Benim 50 yıldır bildiğim bir gerçek var. Bir göreve talip olan kişilerde aranan ilk kıstas dürüst vatandaş olmasıdır. Bunun işareti ise Cumhuriyet Savcılığı’ndan alınan sabıka kaydıdır.
Ama görünen o ki, ne sabıka kaydının, ne vatandaş dürüstlüğünün, ne savcının, ne hâkimin önemi kalmadı.Devleti yönetenler, rakip gördükleri için suç ve suçlu yaratmak peşinde...
Böylesi bir dönem yaşıyoruz.
Adam gazeteci kimliği ile televizyona çıkıyor, bir siyasi partinin, daha doğrusu Ana Muhalefet Partisi CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun idam edilmesi gerektiğini söylüyor. Akit Gazetesi’nin sözde muhabiri Ulucanlar Cezaevi’nin bahçesindeki İdam sehpasının önünde canlı yayın yapıyor ve “Kamuoyu Kılıçdaroğlu’nun bu darağacında asılmasını bekliyor” diyor.
Kafayı yemiş olsa gerek bu adam. Biz başka bir ülkede yaşamıyoruz, hangi kamuoyu bunu istiyor acaba? Bu tespiti nasıl yapmış? Kamuoyu değil de kendisinin mi böylesi bir düşüncesi ve görüşüm var?
Asıl önemlisi bu yayını izleyen iktidar partisi sözcülerinin ve adaletin sesi çıkmıyor. Sadece CHP’den tepki… Cevap veren bile yok…
Aslında gazeteci de olsa bu kişi ciddi bir suç işliyor. Savcılar nerede o zaman?
***
Seçim çalışmaları, siyasi partilerin kampanyaları, anketler, parti liderlerinin mitingleri hızla devam ederken, sanki seçim sadece Ankara’da yapılıyor gibi bir hava estiriliyor, Millet ittifakının Ankara adayı Mansur Yavaş hakkında peş peşe Savcılık soruşturmaları açılıyor. Şikayetçi olan Necmettin Kesgin adında; verdiği sahte senetler yüzünde 6,5 yıla mahkum edilmiş bir kişi. Sahtecilik, santaj ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından mahkum olmuş bir sabıkalı. Ama Mansur Yavaş hakkında suç duyurusunda bulunarak Savcılığa “suçu bildirmeme” iddiasında bulunuyor.
Şüphesiz T.C Devleti’nin Yasalarına uygun olarak bir şikâyetçi varsa Savcılık soruşturma açacak ve şikâyet edilen hakkında söz konusu suçu işlediğine kanaat getirirse hakkında dava açacak.
Ancak o soruşturma henüz başlamadan Cumhurbaşkanımız ve Ak parti Genel Başkanı Erdoğan televizyon ekranlarından diyor ki;
“O kişi, (Mansur Yavaş’ı kastederek) isterse aday olsun önemli değil, seçimlerden sonra da bunun hesabını verecek. Dokunulmazlığı zaten yok” diyerek bağımsız yargıya yol gösteriyor, ya da soruşturmayı yönlendirmek gibi bir suç işliyor.
Savaşa mı gidiyoruz, yoksa yerel seçim mi yapacağız?
Devletin yönetimi de, yeni uygulamaya koyduğumuz Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi de iktidar da değişmeyecek.
Sadece yerel yöneticilerimizi seçeceğiz.
Ekonomik sıkıntılarımız var, Üniversite bitirmiş gençlerimiz boşta geziyor iş bulamıyorlar, sınırımızda bir savaş var, Suriye sorunumuz var, döviz aldı başını gidiyor, tarımda üretimimiz durma noktasında, her şeyi ithal eden bir ülke durumuna geldik. Enflasyon yükseliyor, yabancı Türkiye’den kaçıyor, faiz yükseliyor. Bütün bunlar dururken, bir adayla uğraşmanın, “iktidar edenler mutlu olacak” diye vazifesinin üstünde ahkâm keserek siyasetçilere idam sehpası göstermenin gereği ve anlamı var mı Allah aşkına.
Varsa kime ne faydası var? Ben anlayamıyorum, anlayan varsa beri gelsin…