ANTALYANIN KAHYASI

Ne garip bir ülkede yaşıyoruz değil mi?

Globalleşen, büyüdükçe obezleşen dünya; yakın gelecekte büyük bir sorun olarak ortaya çıkacak küresel ısınmayı, bunun  doğal sonucu muhtemel susuzluğu ve gıda sorununu tartışıyor, çareler arıyor.

Biz ise bu yıl Bodrum’a Ağustos’ta gideceğini açıklayan Eda Taşpınar’ın boşluğunu kimin dolduracağını konuşuyoruz… Allah’tan fazla çaba harcamadan o boşluğu dolduracak ikoncanı sosyete kendi içinden çıkarıp buldu. Ben tanımam kendisini ama İvana Sert yeni ikoncanmış!

Evet dünya giderek büyüyen petrol ve krizini ve enerji sorununu tartışıp çareyi Mars’ta arıyor, Mars toprağında tarım yapılabilir miyi tartışıyor;

Biz ise Allahın verdiği nimeti, domatesi, hıyarı “üç kuruş daha fazla nasıl para kazanırız?” diye hormonlamaya, insanları zehirlemeye çalışıyoruz.”Bunu yapmayın yoksa ürününüzü almam” diyen ülkelere de ok atıp, çare bulmak yerine onları suçlamayı tercih ediyoruz.

Elin oğlu demokrasiyi içine sindirmiş, demokrasiyi kurumları ve kuralları ile tıkır tıkır işletiyor;

biz hala birbirimize nasıl kötülük yaparız sorusunun cevabını ararken, hayali ihtilalciler yaratıp cezaevlerini doldurmakla meşgul oluyor, hatta tanıdığımız birinin de bu grubun içine girmesi için dua edip, o’nu ispiyonlamanın yolunu arıyoruz. Bir yandan terörden yakınıyor, diğer yandan terör örgütünün başını zamanında sorgulayan paşanın adını lanse ederek, onu leş kargalarına kurban etme nankörlüğünü kolaylıkla gösterebiliyoruz. Biz hala, öğrencilerine ders verirken, “düşüncesi için kimse öldürülmemeli” diyen öğretmeni sürgüne göndermeyi vazife biliyoruz. Daha doğrusu demokrasiyi bu kadar anlıyoruz.

Onlar devleti bireylerin oluşturduğu inancıyla, bireyini mutlu etmeye çalışırken;

Biz bireyine güvenmeyen, o’na (sağolsun şahsına münhasır Maliye bakanımız sayesinde) hırsız gözü ile bakan, arada bir şarkı tutturup, “ben babayım, ben ne dersem o olur” mantığında tıpkı Mafya babası bir Devlet tarafından yönetiliyoruz.

Onların demokrasisinde parlamento milleti temsil ederken;

Bizde sadece tabelada “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” yazılan, kabadayılar, devletin koruması altına girebilmek için seçilen eski suçlular, milletini hor görüp, “herkes layık olduğu veçhile yönetilir” zihniyetindeki kişilerden oluşan bir meclise sahip olmanın mutluluğunu yaşıyor, onları gördüğümüz her yerde omuzlarımıza almayı da ihmal etmiyoruz …

Onlar futbolda ve sporun diğer dallarında her geçen gün kendilerini geliştirip rekorlara imza atarken;

biz hala Arda’nın gerçek sevgilisi Nazlı mıydı? Ceylan mıydı? Sorularının cevapları ile uğraşıyor, onlar sporu döviz kapısı yaparken, biz yabancıları rekor paralarla transfer etmekle övünmeyi sürdürüyoruz…

Onlar yer altı kaynaklarını en iyi ve en akıllı şekilde kullanarak geleceklerini garanti altına almaya uğraşırken;

Biz dünyanın başka yerinde olmayan madenlerimizi çıkarmak için başkalarının izin vermesini bekliyor, onların yüksek müsaadeleri ile çıkardıklarımızı da onlara ham olarak verip, geri satın almayı da maharet olarak kabul ediyor, bu arada başka ve ciddi işlerle uğraşmamamız için elimize verdikleri “siyaset” oyuncağı  ile oynayarak birbirimizi kırıp-dökmeye, kavga etmeye, belden aşağıya vurmayı tercih ediyoruz.

….

Onların gazeteleri ortaya çıkardıkları yolsuzluklarla dünyanın bir numarasını koltuğundan etmeyi başarır, halktan yana yayınları ile gerçekten kamuoyunu temsil ederken;

Biz halk yerine, iktidar gücünün ve sermayenin yanında yer almayı tercih ediyor, halka sırtımızı dönüp iktidardakilere yalakalık yapmayı görev biliyor, üstelik bunun için yalan haber yapmayı, taraflı olmayı, bağımlılığı  kabulleniyor, kalemlerimizi silah olarak kullanmayı, gazetelerimizi kimin evinde patlayacağı belli olmayan birer bombaya dönüştürmeyi görev sayıyoruz...

Onlar eğitim ve sağlık sorunlarını tamamen çözüp, bu iki konuda vatandaşını her zaman haklı görürken;

Biz açlık sınırı ile mücadele veren halkımızın dershaneler tarafından soyulmasına seyirci kalıyor, SSK’lıya sanki uzaydan gelmişler gibi hiçbir hastanenin kabul etmediği ikinci sınıf vatandaş muamelesini reva görüyoruz...

Ne garip bir ülkede yaşadığımızın farkında mısınız?

 

 

GÜLMECE

FİDYE

 

Fıkra bu ya; Ankara'da, adamın biri işine giderken birden anormal bir trafiğin içine düşer, ama trafik bir milimetre bile kıpırdamamaktadır.

Bir süre sonra arabasının yan camına birisinin tıkladığını görür ve camını açar:

-Ne var, ne olmuş acaba??? Diye sorar.

Teröristler Başbakan’ı yakaladılar... Eğer 1 milyar YTL verilmezse üzerine benzin döküp yakacaklarmış!

-Yaa, iste onun için herkesten biraz yardım topluyoruz.

-İnsanlar ne kadar veriyor ortalama olarak?

-Valla, yaklaşık olarak 5'er litre...!!! (Teşekkürler Esin)

 

GÜNÜN SÖZÜ

Hayat en iyisini yapmanızı gerektirmiyor. Sadece en iyisini denemenizi gerektiriyor.

Jackson Brown

Yayın Tarihi
10.07.2008
Bu makale 629 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
ne güzel karşılaştırma onlar ve biz,.... bizde de ötekileştirme var.. :-)

faik ardahan 12.07.2008

sevgili başkanım, Bildik bir deyişle:"deveye sormuşlar neren eğri?"diye cevaplamış deve: "nerem doğru ki!" Ayrıca sözde sosyal güvencenin olduğu kurumlarda hastalar iyileşmeyi bir yana bıraktılar ve usandılar. artık yakın bizi demekteler. Milli eğitim ise velileri dershanelere yönlendirmekle:"biz çocuklarınızı yetiştiremiyoruz, donanımlı öğretmenlerimiz yok " diyor böylesi bir tutumla. kalemine sağlık.

afife demirtaş 11.07.2008

Canım Erdoğan, Eline diline yüreğine sağlık. Sen makalenle onbeş litre bağışlamışsın. benden de bir o kadar öptüm...

Neşe Karel 10.07.2008

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!