Aslında onların etiketlerine konan gizlilik yaftası, tevazu sahibi oluşlarındandır. Ortalarda görünmeden, bu toplum için çalışırlar, üretirler ve bazen de onların yaptıklarından başkaları paye kazanırlar. Tevazu yüzünden onlar yine sessizliklerini korurlar. Çünkü adı üstünde gizlidirler, bir sır gibi kendilerini saklarlar.
Aslında çok az kaldı bunlardan. Bugün sözünü edeceğim kişi için “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır” yakıştırması da yapabilirsiniz ama o kendisini bu topluma kocasının görevi için değil, bizzat kendini görevli saydığı için adamıştır. Onlardan çok az kaldı toplumumuzda, belki bir elin parmakları kadar...
Lafı çok uzattım sanırım. Sözünü ettiğim gizli kahraman hepimizin yakından tanıdığı Emine Yüksel... Gerçek bir hanımefendi, eli öpülesi bir öğretmen. Bir ana. Aslında o fizikçi, ama edebi yönü de ağı bastığı için şiirler yazıyor. Kitapları var. Bir Anadolu kadını. Çocukla çocuk, büyükle büyük olmasını biliyor. Her adımında, her sessizliğinde, ya da her çıkışında hayat dersi veriyor çevresine. Yaşamda ‘dün’ onun için anlamsız. Bugünü yaşamak önemli şüphesiz ama yarın ne yapacağını planlamak, projeler üretmek onun asıl işi. Bu kenti yönetenlerin eşlerini bir araya getirip onları motive etmek de o’nun işlerinin bir parçası...
Şimdi “Emine Yüksel ne yaptı?” diyenlerinizi duyar gibiyim.
Aslında o kadar çok işi yapıyor ki, gazetelere yansımadığı için duyan, bilen yok.
Belki rakamlarda yanılabilirim. Yüksel çifti Antalya’ya geldiğinde Ulusal Eğitime Destek Kampanyası çerçevesinde okuma yazma öğrenen kişi sayısı 3 bin civarındaydı, aradan geçen 6 senede bu rakam 30 bini aştı. Bu işin mimarı, kim ne derse desin Emine Yüksel’dir. Bu konuda sağlanan başarı, 81 ilimizin vali ve eşleri yanında yüzlerce kursiyerin Antalya’da ağılandığı, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in eşi Semra Sezer’in himayelerinde gerçekleştirilen 2. Ulusal Eğitime Destek Kurultayı Antalya’da gerçekleştirilerek noktalanmıştır. Bu kurultay Antalya için bir övünç kaynağı olmuştur ve Emine Yüksel bu konuda plaket dahi almasa da işin mimarı olmuştur.
Antalya’ya geldiklerinde ilk hayata geçirdiği işlerden biri Antalya’da büyük bölümü kadınların yönetimindeki sivil toplum örgütlerini “Güçbirliği” çatısı altında bir araya getirmek oldu. Bu birliktelik o kadar güzel projelere imza atıyor ki, belki sizler duymuyorsunuz ama, o hizmetlerin gittiği kırsal kesimlerde Emine Yüksel’e hizmeti alanlar artık “Emine Ana” diyorlar. Bu birliktelik eskiden olduğu gibi kıskançlık değil, birlik ve beraberlik içinde topluma hizmet veriyor.
Emine Yüksel’in yaptığı, ancak kendisinin bile toplumda duyulmasını istemediği o kadar çok hizmeti var ki bu köşelere sığdıramayız. Bu sözlerin bir yağcılık olmadığını o bilecektir. Siz de bilin. Benim hiçbir beklentim yoktur. İzin verirlerse ilk karşılaştığımda elini öpüp, ben de ona “Emine Ana” diyeceğim…
Pippa bizi gerçekten affet! (Pippa, perdonaci!)
Dünya barışına katkı vermek için, gelinliği ile yollara düşmüş İtalyan Sanatçı Pippa’ya tecavüz edip, onu vahşice boğarak öldüren kişinin insan olduğunu sanmıyorum. Pippa için tüm Türkiye ağladı. Pippa bir melekti, barış istiyordu ve bu dünya için fazlaydı. Eğer sesimizi duyurabiliyorsak sana özür dilediğimizi duy. Senden gerçekten özür diliyoruz. Pippa, Perdonaci!…
GÜLMECE
İki arkadaş cesaret konusunda iddiaya girmişler. Cesaretlerini ölçmek icin de mezarlıkta bir gece yatmayı seçmişler.Ayni gece mezarlıkta buluşmuşlar. Gece yarısı gürültüler gelmeye baslayınca korkudan ne yapacaklarını şaşırmışlar. Ancak erkekliği de elden bırakmamak için olayın üstüne gitmeye karar vermişler... Gürültüye doğru yaklaşınca yaslı bir adamın mezar taşına bir şeyler yazmaya çalıştığını görüp rahatlamışlar.. Daha cesur olan, adamın yanına gidip; “Ya amca korkuttun bizi” demiş “Ne yapıyorsun gece vakti burada?”. İhtiyar, yavaşça dönüp tıslayan bir sesle cevap vermiş: “Adımı yanlış yazmışlar!”
(teşekkürler Deniz)
GÜNÜN SÖZÜ
Büyük sıçrayışı gerçekleştirmek isteyen, birkaç adım geriye gitmek zorundadır. Bugün yarına dünle beslenerek yol alır.
Bertolt Brecht