmanı tadilatı

         Muhterem rektör hocamız göreve geldikten sonra, Mustafa Akaydın'ın lojman olarak kullanılan iki daireyi birleştirmek konusunda başlattığı inşaat çalışmalarını devam ettirdi. 2008 yılının Aralık ayında rektörlere tahsis edilen lojman, İki dairenin birleştirlmesiyle yaklaşık 240 metrekareye çıktı. Banyosunda jakuzi'nin bile düşünüldüğü İnşaat maliyeti 100 bin lirayı aştı. İçine alınan eşyaların değeri ise tam tamına 125 bin 982 lira 78 kuruş...

         Şimdi bana söylendiğinizi, hatta bazılarının kızdığını duyar gibi oluyorum:

"Yahu be adam rektör lojmanda tadilat yaptırdıysa, yeni eşyalar aldıysa rektörlük görevi bitince alıp evine mi götürecek?" diyorsunuzdur.

         Evet alıp evine götürmeyecek ama, önce yatırıma muhtaç, üniversitede "Rektör oturacak" diye bunca parayı harcayacak kadar zengin bir ülke miyiz? Hele hele dairelerin birleştirilmesi, sonucu bir ev için gerekli tüm eşyaların ardından alınanlara bir bakar mısınız?:

         "- 6 adet LSD televizyon

          - 6 adet avize

          - 5 adet ipek halı

          - 7 adet yün halı

          - 5 adet uydu alıcısı"

         Ne diyelim "Güle güle" otursunlar... Güle oynaya kullansınlar.

 

         Ölüye şikayet Dilekçesi yazdırmışlar

         Şaşırdınız değil mi? Evet bir mefta mezarından kalkıp, Akdeniz Üniversitesi'nde çalışan amca kızı Naciye Peçen'in 2008 yılının eylül- ekim dönemine ait sigorta primlerinin yatırılmadığını öne sürerek şikayetçi oldu. (dilekçesi elimizde, tabii ki o tarihte ölü olduğunu belgeleyen ölüm raporu da...)

         Derin bir araştırma yapan üniversitenin yeni ve derin ekibi bu suçu İMİD Başkanlığına vekalet eden Kütüphane ve Dökümantasyon Daire Başkanı Nevzat Saban'ın işlediğine karar verir, öğretim görevlisi, şimdilerde Genel Sekreter Vekili Bahadır Kerimoğlu olayı soruşturmak üzere görevlendirilir.

         Soruşturma konusu suçun işlendiğine kanaat getiren, bunu da ölüden alınan dilekçe ve ifadelerle belgelere göre kararlaştıran soruşturmacı Kerrimoğlu, rektörlük makamına verdiği raporunda, disiplin konusunda geçmiş sicili olumlu olmasına rağmen Daire Başkanı Nevzat Saban'ın 1/15 oranında aylıktan kesme, aynı konuda kanumnlara karşı hile (!) yaptığı gerekçesiyle yardımcısı Metin Akay'ın da "Uyarma Cezası" ile cezalandırılmalarını önermiş...

         Ayıp ortaya çıkıyor...

         Bu cezalar kesildikten sonra boş durmayan Nevzat Saban 04.11.2011 tarihinde Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğüne Naciye Peçen'le ilgili sigorta primleri yatırılmadığı için şikayet dilekçesi veren Güneş Mah. 2389 Sk. No: 43 Kepez adresinde oturduğuı öne sürülen Ahmet Peçen'in aslında dilekçe tarihinden bir yıl önce 1 Ekim 2010 tarihinde Medical Park Hastanesi!de kalp krizi sonucu öldüğünü tesbit etti.

Ve Hala Akdeniz Üniversitesi Kütüphane ve Dökümantasyon Daire Başkanı olan Nevzat Saban, Cumhuriyet savcılığı'na suç duyıurusunda bulunarak, "Sahte evrak düzenlemek, düzenlenen sahte evrakı delilk olarak kullanmak suretiyle aleyhime hukuka aykırı soruşturma açmak" suçlaması ile müsebbiplerin cezalandırılmasını istedi.

         Ardından Antalya'nın tanınmış hekimlkerinden olan Ahmet Peçen'in kızı Sinem Peçen Yurtsever de Savcılığa başvurarak babasının böylesi bir sahtyecilik olayına adının karışması nedeniyle üniversite yönetimi hakkında şikayetçi oldu.

         Cumhuriyet Savcılığı'nın da Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK)e başvurarak üniversite yönetiminin yargılanması konusunda izin istedi. Gerkli iznin gelmesi halinde de dava açacak.

         Daha olay ister misiniz? Bence buraya kadar yeter. Çünkü bundan sonra artık yargı karar verecek. Yüce yargıya inancımız tamdır. Çünkü yargı herkes için gereklidir.   

Yayın Tarihi
04.07.2012
Bu makale 24636 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
O değilde asıl büyük vurgundan haberiniz yok Bu Üniversite de Eğitim sıfır ...Üniversite hocaları bile para şan şöhret için yarışıyorlarsa vay halimize EĞİTİM ŞART GERİSİ TEFERRUAT...

alan memnun satan memnun 21.01.2014

2012-09-20 11:18:24 YÖK Başkanı?na açık mektup YÖK Başkanımız Prof. Dr. Sayın Gökhan Çetinsaya; yeni eğitim öğretim yılı iyi bir yıl olsun dileklerimle başlamak istiyorum size yazılmış bu açık mektuba. Son zamanlarda, akademik camiadan çok şikâyet aldık, bu nedenle de bu açık mektubu yazmaya karar verdik. Av.İbrahim POLAT ibrahimpolat@rthaber.com Üniversitelerin farklı kademelerinde şimdiye kadar yönetim görevi aldığınız için şüphesiz sorunları çok iyi biliyorsunuz. Bilim yuvası olan üniversitelerimizde hem öğrenciler hem de öğretim üyeleri daha iyi bir Dünya ve daha iyi bir Türkiye için çalışmalı. Ancak gündelik sorunlar bazen akdemisyenlere görevlerini unutturuyor. Hocaların, ruhları çok yorgun. Yaz başlarında bir çok üniversitede rektör adayı belirleme seçimleri yapıldı. Seçim demokrasi demek değildir. Üniversiteleri kamplara bölmenin haricinde ne yazık ki hiç bir işe yaramıyor. Kırgınlıklar, küskünlükler bir sonraki seçime kadar devam ediyor. Asıl görevi, topluma donanımlı mezunlar kazandırmak, bilimsel çalışmalar yapmak ve üretmek olan öğretim üyeleri; siyasi parti çalışanlarına taş çıkartacak maharetle kampüste seçim çalışmaları ile zaman kaybediyor. Obama?nın seçim kampanyasını yönetecek kadar profesyonel bir ekip olduklarını iddia eden akademisyenler var şaka ile karışık. Yeni YÖK yasası ile birlikte, tüm kademelerde seçimlerin kaldırılmasını dört gözle bekliyorlar Hocalar. Seçim kazananların ?Pirus Zaferi? elde ettiği seçim sonuçlarında Rektörler de itibar kaybediyor. Senatoda Hocaların hafiften sırtlarını dönüp oturduğu kimsenin takmadığı Rektörlerin olduğu Üniversitelerde de yönetim boşluğu doğuyor. Bu tür Rektörler tavsiyemiz, kendilerine nasıl iyi bir ?lider? olunacağı konusunda fikir veren ve uzman olduğunu iddia eden baş yalaka olan danışmanlarını derhal değiştirmeleri elbette. Seçim tanımlaması sadece Ana Bilim Dalı Başkanlığı seçimlerinde yer alıyor aslında. Bölüm Başkanlığı, Dekanlık ve Rektörlük seçimleri için yasada, eğilim belirleme deniliyor. Fakülte Dekanının veya Bölüm Başkanının ofisinde baskı altında yapılan Ana Bilm Dalı Başkanlığı seçimi sizce gerçek bir seçim midir? Özellikle Yardımcı Doçentlerin ağırlıkta olduğu ve genç akademisyenlerin baskı ve korku ile oy verdikleri seçimler, sadece kanayan bir yara üniversitelerde. Seçimler toptan kalksın istiyor Hocalar. Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sayın Süleyman Büyükberber, göreve başlar başlamaz hemen bir mobbing ofisi kurdu. Darısı tüm üniversitelerimizin başına diyelim. Her üniversitede böyle bir ofise, merkeze ihtiyaç var. Üniversitelerde mobbing hat safhada. Kağıt üzerinde her şey mükemmel görünüyor. Ancak gerçekler öyle değil. Gerçekler mi? Öğretim üyelerinin maaşları çok düşük, üstelik Profesör olana kadar yapmaları gereken tüm akademik çalışmalar ve katılmaları gereken kongrelerin yüksek maliyetlerine katlanmak zorundalar. Ne yazık ki üniversitelerin kısıtlı bütçeleri akademisyenlere destek imkanı vermiyor. Kullandıkları A4 kağıdına kadar kendileri karşılıyor. Öğretim üyeliği bir hayli maliyetli bir meslek. Sosyal statüleri belirleyen üç önemli faktör vardır. Eğitim, meslek ve gelir. İyi bir eğitim, iyi bir mesleğe sahip olunacağını bize söyler, sonuçta da iyi bir gelir düzeyi ile ödüllendirilir kişi. Geçtiğimiz yıllarda bir yazı okumuştum, en çok bunalımda olanlar öğretim üyeleri, çünkü yıllarca dirsek çürütmelerine rağmen maaşları çok düşük diyordu. Hal böyle olunca, ek gelirlere bakmak gerekiyor. İşte burada bir sorun çıkıyor. Tezsiz yüksek lisans programları, uzaktan eğitimler, sektörlere verilen eğitimler, firmalara yapılan projeler öğretim üyeleri için ek gelir gibi görünüyor da bu durum pek öyle değil hocalardan bizlere gelen haberlere göre. Üniversitelerde bunlar hep belirli kişiler arasında paylaşılıyormuş ne yazık ki. Normalde tüm derslerin bölüm toplantılarında masaya yatırılıp paylaşılması lazım. Bölüm başkanı veya Fakülte Dekanı sevdiklerim ve sevmediklerim diye ayırdığı öğretim üyelerine farklı davranıyormuş. Uslu çocuk olursanız telefonla arayıp ?sana bir tane tezsizden ders verdim? deme yetkisini kendisinde görebiliyormuş. Kimin malını kime peşkeş çeker bu insanlar? Bu ne cüret? Hem de bunlar devlet üniversitelerinde oluyor. Üniversiteler çiftliğe dönmüş. Projeler de hep aynı kişiler arasında paylaşılıyormuş. Sorsanız bizim şahsımıza gelen projeler diyeceklerdir de bunun böyle olmadığını çok iyi biliyoruz diyor Hocalar. Sonuçta tüm öğretim üyeleri sektörlerle iletişim içinde. En kötü bir ihtimalle bir sosyal organizasyonda karşılaştıkları proje teklifi veren işadamı, sizin fakülteden proje istedim siz neden yoksunuz ekipte deyiveriyor mesela. Öğretim üyeleri arasında lisans derslerine girmeyen o kadar çok hoca var ki, anlatılır gibi değil diyorlar Hocalar. Lisans programında yıllardır üzerine hiç ders almayanlar varmış. Varsa yüksek lisans ve doktora programlarında ders vererek durumu idare ediyorlar. Lisans programlarında öğretim üyesi şişkinliği olduğundan değil, kendilerini yormak istemediklerinden. Yüksek lisans doktora tez danışmanlıkları ile haftalık zorunlu 10 saatlik ders yükünü doldurup çiftlik hayatı sürenler varmış. Bu hak mıdır adalet midir? Üzerine ders alan ama asla derse girmeyen öğretim üyeleri ise ayrı bir sorun diyorlar. Dersleri asistanlar veriyor. Kimse de bu insanlara neden derse girmiyorsun demiyor. YÖK?den zaman zaman yazılar geliyor da işte sadece yazı geliyor diyorlar. Öğrencilerin, aldığı para haram olsun diye sosyal medyada dillendirdiği derse girmeyen ATM hocalarına bir çare lütfen. Dinlerken ben utandım ama görevlerini yerine getirmeyenlerde utanma arlanma yok demek ki. Yüksek lisans doktora öğrencileri tez danışmanlıklarının dağılımı nasıl belirlenir yıllardır anlaşılamadı akademisyenler arasında. Üç kuruş fazla para almak için üzerinde 10 tane doktora öğrencisi tez danışmanlığı bulunan öğretim üyeleri varmış. Doktora tez danışmanlığı ağır görevdir diyorlar. Akademisyen değilim ama herhalde hoca olsam en fazla 3-4 doktora öğrencime hizmet verebilirdim. Tez danışmanlıkları para kazanmak için değil iyi bir tez yönetmek için yapılmalı. Bu sisteme de bir çare bulunmalı Gökhan Hocam. Tıp Fakültelerine getirilen performans sistemi ise ayrı bir alem görünüyor. Hocaların, performans sistemlerindeki puantajlara ulaşmaları için yeterli iş yükleri gerekir. Ancak, iş yükü sen ben bizim oğlan şeklinde dağıtılınca bir kısım hoca deli para kazanıyor bir kısmı da puanı dolduramıyor. Neden? Ana Bilim Dalı Başkanları seçimlerde oy vermemiş olanlara ya da sevmediklerine iş yükü vermiyor. Kayırdıklarına yağdırıyor. Her şeyden önce bu yasal değil. İş yükünün yasal olarak eşit bir biçimde dağıtılması gerekiyor. Bu nasıl adalettir, nasıl yönetimdir? Ana Bilim Dalı Başkanları öyle bir sistem kurmuş ki haksızlığa uğrayan öğretim üyesinin nededeyse maaşından kesilecek puanı doldurmadığı için. Öğretim Üyesi Yetiştime Programı, kısaca ÖYP denilen programdan gelen Araştırma Görevlilerine danışmanlık görevleri, hep belirli öğretim üyeleri arasında paylaşılıyormuş. Ne de olsa bu program sayesinde öğretim üyesinin maddi olarak sebeplenme imkanı var. Pes doğrusu dedim duyunca. Her türlü jürinin hep aynı kişilerden oluştuğu, mobbing uygulanan öğretim üyelerinin jürilere alınmadığını belirtiyor Hocalar. Ne biçim iştir bunlar Sayın Hocam? Yıllardır kendisine bir tane bilgisayar bile verilmediğini söyleyen Hocalar karşısında şaşkına döndüm. Bazılarının bilgisayarları her sene değişirken bazılarına bir tane bile verilmiyor. Bu hak mıdır adalet midir? Bütünleşik doktora programlarının kötü niyetli kullanıldığını iddia edenler var. Nasıl mı? Yurtdışından yüksek lisans diploması alındığında bu diplomanın denkliğinin YÖK tarafından onaylanması gerekir. Peki YÖK?ün denklik vermeye uygun görmediği, plaj kenarlarında bulunan yurtdışındaki üniversiterden alınmış yüksek lisans diplomalarına sahip olanlar ne yapacaklar? Bütünleşik doktoraya başvurulacaklar. Bütünleşik doktora iki yıl ders demek. Kim uğraşır bu işlerle? Fakülte, bölüm yurtdışında alınan dersleri bütünleşik doktoranın ilk yılı olarak onaylarsa öğrenci bütünleşik doktoranın ikinci yılından derslere başlıyormuş. Sonuç değişmiyor, YÖK denklik vermediği ile kalıyor diyorlar. Buna da YÖK?ü by pass etme operasyonu diyorlarmış üniversitelerde. Şeytanın bile aklına gelmez değil mi? Şeytana bile pabucunu ters giydirenlerin olduğu yerde, şeytan gidip Allah?a sığınıyor zaten. Üniversitelerde, fakültelerde, bölümlerde seçim sistemine dayanan bölünmüşlük ne yazık ki araştırma görevlilerine kadar yansıyormuş. Geleceğin akademisyenleri tedirgin. Hocalar arasındaki çatışmadan etkileniyorlar. Tabii bu bölünmüşlükten yararlanmak isteyenler de oluyormuş. Biliyor ki öğretim üyesi ile yönetimin arası iyi değil. Bu durumda asistan elinde yağdanlık sürekli yöneticilerin yanında öğretim üyelerini şikayet ederek paye almaya çalışıyor. Böyle bir ahlakla ve etik dışı davranışla yetişen bir asistan, öğretim üyesi olunca ne olacak? Bu kişiler nasıl öğrenci yetiştirecek? Öğrenciye hangi değerleri hangi erdemli davranışları öğretecekler? Böyle bir insan benim çocuğuma ne öğretebilir? Seçim sonuçlarının çok ağır hissedildiği fakültelerde bazı asistanlar, öğretim üyelerini markajlamak üzere görevlendiriliyorlarmış. Asistanın tek görevi bütün gün hocayı göz hapsinde tutmak ve gidip düzenli rapor vermek. Ben bölüm başkanına veya fakülte dekanına doğrudan rapor vermekle görevliyim diyecek bir cürete dahi sahip olabildikleri iddia ediliyor. Kadroların dağıtımı ayrı bir içler acısı. Benim de bildiğim, Doçent olup da araştırma görevlisi kadrosunda olanların sayısı az değil üniversitelerde. Adamın Profesörlüğü gelmiş hala asistan kadrosunda! Hangi vicdan, hangi mantık bunu açıklayabilir? Kadro sorunu değil bunlar, koca memlekette nasıl olur da kadro bulunmaz? Kişisel hesaplaşmalar sadece. Seçim sisteminin bir başka acı yönü, yönetimde olanlar kadrolaşmaya gidiyorlar. Kendilerini desteklemeyen bölümlere kadro verilmiyor. Mesela doktora programı açmak isteyen ama YÖK tarafında yeterli öğretim üyeniz yok diye programı reddedilen bölümler mevcut. Kadro istenildiğinde dekanlıklar bu bölümlere kadro vermiyor. Neden? Seçimlerde desteklemedikleri için, kötü çocuk onlar, cezalandırılmaları gerekir. Ne tür ikilemdir bunlar böyle? Eğitimin İngilizce yapıldığı fakültelerden söz ettiler bir de Hocalar. Kağıt üstünde bütün dersler İngilizce de Hocanın İngilizce ders verecek yeterlilik belgesi yok. Hal böyle olunca Hoca Türkçe ders anlatıyor. Gökhan Hocam, bu Fakültelerin kapatılması gerekiyor biliyorsunuz değil mi? Kimi fakülteler maddi olanaksızlık içindeyken bazılarında ise tam tersi durum gözleniyor diyorlar. Fakültenin mobilyaları, araç gereçler, sınıflar hep bir yenilenme içinde. Bu ne bolluk böyle Hocam? Buralardan pis kokular geliyor burnumuza. Hocalar, şeffaf yönetim istiyorlar. Her bir fakültenin gelirinin giderinin çalışanlar tarafından bilinmesi gayet normal. Neden saklanır bunlar sır gibi? Bir de bana anlatılanlar arasında benim tepemin tasını en çok attıran konu da farklı bir örgütlenmeye gitmiş olan bölümler ve fakülteler. Bazı yerler Masonlar tarafından ele geçirildiği ve bu kişilerin diğer Hocalara kök söktürdüğü iddia ediliyor. Gökhan Hocam, nedir bu rezalet? Farklı cemaatler tarafından ele geçirilen fakülteler üniversiteler de var deniliyor. Bu örgütleşme işine bir el atın siz en kısa zamanda. Bilim yuvalarında ayıp böyle şeyler. Burada anlattıklarım, bir çok üniversitede, fakültede, bölümde olan hikayeler. Genel olarak da Ege Bölgesinde bulunan üniversitelerden gelen şikayetler. Akdemik dünyanın canı sıkkın. Seçim sistemi nedeni ile ortaya çıkan kamplaşmalar yönetim kademelerinde menfaat çetelerinin oluşmasına neden oluyor anlaşılan. Akademik camia seçimin adını bile duymak istemiyoruz, bıktık artık diyor. Bir de öğretim üyesi olma kriterleri de gözden geçirilmeli bence. Önemli iddialar var akademik camiadan. Bilmem kaç puan toplayarak havalı bir dosya hazırlamak öğretim üyesi olmak için yeterli olmamalı diyorlar. Bulunduğu mevki ve makamları kişisel çıkarları için kullanan, mobbing uygulayan, kurumları çiftliğe çeviren kişilerin kapıdan içeri dahi alınmaması gerekir. Meslektaşının çocuğu çaresiz bir hastalığa yakalanmış olarak doğduğu için sevinen ve alay konusu yapan hastalıklı ruh haline sahip bir akademisyenden söz ettiler şaşırdım kaldım. Böyle bir ruh hastası bizim çocuklarımıza ne verebilir? Ben bir baba olarak endişe ettim anlatılanları duyunca. Doçent veya Profesör olabilmesi için şahsına özel asistanlar ordusu tayin edilen akademisyenlerin mevcut olduğunu iddia ediyorlar. Adayın tüm akademik çalışmalarını yapan, adayın bir kalem bile oynatmadığı şahane dosyaları hazırlayan bir ordunun görevde olduğu sistemde, ünvan alanların nasıl bir değeri olabilir? İçi boş akademisyenler ile üniversiteler nasıl bilim üretirler? Bilim değil film olur sonuçta. Hocaların bir ricası var sizden. Yeni YÖK yasası oluştuğunda meclise sunulmazdan önce, son hali ile tekrar bir görüş almanızı bekliyorlar. Kendilerinden bireysel olarak görüş alınmamış. Gönderilen görüşler yönetimin görüşleri diyorlar. YÖK Başkanımız talimat verir de her bir akademisyene tek tek iletilirse biz de kendisine görüş bildiririz diyorlar. Ancak, bu görüşlerini sizin şahsınıza doğrudan ulaşacak bir e-mail ile iletmek istiyorlar. Yazacaklarımızı rahat rahat yazalım sadece YÖK Başkanı veya YÖK?de bulunan özel bir komisyon okusun diyorlar. Üniversiteler aracılığı ile görüş bildirmek istemiyorlar. Hoş zaten üniversitelerin size bu görüşleri ileteceğinden emin değiller. Ne acı değil mi, Hocalarınız Rektörlerine güvenmiyor. Kendilerine güven duyulmayan ve ?aidiat? duygusunu sağlayamamış ve bundan şikayet eden Rektörlerinizde, bir parça onur varsa isitifa etmelerini öneriyoruz. İnsan da onur olur, istenmediği yerde kalmaz. Kimsenin takmadığı bir yerde Rektörüm diye dolaşınca herkes gülüyor. Alay konusu olan Rektörlerle bir yere varmak imkansız Gökhan Hocam. Bu atama işlerini de gözden geçirmek lazım. Cebren ve hile ile atanan Rektörleri kimse takmıyor. Sadece alınan oylara değil ?hayır? oylarına da bakmak lazım atamalar için. Üniversite senatosunda Hocaların hafiften sırtlarını dönüp oturduğu ve kendi aralarında konuşarak senato toplantısını tamamladığı, Rektörü takmadığı üniversitelerde yönetim boşluğu doğuyor. ?Pirus zaferi? işte böyle bir şey. Madem bazı üniversitelerde bu kadar sorun var, bu arkadaşlar vakıf üniversitelerine geçsin diyeceksiniz belki. İyi de başını bilime adamış bu Hocalarınız, kendilerine bu kadar zulüm uygulamalarda oh ne iyi yaptık kaçırttık bunları dedirtmek istemiyor. Bilim aşkına mücadele veren Hoclarınıza kulak verin, onları görün istiyorlar. Mektup uzun oldu Sayın YÖK Başkanım. Ne yapalım, Hocalarınız çok dertli. Öğretim üyeleriniz yorgun başladı akademik yıla. Ruhları yorgun. Sürekli mobbing uygulandığı için avukatları olan, mahkemelerde koşturan Hocalarınız var Gökhan Hocam. Huzur verin Hocalarınıza, mahkemelerde koşturmak yerine bırakın da bilimle uğraşsınlar. Çalışmalarınızda kolaylar diliyor, üniversitelerdeki bu kokuşmuş sisteme en kısa zamanda bir neşter atmanızı umut ediyoruz. Gençsiniz, enerjiniz var, yurtdışlarında eğitim almışsınız, yaparsınız bu işi Gökhan Hocam. Hak adalet bekleyen Hocalar arkanızda. Bunu bilin istediler. Aramalar: bütünleşik doktora öğretim elemanları maaşları oldukça düşük yök başkanına \"tezsiz yüksek lisans\" mektubu

BİR AKADEMİSYEN 29.09.2012

sayın kahya; bilyoruz ki türkiyede gazetecilik hükümet ve taalükatı yandaşıysanız saygı görür taraf yada özel gazeteci olursunuz. adeta rektörlük secimi de hükümet seçimi gibi yandaş ve savunucuları ile yekpare hareket ediyor.doğruları yazmak siliviriye ok cıkartıyor.. cemiyet başkanığınız da dahil gazetecilik sürecinizde olduğu gibi doğruyu söylemek ve yılmaz , adaletçi ki; padişahlık adaleti değil, cumhuriyet adaleti ve ilkelerinden şaşmayan yayıncılık anlayışnızdan vaz geçmeyeceğinize inancım sonsuz . kuyruk acısı olabilecek vede gelirinizi soran kişiler kendi gelir kaynaklarını açıklarlarsa sorun kalmayacak. kaynak ve sistem gözle görülür durumda . kimin gelirinin nereden olduğunu asıl soracak kişi sizsiniz sayın kahya bence siz sorun bazı kişilere , akarları nerden.. yoksa neden bazı şeyler batıyor acaba demek lazım. başarılar

namık ertan 22.07.2012

Zorla da olsa, ıkına sıkına da olsa yeniden rektör atandı ya sanki mesih gelmiş gibi yenide atıp tutmaya başladılar. Allah aşkına yaptığınız yolsuz ve usulsüz işler belgleri ile ortada iken, utanacaklarına saldırgan bir tutum takınıyorlar. İnsanda biraz utanma, sıkılma olur. Doğan'a soruyorum: Yakut'u koy bir yana, üniversiede özellikle Maraşlı kadrolaşmayı millet görmüyor mu? burayı ikinci bir Kırıkkale Üniversitesi yapmayı kimsenin hakkı yoktur.

Murat Deniz 11.07.2012

DOGAN BEY DİYOSUNUZ YA YAZARA YALAN ŞEYLER YAZIYOSUNUZ DİYE GERÇEKTEN İÇTEN SÖYLÜYOMUSUNUZ ACABA YADA DEDİĞİNİZE KENDİNİZ İNANIYOMUSUNUZ SORUYORUM SİZE ÖGRENCİSİNE SARKINTIK EDEN HOCA NE YAPILDI ONA HİÇ BİŞEY YA PEKİ GARSON ENGİN NE YAPMIŞTI ZAVALLI HİÇBİ SUÇU YOKKEN ÇIKIŞI VERİLDİ NEDEN ARAŞTIRIN İSTERSENİZ OKUMAKLA KALMIYORUZ BİZLER ARAŞTIRMADA YAPIYORUZ YAZIK GARSONA KADAR DÜŞTÜLER YA GERÇEKTEN BÖYLE İNSANLAR VAR İŞTE SAYIN REKTÖR NEDEN BU YAZILANLARI ARAŞTIRIP ÖGRENCİYİ VEYA GARSONU ÇAĞIRIP YADA ONLARIN YANINA GİDİP KONUŞMADI VE OLAYI ÖGRENMEDİ BENDE ÜNİVERSİTE ÇALIŞANIYIM ŞU DÖRT YILDA BENİMDE BAŞIMA NE GELECEK KORKUSUYLA GEÇİRECEGİM İŞALLAH SAGSALİM ATLATIRIZ . gazeteci suçlayareak kolaycılığı seçmeuyin

ELİF SERİN 11.07.2012

Erdoğan kahya bu yazıma sen cevap ver; Rektörlük seçimi benim işinm değil demişin, 1 yıldır ne yazıyordun kimin tarafını tutuğunu niçin söylemiyorsun. Rektör alyhine durmadan yazı yazdın. diğer adayları niçin eleştirmedin. yüreğin yetmedi değilmi. diğer adaylar dört dörtlükmüydü de hiç eleştiri bi,le yapmadın. İsrafili yerden yere vurdun. Birazda yaptığı iyi şeyleri yazsaydın ya. gel kampüsü gör nasıl oldu 4 yıl içinde. sen utanmadan bu yaşta bile yanlış şeyler ve taraflı yazı yazıyorsun. senden ricam bu yazıma cevap ver. Diğer yorumcularada kısa bir cevap vereyim. Siz yalan yanlış şeylerle oyalanmaya devam edin. bu sizlere yeter belkide. yazın durun başka ne olacakki

YAZARIN NOTU: 1- ADIINIZI VE SOYADINIZI YAZMADIĞINIZ HALDE YORUMUNUZU BEN, ELEŞTİRDİĞİNİZ İÇİN YAYINLIYORUM. 2- BİZ SİZİNLE AYNI DİLİ KONUŞMUYORUZ O YÜZDEN YANIT VERMİYORUM. 3- HANGİ YAZIMDA ADAYLARDAN SÖZETTİM, YA DA ADAYLARDAN BİRİNİ DESTEKLEDİM? 4- BİRAZ DESTEKSİZ VE AYIP OLMUYOR MU dOĞAN (!)  BEY...


DOĞAN 07.07.2012

israfil kurtcephe yeniden ikinci sıradan rektör atandı, içlerine sindirebiliyorlar mı acaba? Asıl olan YÖK'ün mesajıdır. Atama ile seçim arasında gidip gelen bir üniversite olgusuna derhal son verilmeli. Ya seçim yapılıp seçim esas alınmalı, ya da doğrudan atama yapılmalı. İsrafil Kurtcephe rektör atandı ya 15 gün sükutu hayal yaşayanlar suskunluklarını bozmaya ve seslerini yükseltmeye başladılar. Allah sonlarını hayr etsin!

Selma Durgun 07.07.2012

ABİ SİZDEN BİRAZ RİCALARIM VAR. 1-AYLIK GELİRİNİZ NE KADAR VE NERELERDEN ELDE EDİYORSUNUZ. 2-YAZDIKLARINIZIN YÜZDE KAÇINA KENDİNİZ İNANIYORSUNUZ.

Yazarın Notu:

Sayın Hesapçıoğlu (Adınızın doğru olduğunu varsayarak) ben emekli bir gazeteciyim. Gelirimle ilgili sorunuza anlam veremedim. Beni birşeylerle suçlamaya hazırlandığınıza inanıyorum. Suçlayabilirsiniz de. Araştırmacı gazetecilik yapmak için çok yüksek gelire ihtiyaç yok. Bu internet gazetesinin de özel ilan-reklamn geliri de yok. Ajans abone bedelini kendim ödüyorum. Geliri yok sizin anlayacağınız. Reklam konusumnda yardımcı olursanız sevinirim.

Asıl ikinci soprunmuz önemli,. Yazdıklarımızın hepsine inanıyorum çünkü hepsinin bende belgesi var. Görmek isterseniz beni arayabilirsiniz.

Erdoğan Kahya 


OSMAN HESAPCIOĞLU 07.07.2012

İyide YÖK'de birinci sıraya gelirken Demir'in argümanları neydi? Akaydın İsrafil'i destekledi mi? Peki gerçekte Akaydın kimi destekledi:)) Yok yok er ya da geç bu haberler kesilecek. yeniden atanınca başka ne olacakki:))

hasan kayıkçı 07.07.2012

Benim dikkatimi çeken bir durum var: Rektörlük seçimleri biiminde çıkış kapısında bekleyen hocalara BOZKURT selamı vererek İsrafil Rektörü alkışlatan özel kalem müdürü Teoman anladık ki ÜLKÜCÜ. Anlaşılır bir durum. Ancak rektörünün Yakut'ta ve diğer akçeli işlerde ortakları Rektörün asistanı Erdal Taşbaş gibi DHKP-C kökenli suçlu ve hükümlü kişiler. Benim anlamadığım bu ülkücü hocalar ile aşırının aşırısı militan solcuları İsrafil nasıl kendine bağlıyor? Bunların yanına cemaat mensubu dindar hocaları nasıl katıyor? İşte size İsrafil Kurtcephe'yi anlama kılavuzu.

Metin Olgun 06.07.2012

Ankarada İbrahim Demiri solcu diye yutturabilirlerse bu saltanatı devam ettirecekler, kimse duymasın ama bazıları çankaya köşkü önünde ağlar dururlarmış, birkez daha şans istiyorum, İbrahim demir solcu, öcü yapacak falan filan diye....:), ben böyle rezalet ne duydum nede gördüm, zorla kendini kabule çalıştırıyor yahu, kapıdan kovuluyor, pencereden girmeye çalışıyor, pencereden kpovuluyor kapıdan girmeye çalışıyor.kardeşim istenmiyoırsun bu kadar basit.... Bak bu haberi cumhurbaşkanlığı sitesine gönderdim, OĞLUM BAK GİT.

kazım ayınoğlu 05.07.2012

LOJMAN ÖDENEĞİNİ OKUYUNCA CANIM YANDI. TASARIM BÖLÜMÜNDE 1 ADET TASARIM BİLGİSAYARI OLMAYAN ÜNİVERSİTENİN TASARIM BÖLÜMÜNDE BİR EĞİTİMCİ OLARAK ÇOK CANIM YANDI. ELİME VERİLEN HİZMETDIŞI TEDAVÜLDEN KALKMIŞ DİSKETLİ BİLGİSAYARI ÜNİVERSİTEMİZİN KURULACAK MÜZESİ İÇİN SAKLIYORUM. İBRET OLSUN DİYE.DAHA ÇOK YAZMAK İSTEMİYORUM. HALKIMIZI ÜNİVERSİTEYE OLAN SAYGISINI YİTİRMESİNİ İSTEMİYORUM. KİM REKTÖR OLURSA OLSUN BU YAZIMIN İSMİMLE YAYINLANMASINI İSTİYORUM. EĞİTİM ÖĞRETİMİ DERS ARAÇ GEREÇLERİNİ ,ATÖLYE VE DERSLİKLERİ VERMEYEREK ENGELLEYENLERİ, BİLİME DEĞİL POLİTİK TAVIRLARA OYNAYANLARI,HALKA HİZMETİ KÜÇÜMSEYENLERİ YÜCE TÜRK ADALETİNİN TAKDİRLERİNE SUNUYORUM. DÜN BU GÜN YARIN YÖNETİCİ ADAYLARINA VİCDAN VE DEVLET TERBİYESİ NEDİR DERS ALMALARI İÇİN BU DÖNEMİ ÇOK DÜŞÜNMELERİNİ ÖNERİYORUM. ELBETTE SAYGILARINLA EFENDİMMM....

esma civcir 05.07.2012

FAZLA SÖZE GEREK YOK ...ELINIZE SAGLIK .

EMINE CAN 05.07.2012

THE END veya GAME OVER, Hayırlı olsun, işlem tamam perşembe veya cuma kararnameler açıklanır. ayrıca şu rektörlük rezidansı ayniyat kayıtlarına dikkatli bakın, tek bir eksik olmasın, ayrıca nitelik ve niceliklerine dikkat edin, Ey inananlar, şu mübarek günün (beraat kandili) hatırına hangimizin evinden beşteneyi bırakın birtane ipek halı var, hanginizin evinde 6 adet LCD tv var, bu harcananlar tüyü yetmemiş yetimlerin hakkı değilde nedir, hala birilerini solcu göstererek, mevcut yönetimin devamını isteyenler bu ayıpları örtmeye alet mi olacaksınız. sayın cumhurbaşkanım sizin adalete önem verdiğinizi birkez daha inandım, teşekkürler yök, teşekkürler cumhurbaşkanımız.

lale haspolat 04.07.2012

Bu ve diğer araştırma nitelikli yazılarınız için tebrik ederim. Arkanızda kimse yok diye düşünmeyin, çok sayıda üniversite mensubu yazılarınızı dikkat ve ibretle takip ediyor. Üniversite yönetimi tahakkümcü olduğu ve üstelik kendi aralarında geniş çalı haberleşmelerinin önüne geçtiği için bunlardan haberdar değilmiş gibi anlaşılmasın. Okuyan herkes sizin gibi cesur bir gazeteciyi candan kutluyor.

Musa Beyler 04.07.2012

Genç gazeteciler ve gazeteciyim diyenler bu yazıyı okumalarını tavsiye ederim araştırmacı gazetecilik örneği. Elinize sağlık

İbrahim ÖZBEK 04.07.2012

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!