Bazı gazeteler, Kemal Özgen’in yeni binanın, yeni meclis salonundaki açış konuşmasını, “Özgen Türel’e rest çekti” biçiminde yazıp değerlendirmişler. Toplantıya katılmadım ama yazılı konuşma metnini okudum. Bana göre Özgen, rest çekmek yerine tüm ili yönetenleri ve kurumları birlik ve beraberliğe çağırıyor. İfadesi aynen şöyle:
“Bir şehirde Ticaret ve Sanayi Odaları ile belediyeler arasında kavga olmamalıdır. Eleştiri olabilir. Fakat hakaret derecesine varan kavgalar asla. Çünkü şehrin menfaati için kurumlar birlikte çalışmak zorundadır.”
Bu sözlerde ne restleşme var, ne de birilerini itham. Üstelik politika da yok. Oy hesabı ile veya birilerine yaranmak adına söylenmiş sözler de değil.
İşin aslına bakarsanız, Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel ile Antalya Ticaret ve Sanayi Odası başkanı Kemal Özgen arasında bir kavga yok. Üstelik iyi dostlar. Bu kavgayı hayallerimizle biz gazeteciler yaratıyoruz. Çünkü biz gazeteciler, tabirimi meslektaşlarım maruz görsünler birer akbaba gibi kötü haberin, yazı müdürlerinin isteği doğrultusunda ilginç haberlerin peşindeyiz. Aslında hem bizim, hem de okur için Türel ile Özgen’in kavga etmemeleri haber değeri taşımaz. Onlar kavga ederlerse, hani malum hikayedir, “köpek insanı ısırırsa haber değil, ama insan köpeği ısırırsa haberdir” mantığına göre bizim için kavga haber olur.
Ama bu kenti seviyor ve yaşıyorsak Özgen’in söylediğini yapmak, gazeteci olarak da böylesi çağrıları ön plana çıkararak insanların bağcıyı dövmek yerine üzümü yemesini sağlamalıyız. Bir bilim adamının gazeteciyi tarif ederken söylediği gibi olmalıyız. Nasıl mı?
“Gazeteci tıpkı mitolojide tanrılardan ışığı alan Promete gibidir. Gazeteci etrafa ışık saçan, çevreyi aydınlatan kişidir.”
***
GATAP ve ANTKART
Sakın olaki, konu bulamadığım için bu GATAB ve ANKART’ı temcit pilavı gibi dilime doladığım sanılmasın. Konu çok, Ama bu iki konu toplumun önemli bir kesimini ilgilendiriyor. Hele bir de bizim yazılarımıza yetkililer yerine “Uçankuş” dostlarımız ve bu işlerin mağdurları cevap verince insan ister istemez yazıyor.
Efendim Kemer bölgesinde yeni bir söylenti var. İddiaya göre GATAB Başkanı Yusuf Üras, görevi kötüye kullanmak suçundan 2,5 yıla mahkum olmuş. Dileriz bu söylenti doğru değildir.
Bana haber getiren uçankuş da, Üras’ın çok dürüst bir insan olduğunu, ancak zaman zaman partisinin kendisini yanlış yapmaya zorladığını söylüyor. Aynı zamanda Lara Turizm Yatırımcıları Birliği (LATUYAB)ın Müdürü olan Mert Temimhan’ın da Başkana danışmanlık yaptığını belirtiyor.
Temimhan’ın bu işe başlamasından sonra da birçok kişinin işinden olduğu ve hizmetlerde particiliğin daha ağır basmaya başladığı ifade ediliyor. Bu konuda tamamen uçakkuş’un yalancısıyım…
Bir de iki haftaya yakın bir süredir sürekli sorduğum, GATAB’ın 10 trilyon lira keşif bedeli ile ihaleye çıkardığı ve gizli kapılar ardında yapıldığı öne sürülen Derin Deniz Deşarj ihalesini kimin kazandığı bir türlü açıklanmıyor.
ANKART’a gelince;
Önceki gün Otobüse yaşlı bir adam bindi ve kendi kartından hem kendisi, hem de eşi için çekim yaptı. Herkes bilete bakmaz ama yaşlı adam ilk çekimde 1.30 YTL, ikinci çekimde 1.75 YTL çekilince hemen itiraz etti. Ben bu konuyu belgesi ile yazmaya karar verdiğimde aynı konuyu sevgili kardeşim Ahmet Dökdök işlemiş… O Benden de ileriye giderek benzer bir örneği Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’e ileterek sormuş. Türel’in yanıtı aynen şöyle:
“Şimdi ben bir şey söyleyeceğim, siz senaryo yazdığımı düşüneceksiniz. Biz her kartlı binişi 1.40 yapmış olsak, paralı binişler de 1.75 olacağından birileri aradaki 30 Ykr’yi kazanmak adına ön koltuğa oturur, her gelene, “Parayı bana verin benim kartımla binmiş olun diyerek kazanç elde edebilir” veya “Aynı durumu sürücü yapabilir…”
İşler çok karıştı. Bu konuda benim anladığım şu: Antkart’da sorunları çözmek için proje üretmek yerine, kimi gün şoförleri kontrol altına alabilmek için ne yapılması gerektiği, kimi gün halkı memnun etmek için nasıl bir cazibe yaratalım diye düşünülüyor ama, adil bir yöntem bularak sorunları kökünden çözmek adına kimseler çalışmıyor. Daha doğrusu çözümler para ve akçalı konular üzerine…
Yoksa Türel, Antkart sistemini savunmak adına, ön koltuğa sade bir vatandaşı oturtup, üstelik şoförün yanıbaşında bilet satabilir senaryosu yazmak zorunda kalmazdı.
Değerli Antkart yöneticileri; koskoca belediye başkanımızı da böyle basit konular için üzmeyin, kendinizi ve sistemi yanlış yere savunmak zorunda bırakmayın.
Gelin İstanbul Belediyesi’nin Vakıfbank’la yaptığı anlaşmanın altına imzanızı basın...
Ve sizleri, internet sitemize bir bayandan gelen aşağıdaki yorumu okuyarak vicdana davet ederim:
“Antkartta limitim kalmadı. Cebimde de son 5 liram vardı. Antkart’ı mı doldurayım yoksa 1,75 verip yediğim kazıkla evime mi gideyim. Ben ikinciyi seçtim. Çünkü artan paramla evime ekmek de götürecektim.”
GÜNÜN SÖZÜ
Zorlukları karşılamanın iki yolu var; ya zorlukları değiştrirsiniz, ya da zorlukları değiştirmek için kendinizi …
Phyllis Bottome