ANTALYANIN KAHYASI

İş dünyasının istekleri

Türkiye’nin içinde bulunduğu sıkıntılı sürece nasıl geldiğini tartışmanın artık hiçbir anlamı kalmadı.

Bu süreçten başarılı olarak çıkmak, ya da iş dünyasının ifadesi ile krizi fırsata çevirmek için elbirliği gerekiyor.

Hükümet, peş peşe aldığı radikal kararlarla; hastaya iyi ya da köyü gelebilir bir reçete yazıyor ve uygulamaya geçiyor. Bunun yaparken de hem halkı, hem de iş dünyasını desteğe çağırıyor. Halkın kemer sıkması yetmiyor ama. Kemer sıkmaya alınan tasarruf tedbirlerine uyarak önce devletin başlaması lazım. Örneğin, bürokrasideki araç enflasyonuna son vermekle başlamalı devletimiz, kamu kurumlarındaki israf sona erdirmeli. Her yıl çöpe atılan milyonlarca ekmeğin atılmaması için çözüm ve proje üretilmeli. Her evde neresinden baksanız 3-5 telefon, 2-3 araç var. Tek kişi otomobili ile işe gidiyor. İstanbul gibi bir yerde her gün 30-40 kilometrelik işyerine gidiş gelişte harcanan akaryakıtı hesap edebiliyor musunuz? Batılılarda hükümet edenler bile toplu taşıma araçlarını kullanıyor. Halkı toplu taşınmaya özendirmek için önce siyasetçilerin bunu kullanması, kimseden korkmayarak peşlerinde onlarca koruma aracını kaldırmalılar. Hülasa tüketim toplumu olmaktan bir an önce kurtulmalıyız.

Ben şahsen vergilerde yapılan indirimin çözüm olamayacağına inananlardanım. Belki piyasaya girecek sıcak para hareket getirir, ancak vergide doğacak tahsilat açığını nasıl kapatacağız?

Şu Şahin ve Karga meselesi

Şimdi madalyonun diğer yüzündeki, bugüne kadar hükümetlerin hep destek istediği iş dünyasında neler oluyor?

ATSO’nun ödül törenine katılmak için Antalya’ya gelen Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği(TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu,  hep Ak Parti iktidarına yakınlığı ile gündeme gelir. Ancak Antalya’da yaptığı konuşma ile özeleştiri yapmıyor, direkt olarak hükümeti suçluyor. Bakın ne demiş:

"Devlet alacağına şahin, borcuna karga. Bizim devlete bir kuruş borcumuz olsa bir saat geciktirsek hem ceza hem faiz ödüyoruz. Devlet 1985'ten bu tarafa KDV alacağımızı bize ödemiyor. Rakam ne, 160 milyar TL. diyoruz ki, bu KDV alacağımızı ödeyin bize. Bizim alacağımız, kamuya borcumuzu, onu hiç olmazsa oraya sayın. Şu devrede 160 milyar TL'nin eğer piyasalara bir girdiğini düşünün, ekonominin ne kadar canlanacağını tahmin edin. En azından o da olmazsa bankalara teminat olarak verebilme şansını bize tanısın diye talep ediyoruz. İnşallah bununla ilgili kısmı da çalışıyoruz"

Bu sözlerin hangisi yanlış? Bunların dışında iş dünyasını rahatsız eden bir de konkordato meselesi var. İş durumu iyi olanlar da borçlarını ödemek istemiyor. “Madem bana Devlet  KDV alacağımı ödemiyor, o zaman ben de borçlarımı ödemem” diyerek mahkeme kapısına dayanıyor.

Sadece Antalya’da 220 firma konkordato kararı almak içim mahkemeye başvurmuş…

Olmaz böyle bir şey…

Bir işyerinin mali açıdan iyi ve kötü olduğuna mahkeme bir günde nasıl karar verir bilemiyorum.

Bir de bu kararın sonucu, konkordato kararı alan firmadan alacaklı firmalar ne hale düşüyor, bunu mahkeme biliyor mu?

Bu meselede kararı mahkeme yerine, TOBB, İhracatçılar Meclisi, TÜSİAD, Türkonfed, TİSK gibi iş dünyasını temsil eden güçlü yarı kamu niteliğindeki birlikler bünyesinde kurulacak komisyonlar vermeli.  Aksi halde ipin ucu bir koparsa “yandım anam keten helva”…

İlgililere önemli not:

Bu yazı kaleme alınırken Kapalı yol üzerinde birbirleriyle ses yarıştıran ve işin tadını tuzunu kaçıran sokak çalgıcılarının çığlıkları arasından imla hatası yapılmış olabilir. Özür dilerim

 

Yayın Tarihi
03.11.2018
Bu makale 919 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!