ANTALYANIN KAHYASI

Geçmiş zaman olur ki...

Aslında bu satırlar Divan Şairlerimizden biri tarafından kaleme alınmış 

Geçmiş zaman olur ki, , hayalî, cihan değer

 

Anlamı ise;

 ... müthiş anıların olur hayatta, onları yaşarken ne büyük zevk almışsındır, hatırlamak keyifli olduğu gibi, o anı tekrar yaşamak için dünyaları feda etmeye de hazırsındır. Ama bir gitti mi bir daha gelmez...

İşte bugün bu özel yayında 30. yılını idrak ettiğimiz, 22 yılında da filen görev aldığım Antalya Gazeteciler Cemiyeti'nin kuruluşundan başlayarak, bizlere ''Geçmiş zaman olur ki; hayali,  cihan değer''  dedirten anılardan söz etmek istiyorum.

***

13 kurucu arkadaşımızdan bazıları aramızdan ayrıldı. Hepsi için dua edelim, ışıklar içinde yatsınlar. Onların arasında biri vardı ki; hepimizin ''Baba'' dediğimiz, gazeteciler arasında bir karar alınacaksa o'nun onayının gerekli olduğu bir adamdı o. Gazeteciler Cemiyeti kurma onayını da kendisinden almıştık.

Sene 1983 ortalarıydı. 12Eylül'de kapatılan tüm derneklere yeniden kuruluş izni verilmişti. Nuri Baba, tüzük hazırlama görevini sevgili Mustafa Yoldaş'la bana vermişti. O günün revaçta cemiyetler  İstanbul ve Ankara'nın  tüzüklerini temin ederek işe başladık.  Gece-gündüz çalıştık. Güzel bir tüzük çıktı ortaya. Sıra kuruculara gelmişti. Nuri Baba'nın söylediği isimleri bir bir yazdık. Sevgi ve Emel Taner kardeşler birbirlerinden hiç ayrılmazlardı. Kurucular listesinde de ayrılmak istemediler. Sadece rahmetli Emel Taner'in adını yazmıştık. İlk tepki ondan geldi:

- Olmaz  dedi. Ben kardeşimin olmadığı bir yerde olmam...

Nuri Baba;

- O zaman Emel'i de yazmayın talimatı verdi ve listeden çıkardık. Ancak sonraki yıllarda her ikisine de kurucu gibi saygıda kusur etmedik.

15 kurucu isimle birlikte onay için Tüzüğü Dernekler Masası'na teslim ettik. Bir hafta kadar sonra Emniyet Müdürlüğü'ne çağırdılar. İki kurucu üyemiz  Güngör Türkeli ve Naci Uğural, İçişleri Bakanlığı tarafından geçmişteki siyasi faaliyetleri nedeniyle kabul edilmemişlerdi. Çok ısrar ettik, Vali bey'e gittik İtirazlarımız kabul edilmedi.. Bugün kurucular arasında adları yazılı olmayan Hürses Gazetesinin kurucusu Naci Uğural ağabeyimiz Türkiye İşçi Partisi (TİP) de Antalya Milletvekili adayı olduğu için, Güngör Türkeli'de Hava Kuvvetleri'nde teğmen rütbesi ile sol faaliyetlere katıldığı için kabul edilmemişlerdi. Her ikisi de bu cemiyetin gerçek kurucularındandır.

***

Cemiyeti kurduk ama ne yerimiz ne yurdumuz vardı. İlk Yönetim Kurulu;  Nuri Dağtekin (TRT Müdür Vekili), Sadrettin Tunca (Şelale Gazetesi Sahibi), Uğur Özkeleş (TRT Radyo Müdürü), Mustafa Yoldaş (TRT Haber Müdürü)  ve ben 5 kişiden oluşuyordu. 

Antalya'da daha önceleri de Gazeteciler Cemiyetleri kurulmuş, ancak başarılı olamamıştı. Hepimizin meslek adına hayalleri vardı. Mesleğe saygınlık kazandırmak, birlik ve beraberliği sağlamak, çeşitli etkinliklerle, hem üyelerimize, hem de bu kentte katkı vermek istiyorduk. Önce başımızı sokacak bir yer gerekirdi. Araştırmalara başladık ve 2. Kilit İşhanı'nda ofis olarak kullanılan 2 odayı satın almaya karar verdik. 2 bin lira istiyorlardı, bizim hiç paramız yoktu.

Bayram gazetesi çıkarmayı önerdim. O tarihte ofset baskı sadece İstanbul'da vardı ve bizim dört gazete (Antalya, İleri, Hürses ve Şelale) hala tipo ile basılıyor, fotoğraf yerine çok baskı görmekten artık aşınmış, insanların yüzünün, gözünün zor şekillendiği klişeler kullanılıyordu. Kuruldaki arkadaşlarım bu işi başaracağımıza inanmadılar önceden. Baskı için bile paramız yoktu. Ancak Nuri Baba'yı ikna etmek yetiyordu. O dönemde Antalya'yı ayakta tutan 5-6 kuruluş vardı. Antbirlik, Kepez Elektrik, Dokuma Sanayii, MKE Pil Fabrikası ve Yağ Sanayii. Antalya'nın tek yıldızlı Talya Oteli de bu büyükler arasına alıyorduk. Her birinden ilk kez yayınlayacağımız Bayram Gazetesi'ne 500'er liralık ilan-reklam alsak, hem gazete masrafı çıkar, hem de istediğimiz yeri satın alabilirdik.

Heyet olarak ilk ziyareti Kepez Elektrik Şirketi'ne yaptık. Dönemin Genel Müdürü Ahmet Ünsal başta Nuri Baba olmak üzere basın mensuplarına çok dost bir kişiydi, hala da öyledir.  Bizi çok iyi karşıladı, önce yemek ısmarladı, sonra odasında kahveye davet etti. Sıcaklığı karşısında ,''Fırsat bu fırsattır'' diyerek başladım söze:

''Kepez Elektrik Antalya ekonomisini ayakta tutan, Türkiye'nin enerji açığının kapatılmasında büyük rol oynayan övüncümüz bir şirketimizdir. Ahmet bey Gazeteciler Cemiyetini kurduk ve sizin desteğinize ihtiyacımız var. Bir yer almak istiyoruz. Tabii ki sadece size de yük olmadan kurumlarımızdan İstanbul cemiyeti dışında ilk kez Anadolu'da bizim çıkaracağımız bayram gazetesine reklam istiyoruz. Şirketiniz için 2.500 lira düşünüyoruz. Ne dersiniz?'' dedim.

Dedim demesine de başta bizimkiler, ''Hani 500 lira isteyecektik. Atma o kadar'' dercesine yüzüme bakarken, Ahmet Ünsal, her zamanki o sevecenliği ve güler yüzü ile:

-  Ne demek çocuklar, 2500 lira kolay. Ayrıca yeri aldığınızda içini de ben tefriş ettireceğim...

Kepez Elektrik'den dışarıya çıktığımızda sevinçten hepimiz oynuyorduk. Birbirimize sarıldık.

Ahmet Ünsal'ın verdiği moralle diğer şirketlerle birlikte bayramda topladığımız ilan 7 bin lirayı aşmıştı... İstediğimiz yeri aldık, tefriş ettik, Bu mütevazi iki odalı ofiste Başbakanlar, bakanlar misafir ettik...

İşte böyle başladı bu hikaye...

***

Sabah Bayramda çıktı

Bayram Gazetesi geleneğini daha sonraki yıllarda da sürdürdük, hiç ara  vermeden... O dönemde hem yayın, hem yerel gazetelerin yayınlanmaması önemli bir etkendi gazete çıkarmak için...

Ancak bir bayram sabahı kalktığımızda bayilerde Sabah ve Fotomaç gazetelerini gördük. Dinç Bilgin, uzun yıllardır süren bir geleneği sona erdirmiş, Yasa ve yönetmelikleri hiçe sayarak gazetesini bayramda çıkarmıştı. Hemen toplandık, Ankara ve İstanbul Cemiyetleri ile temasa geçtik. Onlar suyun başında, matbaalarda eylem yapıyorlardı. Gazetelerin kamyonlara yüklenmesine engel olmaya çalışıyorlardı. Eyleme biz de katkı vermeliydik. İlk işimiz Nöbetçi Mahkemeye başvurmak oldu. Çünkü Sabah'ın çıkışı yasaya aykırıydı. Nöbetçi mahkeme bu yasal gerekçe ile Sabah ve Fotomaç için toplatma kararı verdi. Ancak karar elimize saat 13.30 civarında geçtiği için bayilerde satılan zaten satılmış, çok az sayıda gazete kalmıştı, ona rağmen polis eşliğinde bu gazeteleri toplattık. Bu eylemi bayram boyunca her gün tekrarladık.

Bülent Ecevit arkadaşımız teknolojiden hep iyi anlardı. Faks daha yeni çıkmıştı ve Sabah'ın Başbayisi Erol Erdem'in Ofisine; gönderen bölümünde dağıtım şirketinin adı ve faks numarası bulunan faks gönderdi. Faks metni aynen şöyleydi:

''Sayın Başbayii; Gazete dağıtımı yasal bazı sıkıntılar nedeniyle 2. bir emre kadar durdurulmuştur. Elinizdeki gazetelerin dağıtımını durdurun. Gelişmeler hakkında sizlere ek bilgi verilecektir. İmza Dağıtım Genel Müdürü ....''

Başbayi Erol Erdem de arkadaşımızdı, o da gazetenin çıkmasından çok mutlu değildi. Faks mesajını alır almaz hemen beni aradı ve, ''Haydi gözünüz aydın, dağıtım durduruldu. Bugün gazeteleri dağıtmıyoruz'' dedi.

Ancak gerçek kısa bir süre sonra ortaya çıktı ve gazeteler piyasaya gecikmeli çıktı, biz de toplatma kararını yine alarak satışa mani olduk...

Bu hikaye böyle devam etti işte...

***

O kadar çok anı var ki; Hepsini yazmaya kalksanız bu gazetenin sütunları yetmez. Son  bir anı...

Rahmetli Sadrettin Tunca'nın sağlığı bozulmuştu. Sık sık ziyaretine gidiyor, bir ihtiyacı olup olmadığını soruyorduk. Hali vakti yerinde, aramızda en zengin gazete sahibiydi. Zenginlik sıralamasında Antalya'nın ilk 5'i arasına da girerdi. Gazeteyi kapatma kararını açıkladı bir gün bize. Kendisine gazeteyi kapatmamasını, cemiyete bağışlamasını teklif ettik.. Adını yaşatacağımızı, gazetenin kurucusu olarak isminin devam edeceğini ve işsiz olan arkadaşlarımıza da bir iş imkanı doğacağını söyledik. Önce hoşuna gitti bu teklif... Düşünmek için zaman istedi ve 3 gün sonra bağışlamaktan vazgeçtiğini bildirdi. Sonradan öğrendik, yakınındaki bazı kişiler, ''Sadri bey bunlara güvenme, gazeteci değiller mi? Yarın vergiyi ödemezler, borç sana gelir'' demişler. Gerçeği görmek için Sadrettin Tunca'nın ömrü vefa etmedi. Mirasçısı da yoktu. Gazete kapandı, resmi ilan hakkı da kayboldu...

***

Türkiye'ye 2,5 basın yeter...

Türk Medya tarihine geçen bu sözleri dönemin Başbakan'ı Turgut Özal söylemişti. Başta basın kuruluşları olmak üzere bu sözlere herkes tepki gösterdi. Rahmetli Özal aslında sermayenin medyaya girişi ile başlayan tekelleşme sürecini  eleştiriyordu. Medya'nın dini ön plana çıkaran cemaatlerin eline geçmek üzere olduğu konusunda uyarıda bulunuyordu.  Madalyonun öbür yüzünde kendisini iktidara gelirken sonuna kadar destekleyen medya kuruluşları, Özal'ın kendilerini karşılarına almasına içerliyordu.

Tam o günlerde geleneksel ödül törenimiz vardı ve Özal'ı davet ettik. Başta İstanbul ve Ankara cemiyetleri olmak üzere meslek örgütleri basına düşmanca davranan Özal'ın davet edilmesine tepki gösterdiler. Biz de kendimizi, ''Ne söyleyecekse söylesin. Başbakan'a açıklama ve cevap hakkını verelim'' diyerek savunduk.

Nitekim de dediğimiz oldu. Özal Dedeman Otel'de yaptığımız ödül törenine geldi. beni cemiyet başkanı olarak odasına davet etti ve:

. ''Bütün cemiyetler bize saldırıyor, sen de sert konuşmayacaksın değil mi?'' diye inceden uyardı ...

Mükemmel bir ödül töreni olmuştu. Ben basının söylemesi gereken her türlü eleştiriyi yaptım. 30 dakika konuşurum diyen Turgut Özal, tam 1,5 saat konuşarak, söylemleri ile basınla arasındaki kırgınlığı da sona erdirdi.

Bana genç arkadaşlarım; ''Ağabey basının sorunlarını anlatmaktan vazgeç artık. Sen 30 yılda neler yaşadın o'nu anlat'' dediler. Artık gençleri dinliyoruz. Onların bu işi bizden daha iyi yapacaklarına inanıyoruz. Yeter ki; ağabeylerine saygıda kusur etmesinler, dediklerimizi yapmasalar da, yapacakmış gibi dinlesinler...

Bizden de bugün bu kadar: Geçmiş zaman olur ki; hayali, cihan değer...

Yayın Tarihi
20.09.2014
Bu makale 8960 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Erdoğan bey 1 ayı geçti yeni yazılarınız gelmedi, bekliyoruz sabırsızlıkla.Akdeniz Üniversitedesinki mobbing , yolsuzluklar ve hayali projeler hakkında olmasını ümit ediyoruz.

BÜLENT 10.12.2014

Erdoğan bey mrb, üniv müdür,başkan, genel sekreter ve rektör hakkında şuan guncel olumsuz haberler yayınlanmışken konularla alakalı detaylı tüm bilgilerin sizde olduğunu biliyoruz.Lütfen sessiz kalmayın üniv çalışanlarının sizin yazılarınıza ihtiyacı var.

yasar 07.11.2014

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!