Bu sözler; kararlarına çok saygı duyduğum, Antalya sevgisi ile donanmış, Antalya için verilen tüm olumlu kararların altında imzası bulunan Antalya Valisi Münir Karaloğlu’na ait.
Karaloğlu’nun çevrecileri ve Antalya halkını mutlu eden bu sözlerinin konusu; Saklıkent, daha doğrusu Saklıkent Turizm Merkezi ile bu bölgede milyonlarca para harcayarak Devletimizin kurduğu, “Türkiye’nin gökyüzünün derinliklerine açılan büyük penceresi”, 1997’den beri hizmet veren TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi’ni çalışamaz duruma getiren maden ocakları…
Yıllardır, söyleniyor ve yazılıyor. Saklıkent’deki Maden Ocakları çevreye çok büyük zarar veriyor. Aslına bakarsanız Antalya’nın turizmle yakından ilgili, başta Finike olmak üzere diğer sahil ilçelerindeki maden ocakları da doğaya, ekolojik sisteme, ormanlara zarar veriyor. Ve üstelik Antalya’da 1500’ün üzerinde maden ocağı var.
Doğanın dengesini bozacak, önemli gelir kaynağımız turizme zarar verecek maden ocaklarına izin verilmemesi gerekiyor. Yasa da böyle diyor aslında.
Buna karşıt bir görüş var. “Peki maden üretimine ve ihracına da ihtiyacımız var, madeni nereden çıkaracağız?” diyen, rant peşinde koşan insanlara, ocakların en son zarar verdiği TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi’ni örnek göstereceğim.
Birincisi Gözlemevi’deki objektiflere maden tozları büyük zarar vermeye, hatta bazı mercekleri çalışamaz duruma getirdiği Vali Karaloğlu’na ulaştı. Milyonlarca lira harcanarak, çevreye verilen zarardan etkilenmemek için 2bin 500 metre yükseklikteki Bakırlıtepe’deki objektiflere kadar ulaşan bu zarar Saklıkent’de, çevresindeki ormanlık alanlarda, sahilde, kentte nasıl zararlar veriyor acaba? Ülkemizdeki gökbilimin gelişmesi konusunda faydalarını bir kenara bıraktığım, geleceğin uzak dünyasında çok gerekli olan bu yatırıma kimsenin üç kuruş para kazanacağım diye zarar vermesine izin vermemeliyiz.
İkincisi; 777 bin kilometrekare üzerindeki ülkemizde sadece 28 bin kilometrekare olan Antalya’dan maden çıkarmasak ne olur, Türkiye ekonomisi batar mı? Bir de madenden, daha doğrusu ham olarak ihraç ettiğimiz, işlendikten sonra geriye satın aldığımız mermerden kazancımız turizm kazancımızdan daha mı çok?
Bir de Saklıkent Kooperatifi Başkanı Emin Altıner’e kulak verin;
Altıner, geçen seneye kadar izinleri olmamasına rağmen gece boyunca da çalışan mermer ocaklarının bu yıl gece çalışmalarının durduğunu ama gündüz çalışmalarının devam ettiğini söyledi. Ocaklardan düşen kayaların evler ve yoldan geçen araçlar için can ve mal güvenliği açısından büyük tehdit oluşturduğunu belirten Emin Altıner, bölgedeki asırlık ardıç ağaçlarının tozdan yok olmak üzere olduğunu söyledi
'Gereğini yapın bunların'
Aklın yolu bir. Konu kendisine intikal ettikten sonra bakın Vali Bey’in sözlerine:
Her kurumun kendine düşen görevle ilgili durumdan vazife çıkarmasını isteyen Vali Karaloğlu, “Hiç kimsenin Allah'ın taşını kesip 'para kazanıyorum' diye bizi hasta etmeye, çevreyi yok etmeye hakkı yok. Buna izin vermeyeceğiz. Özellikle hassas bölgelerde hiç vermeyeceğiz. Burada bir kayak merkezi var, zaten verilirken hata yapılmış ve doğal bir tepeyi göz göre göre yok etmesine göz yummayız. Özel mülk de olsa maden ocağı oradan çıkaracağı posaları istediği gibi dökemez. Ben kiraladım gidip oraya dökerim öyle bir şey yok. Gereğini yapın bunların. Teleskop deyip de geçmeyin, gözlemevinde yaklaşık 75 milyon TL bütçeli yeni bir teleskop projemiz var. ASAT'ın su kaynaklarıyla ilgili ciddi itirazları var bölgedeki su kaynaklarının kirlendiğiyle ilgili raporları var" dedi.
Haydi bakalım çevreciler iyisiniz… Vali Bey konuya el attı, Bu iş tamam… Durumdan vazife çıkarın, siz de diğer maden ocaklarına bakın artık… Rapor verin, bilgi aktarın, zararlarını tespit edin gereği mutlaka yapılacaktır.