Bugünlerde leyleği havada görmemizden olacak dolaşıyoruz. Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun GAP İdaresi ile birlikte gerçekleştirdiği etkinlik için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) deydik. 4 gün süren bu gezide özellikle Kıbrıslı meslektaşlarımızı daha yakından tanımak fırsatını bulduk. Aslında onlarla birlikte gittiğimiz GAP gezisi izlenimlerini, bölgede çektikleri fotoğraflardan oluşan bir sergi ile süslediler. Sadece haber yapmakla kalmayıp, gazetecinin çok yönlü bir sanatçı olduğunu da hatırlattılar bizlere.
En çok dikkatimi çeken husus ise, gazetecilerle devletin üst düzey yöneticilerinin ilişkileri oldu. Başta Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ve Başbakan Ferdi Sabit Soyer olmak üzere bakanların etkinliklere katılımları ve Türkiye’den gelen heyete gösterdikleri ilgi beni gerçekten şaşırttı. Bu ilginin orada görev yapan gazetecilerin şüphesiz iyi diyaloglarından kaynaklandığını görmek de meslek adına bizleri sevindirdi.
KKTC’de erken seçim kararı
KKTC’de bir yanda Rumlarla uluslar arası platformda mücadele eden hükümet, bir yandan da global krizle uğraşıyor. Sorunlar da büyüyünce, Soyer Hükümeti Nisan ayında erken seçin kararı aldı.
Krizden etkilenen KKTC’de Türkiye ile mukayese ettiğimizde pek kriz görünmüyor. Asgari ücret 1.200 lira. Ancak bu rakam yabancılar için geçerli. KKTC’li bir vatandan 3.000 lira civarında maaş, emekli bir öğretmen 3.500-4.000 lira civarında emekli maaşı alıyor. Hiç birinin konut sorunu yok, altlarında araba. Sayıları 100 bini aşan öğrenciler nedeniyle ev kiraları yüksek.
Krizle ilgili KKTC’liler hükümeti zaman zaman protesto ediyor. Ama en ilginç protestoyu benzin fiyatları 1.85’e yükselince (Bizde 2 misline yaklaştı ama önemi yoktur) araçları ile yapıyorlar. Kıbrıs’ta üç araçtan birinde;
“Bu araç sahibinden satılık” ilanlarının altında Başbakan Ferdi Sabit Soyer’in cep telefonu yazılı.
Bize yemek veren Başbakan, cep telefonundan arayıp “araç için kaç para istiyorsunuz?” diyenleri yanına çekmeye çalıştığını, daha doğrusu karşıtlığı, yandaşlığa çevirdiğini söylüyor. O’nun tek korkusu Kıbrıs’ta bir gelenek olan ve sevilmeyen insanlar için uygulanan duvarlardaki başbakan posterlerinin ters çevrilmesi!... Soyer, fotoğrafların ters çevrilmesi geleneğinin Abdülhamit’le başladığını ve dedesinin, “Bizi İngilizlere kiraya verdi” dediği Abdülhamit’in evdeki aslılı posterini kaldırmak yerine ters çevirerek o’aa tepkisini gösterdiğini anlatıyor.
En önemlisi de siyasetçiler sürekli halkın içinde. Sergi açılışına Başbakan da Cumhurbaşkanı da birer koruma ile geldiler. Bazı bakanlar makam araçlarını kendileri kullanıyor.
Devlet malı
Kıbrıs’ta her şey eskiye göre güzel gidiyor. Bana göre kentlerin görüntüsünde bile gözle görünen bir iyileşme var. Kötü giden ya da kötüleşen bir tek kurum gördüm. Bizim TRT’nin Kıbrıs versiyonu Bayrak Radyo ve Televizyon Kurumu (BRT) Yıllar önce gördüğüm BRT bınası sanki sanki savaştan çıkmış gibi. Dışına değil de içine bomba düşmüş gibi. Metruk, yıkık-dökük, harabe gibi. Her taraf toz, toprak içinde ve çalışanlar bu ortamı öylesi kanıksamışlar ki, mezbelelik çalışıyorlar. 30 yaşlarındaki bir teknisyen, yaşlanmaktan şikayetçi :
“Bu kadar pislik ve elektronik cihazın içinde normalin üzerinde radyasyon alıyoruz” diyor.
Ne de olsa Devlet malı!... Başka bir şey beklemek, ya da gelişme beklemek hjayal olurdu zaten…
Biraz da Gülelim
Doğruyu söyleyin
İşadamı, ofisinde geç saatlere kadar sekreteri ile ciddi ciddi çalışır. Geç olmuştur, günün yorgunluğuna ek olarak acıkmışlardır.
'Hadi çıkalım artık, gidip bir şeyler yeyip evlerimize gidelim' çıkarlar, bir lokantada iyi bir akşam yemeği yerler, biraz da alkol alırlar, sonra işadamı, sekreterini evine bırakır.
O ara, sekreter, nezaketen, bir kahve içmek isteyip istemediğini sorar.
İşadamı da neden olmasın diye düşünüp kabul eder. Kahveyi içki takip eder, içkiden sonra ruhlar ısınır ve birlikte olurlar.
İşadamı kalkar, evine gider. Sabah 04 civarıdır. Arabayı parkeder, cebinden bir tebeşir çıkartır, ceketine pantolonuna bir kaç çizik atar biraz tebeşir tozu serper ve içeri girer.
Karısı ayakta beklemektedir.
'Neredeydin ?' diye sorar.
İşadamı da ; Aysel'le geç saate kadar çalıştık, sonra yemeğe gittik, onu eve bıraktım yemekten sonra, ama beni kahve içmeğe çağırdı, kahveydi, sohbetti, içkiydi derken kendimizi yatakta bulduk, ancak toparlandım, geç kaldım, özür dilerim karıcığım' der.
Karısı her zaman olduğu gibi inanmaz:
'Yalancııııı! Yine bütün gece o zibidi arkadaşlarınla bilardo oynayıp bira içtin değil mi! Sen adam olmayacaksın ruhun serseri!'
Alınacak Ders:
DAİMA DOĞRUYU SÖYLEYİN, NASIL OLSA KARŞINIZDAKİ İNANMAK İSTEDİĞİNE İNANIR. (Teşekkürler Hande)
GÜNÜN SÖZÜ
Hayallerinizi kovmayınız. Çünkü onlar gittiler mi belki siz kalırsınız ama artık yaşamıyorsunuz demektir.
Mark Twain