ANTALYANIN KAHYASI

Gündem tamam da, ya Talasemi

Antalya’nın ve Türkiye’nin gündemi çok yoğun:

Bir yanda Ergenekon sanıklarının aradan 14 ay geçtikten sonra neyle suçlanıldıkları nihayet ortaya çıktı. Kimseler inanamıyor ama bu insanlar için yüzlerce yıl hapis cezaları isteniyor. Aralarında ne suç işlediğini pek anlayamadım ama papazlara olan kızgınlığından olsa gerek bizim Noel Baba Vakfı Başkanı Muharrem Karabulut da var.

Diğer yanda tekel kavgası veren medya, aradan uzun süre geçtikten sonra yeniden kendi arasında iş kavgasına başladı. Daha doğrusu medya patronları paylaşamadıkları ülke için yayın organlarını ne ölçüde silaha dönüştüreceklerinin ve birbirlerini nasıl suçlayacaklarının hesaplarını yapmaya başladılar. Düne kadar tukaka dedikleri siyasal iktidara manşetlerinde “iç barışı korumalıyız” diyerek mesaj veren medya patronlarının bir istedikleri olsa gerek...

Bir diğer yanda, kendilerinden 1987 ile 1995 yılları arasında, “Siz borçlanmadan kendinize ev almaya niyetiniz yok. Ben sizin maaşınızdan para keseyim de ev sahibi olun” diyen devletine güvenerek ev sahibi olma hayalleri kuran, ancak hem evden olan, hem de tasarruf ettiği parayı yabancıya değil, devletine kaptıran çalışanlar bugünden itibaren o paralarını geri almaya başlayacaklar. Çalışanda ve emeklide bir umut işte. Ya da gündemi değiştirme operasyonunun  bir parçası...

Ve Antalya’da:

Bir türlü bitmek bilmeyen Antkart kavgası...

Sözde Antalya sevgisi ve birbirini suçlayan siyasiler-sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri… İnşaatı tamamlanmak üzere olan kentin tek kapalı yüzme havuzunu yıkarak “Biz yaptık oldu” diyen siyasal güç ve vazgeçilmeyen ve paylaşılamayan rant tutkusu…

Gelecek seçimlere hazırlık adına yıllardır söz verdikleri rant vaatlerini yeniden gündeme getirince, Kırcamililerin örgütlü güç haline gelmesini sağlayan siyasiler…

Hükümetin her türlü desteğini kestiği sorunlar yumağı içindeki bilim ve ilim yuvamız, üniversitemize, hükümet aleyhinde konuşan ve birçok başarıya imza atan Akaydın mı, yoksa ikinci en çok oyu alan Malatyalı İsrafil Hoca’nın mı, ya da kimin rektör seçileceği merakı…

Sanki asıl işleri spor yapmakmış gibi, (üstelik yasa ile yasaklanmasına rağmen) basketbolda birinci ligde mücadele eden iki belediye takımının transferlere harcadığı halkın milyonları, “madem siz sporla ünleniyorsunuz” diye, iki AKP’li Belediyeye karşı hentbolde birinci lige çıkma başarısını gösteren Muratpaşa Belediyemizin bu yıl bu ligde ne yapacağının merakı…

 

Talasemi doğuştan kalıtsal bir kan hastalığıdır.

Sakın böylesi bir gündem içinde Talesemi’nin ne gereği var demeyin. Çünkü biz böylesi gündemle uğraşırken, sağlık ve benzeri sorunlarımızı hep öteliyoruz. Bir Akdeniz hastalığı olan Talasemi ile baş edemeyen tek ülke biziz desem yalan olmaz.

Hastalığın yayılmaması için evlilik öncesi Talasemi testi zorunlu olmasına rağmen, kaderci yapımızla AIDS’ten bile korkmayan bir millet olarak bu testi hiçbirimizin yaptırmadığı gerçeğini nikah kıyan belediyelerimiz de kabullenmiş durumda. Hatta daha da ileriye giderek, bu hastalıkla mücadele edebilmek için Devlet Hastanesi bünyesinde kurulan Talasemi Merkezi’ndeki doktoru acil serviste görevlendiren idarecilerimiz bile var.

Bir de bu hastalıkla mücadele konusuna yıllarını vermiş birkaç hocadan biri de AÜ Tıp Fakültesi Çocuk Hematoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Akif Yeşilipek... Ekibi ile birlikte çok güzel ve başarılı işlere imza atıyor. Söylediklerine hepimizin kulak vermesi lazım:

“Talasemi kalıtsal bir hastalıktır. Yani hastalık taşıyıcı anne-babadan kaynaklanır. İki taşıyıcı evlendiklerinde bebeklerinin talasemili olma ihtimali % 25’tir. Yaptığımız bir çalışmada Antalya bölgesinde taşıyıcılık oranı % 10’un üzerinde bulunmuştur. Yani her 10 kişiden biri bu hastalığı taşımaktadır. Taşıyıcıların tespit edilmesi hastalıktan korunmanın en önemli basamağıdır. Bölgemiz insanları evlenmeden önce mutlaka taşıyıcılık testi yaptırmalıdır. Çiftlerin her ikisi de taşıyıcı ise doğum öncesi tanı yöntemi ile hastalıksız bebek sahibi olma şansları vardır. Hastanemizde 2000 yılından itibaren doğum öncesi tanı uygulaması yapılmaktadır. Bugüne kadar 380 gebeye doğum öncesi tanı uygulanarak 96 yeni talasemili bebeğin doğması önlenmiştir.

Talasemi hastalığının bugün için tek kesin tedavi yöntemi kemik iliği naklidir. Bölümümüzde 1998 yılından beri 95 talasemili hastaya kemik iliği nakli yapılmıştır. Bu hastalarda talasemiden kurtulma oranı %85 gibi çok yüksek bir düzeydedir.

Bir talasemili hastanın tedavi gideri yıllık 20.000 USD civarındadır. Otuz yaşındaki bir hastamızın devlete tedavi maliyeti ise 30x20.000 USD=600.000 USD dir. Hastanemizde yapılan kemik iliği nakli ile hastaların talasemiden kurtarılması veya doğum öncesi tanı ile yeni bebek doğumunun önlenmesi aynı zamanda ülke ekonomisine de önemli bir katkı oluşturmaktadır.

Gerek doğum öncesi tanı ve gerekse de kemik iliği nakli talasemili hastalara uygulanabilecek en ileri tedavi yöntemleridir. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi her iki tedavi birden yoğun olarak uygulayan Türkiye’deki tek merkezdir.”

 

 

 

 

GÜLMECE

 

İnternetten düşenler:

 

İngilizce yazılısı

Bir alkış da ingilizce sınavında 'Nice ............ ...' şeklindeki boşluğu 'Nice mutlu yıllara!' şeklinde dolduran, dahi mi aptal mı olduğunu henüz anlayamadığımız öğrencime istiyorum.

---

Hugo'lar beşledi

Bir alkış da lisede edebiyat kitabından bir metni tüm sınıfa sesli olarak okurken V. Hugo'ya (Victor Hugo) 'Beşinci Hugo' diyen arkadaşımıza gelsin.

---

Ne zaman?

Kardeşim karne almıştı. Fakat birçok zayıf notu vardı. Annem, babamla beni kenara çekip uyarıları sıralıyordu; 'Sakın çocuğun moralini bozmayın, sakın kötü bir şey söylemeyin.' Uyarılar özellikle babama yönelikti; 'Hele de sen, sakın çocuğun gururunu kırma.' Babam daha fazla dayanamadı ve sordu; 'Karne için ne zaman özür dileyeceğiz?'

---

Havale

Bankada gişenin önünde işlemimin yapılmasını bekliyorum. Yanımdaki gişede işlem yaptıran yaşlı teyzeye, işlemini yapan kadın soruyor: 'Parayı kim alacak teyze? Alıcısına ne yazalım?' Teyzem cevap veriyor: 'Bu paranın hayrını görme İnşallah yazalım.'

 (Teşekkürler Hande)

 

GÜNÜN SÖZÜ

Ölür ölmez unutulmak istemiyorsanız, ya okumaya değer eserler yazın, ya da yazılmaya değer işler başarın.

Benjamin Franklin

Yayın Tarihi
28.07.2008
Bu makale 1056 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!