Haberi gazetelerde okuduğumuzda hepimiz tepki gösterdik. Alanya ve Gazipaşa çevresinde o'na isim bile takmışlardı: ''Duman''... Akdeniz Fok'u Duman'dan söz ediyorum. Bir sabah Gazipaşa kıyılarında ölü bulundu Duman... Gazete manşetlerine göre Duman domuz kurşunu ile vurulmuş, canice öldürülmüştü.
Tepkimiz daha da büyüdü. O'nu vuranları canilikle suçladık, kızdık, nefretimizi dile getirdik... Siyasiler de boş durmadı. Adına müze yapma kararı bile çıktı. Duman'ın iskeletinin Deniz Müzesi'nde sergilenmesi kararlaştırıldı.
Duygusal, doğa ve hayvan sever milletiz vesselam...
Çevreyi her gün kirletmek için adeta çaba içine giren herkes, Duman'ın ölümü üzerine birden hayvan sever ve çevreci kesildi. Duman ve o'nu kullananlar her gün gazete manşetlerini süslediler, televizyonlarda ilk haber oldular.
Duman'ın adına tam Deniz Müzesi kurulacakken, ajanslarda bir haber her şeyi alt üst etti. Haberin özeti şuydu:
''Antalya’nın Gazipaşa ilçesinde dün sabah sahilde ölü olarak bulunan Akdeniz foku 'Duman’ın yapılan otopsisinde, darp izleri görüldü, ancak ateşli silah izine rastlanmadı. Kesin ölüm nedeni alınan doku örneklerinin laboratuar incelemesinin ardından belli olacak fok, gömülmek üzere Antalya Büyükşehir Belediyesi'ne teslim edildi''
Peki şimdi nerede Medya'nın sorumluluğu? Günlerdir Duman için hayali cani yaratan Medya şimdi ne diyor acaba?... Ya da ne demeli?
Çamur at izi mi kalsın?
***
Birleşmiş Milletler 3 Mayıs'ı "Dünya Basın Özgürlüğü" Günü ilan etmiş. Gazeteciler meslek örgütleri 3 mayısla ilgili bildiriler yayınlıyor. Bizim cemiyetin Genel Sekreteri sevgili Haşmet Öyken de açıklama yapmış. Tecrübeli gazeteci Haşmet. Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nü, Dünya Gazeteciler Günü olarak dillendirmiş. Adı önemli değil, ama ifade ve düşünce özgürlüğünün önündeki tüm engellerin kaldırılması yönündeki açıklamasına yürekten katılıyorum. Türk basını özgürlük günlerini 1908'den beri hiç kutlayamadı ki, bu yıl kutlasın!..
Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nün kutlandığı 21. yüzyılın başında Türkiye'nin dünyadaki cezaevlerinde en çok gazeteci bulunduran ülkelerden birisi olma özelliğini halen koruyor olması ayıbı bize yetmez mi?
***
Gazetecileri Cezaevlerini layık gören Devletin bir görevlisi olarak Esen Diler'i kutlamak istiyorum. Tanımayanlarınız olabilir Esen hanımı. Kendisi Başbakanlık Basın- Yayın ve Enformasyon İl Müdürüdür. 43 yıllık bir gazeteci olarak beni o'nun açıklaması çok gururlandırdı. Esen hanım diyor ki;
''Demokratik toplum hayatı için büyük bir önem taşıyan ve zor şartlar altında özverili çalışmalarıyla kamuoyunun zamanında ve doğru olarak bilgilendirilmesi görevini yerine getirerek bir kamu görevi yürüten tüm basın kuruluşlarının ve çalışanlarının 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü kutluyorum''
***
Evet biz gazeteciler Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nü kutlamıyoruz. Daha doğrusu BM üye ülkeler arasında kutlayamayan ülkelerden biriyiz. Ülkede düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki engellerin halen kalkmadığını yazılı ve görsel basında çalışan gazetecilere baskı ve tehditlerin sürdüğünü üzülerek gözlemlemekteyiz.
Ancak... Bir de şapkamızı çıkarıp kendimize bakmalıyız... Adını bile karıştırdığımız Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nü gerçekten kutlamak istiyor muyuz? Yoksa halimizden pek mi mutluyuz, örneğin hangi görüşten olursa olsun yandaşlık yapmak gibi...