Mazbata… Günlerdir dillerden düşmeyen bir kelime oldu. Aslında Arapça kökenli bu kelime, Osmanlı döneminden bu yana kullanılıyor. Resmî yazışmalarda ‘tutanak' olarak adlandırılan kelime, günlük dilde ‘mazbata' ya dönüşmüş.
Mazbata kelimesi, daha çok genel seçimlerin ardından duyulsa da yalnızca milletvekilleri mazbata almıyor. Cumhurbaşkanı, belediye başkanları, Danıştay, Sayıştay ve Yargıtay üyeliği gibi görevlere seçilenler de mazbata ile göreve başlıyor.
Dün Antalya’nın mazbata günüydü. İlçe seçim kurulları ve il Seçim Kurulu Başkanları 31 Mart seçimlerinde Belediye Başkanlığı’nı kazanan adayların büyük bir bölümüne törenlerle mazbatalarını verdi. Bizler de o belediye senin, bu belediye benim durmaksızın mazbata töreni izledik.
Yazımın başında neydi o eski mazbatalar derken, bu törenlerde yaşanan heyecanı başta anlatmak istemiştim. Önce Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal’ın mazbata törenine katıldık. 1. Ve 2. İlçe Seçim Kurulu Başkanları Uysal dışında Belediye Meclis üyeleri ile muhtarların belgelerini de verdiler.
Eskidenmiş o. Ne davul vardı ne de zurna. İnsanlar büyük bir sessizlik içinde sanki tiyatroya gelmiş gibi salonlarını doldurdular, iki hâkim sahnenin ortasına çıktı, evrakı imzalayana mazbatasını verdi. Ne oynayan vardı, ne de halay çeken. İnsanlar düğüne mi gelmiş, cenaze törenine mi belli değil. Hatta Büyükşehir’in töreninden büroya dönerken Ahmet Dökdök’le birlikte dua okuyarak Andızlı’nın içinden geçtik. Piyango bileti satan bir tanıdığa rastladık mezarlık içinde;
- “Abi hayrola kalabalık var, kim ölmüş” diye sordu da, ne söyleyeceğimizi bilemedik. Sessizce “Ölenkalan yok. Muhittin Böcek Başkan’ın devir teslim töreninden geliyoruz” dedik.
O da arkamızdan inanmamış gibi bakakaldı.
Netice olarak açıkcası biraz hayal kırıklığına uğradım. Heyecansız, davulsuz, zurnasız, halaysız, hele hele marşsız bir mazbata töreni hiç görmemiştik…
Dikkatimi çeken bir diğer husus ise özellikle Meclis üyelerinin büyük bir bölümünün dikkat çekici şekilde kötü ve özensiz giyinmeleri oldu. Hele bir üçüncü sıra üyesi vardı ki dostlar başına. Sabah evden çıkarken işe geç kalmış da, geceden kalma ne bulduysa üstüne geçirmiş. Kot pantolon üzerinde, uyumsuz renkte bir gömlekle mazbatasını almaya hakim karşısına çıktı.
Kardeşim meclis üyesi olmuşsun, 3. Sıra olduğun için Büyükşehir Meclisine de gideceksin, “sen git bir modacı tut, bi stilist edin” demiyoruz ama ne bileyim yani, kötü giyinme bari. Paran yoksa o’nu da bilemem tabi…
Bir zamanlar ANAP iktidarı döneminde bir Meclis üyesi vardı. Adı bende kalsın. Yeni seçilmişlerdi. Öldüyse Allah rahmet eylesin. Bütün gazetecileri topladı bir gün belediyeye bisikletle gelmişti.
- Bakın arkadaşlar benim arabam bile yok. Belediye Meclisi toplantılarına bisikletle geliyorum.
demişti de, ertesi sene altına bir beyaz Mercedes çekmişti. Bunu da yazan gazeteciler vardı o zamanlar…
Bizim bu genç meclis üyesi de giyinmeyi, çevresinde iyi giyinenlerden seneye öğrenecektir inşallah.
Mazbata töreninden sonra bir de salon önünde herkese tavuk üstü kavurma dağıtıldı. Bu CHP’liler eleştirmeyi çok severler ya. CHP’nin eski Milletvekili adaylarından bir dosta rastladım. Beni görünce hemen patlattı eleştiriyi; “Genç Parti Genel Başkanı Cem Uzan halka tavuk-ekmek dağıttığı için en çok biz eleştirmiştik. Şimdi biz de kavurma-pilav dağıtıyoruz. Ne farkı var demeyin, tavukların parası Cem Uzan’dandı. Bu etlerin parası belediyeden” diye eleştirisini sürdürürken ben yanından ayrıldım.
Büyükşehir devir teslim töreninde, mahşeri olmasa bile çok büyük bir kalabalık vardı belediye önünde. Yol trafiğe kapanmamıştı. O yüzden mahşeri demiyorum. Böcek, görevi Genel Sekreter Yardımcılarından Bedrullah Erçin’den teslim aldı. Menderes Türel’e sitemini de yaptı:
“Kendisinden almak isterdim. Ama mutlaka ya şehir dışındadır, ya programı yoğundur. Bugüne kadar verdiği hizmetler için Antalya adına kendisine teşekkür ederim” dedi.
Kavgasız-gürültüsüz böyle devam eder inşallah. Çünkü Antalya halkı, kavga değil birlik-beraberlik ve hizmet bekliyor. Çünkü Antalya’da daha yapılacak çok iş var…