Yeni Alanya Gazetesi’nin imtiyaz sahibi ve Alanya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mehmet Ali Dim, iki haftadır yazılarında Alanya esnafının güç durumda olduğunu dile getiriyor. Hele son yazısında durumu öylesi sergilemiş ki... Özetle “Çarşı Yanıyor” diyor. Biz de haftasonu Alanya’daydık... Koskoca kentin üzerine adeta ölü toprağı serpilmiş. Yan yana iki-üç dükkandan biri kapalı. Akşam hava karardıktan sonra cadde ve sokaklarda tabiri caizse in-cin top oynuyor.
Bu durgunluğun sebebini tartışıyoruz. Ben, turizmin kötü gidişi mi acaba Alanya’ya bu hale getirdi diye düşünürken, Alanyalı dostlar sebebi sadece turizme bağlamıyor. Mehmet Ali Dim’den mantıklı bir yorum geliyor:
“1994 ve 2001 krizlerinde Türkiye’nin hemen tüm illerinde sıkıntılar yaşanırken biz krizleri güle oynaya atlattık. Çünkü döviz değer kazanmış, inşaat sektörü lokomotiflik görevini gerçek anlamda yapmış, henüz her şey dahil belası kent merkezine musallat olmamıştı. Geliri dövizden olan kentte bol da turist gelince işler tıkırında gitti.”
Mehmet Ali Dim, Alanya’nın geleceğinde artık turizm yerine ticareti ve eğitim kurumlarını ön plana çıkarmanın zamanının geldiğini de söylüyor. 20 bin öğrenciyi barındıracak Alanya’nın ticarette de ön plana çıkacağına inanıyor.
Ya şimdi durum ne? Turist eskisi gibi kent merkezine gelmiyor. Döviz, bırakınız yerinde saymayı, 5 yıl öncesinin seviyelerinde dolaşıyor, zaman zaman da düşüyor. İnşaat sektörü durmuş halde. Kent halkı turizmden yeterli payı alsa da esnafın siftah bile yapmadan kepenk kapattığı günler çoğunlukta…
Ne yapmak lazım?
Şimdi Alanya’nın bu başına gelenler aslında Antalya’ya da yabancı değil. Bizim esnafın da iyi durumda olduğu söylenemez. Belki Antalya’da tarım ve sanayideki üretime yönelik girdiler kentte ticaret hayatını biraz olsun hareketlendiriyor. Bütün bunlara rağmen ülke ekonomisine önemli döviz girdisi sağlayan turistik kentlerdeki esnafın ve KOBİ’lerin durumlarının tartışılması, başta esnaf kredileri olmak üzere diğer desteklerin gözden geçirilmesi lazım. Daha doğrusu bu kentlerdeki esnafa biraz ayrıcalık lazım. Bu ne mi olabilir? Halk Bankası aracılığı küçük esnaf ve sanatkara verilen kredi faizleri ve ödeme planları daha iyileştirilebilir.
Dolmuş muhabbetleri
Yolcu müsait bi yerde inmek ister ama dili sürçer:
- Şoför bey mübarek bi yerde inebilir miyim?
- Şu ilerdeki caminin önünde bırakayım teyze seni...
Kadın:
- Kızım dur! Ben vereyim benim ki bozuk zaten...
Kızı:
- Aman ne olacak sanki nasılsa benimki de bozulacak, ben vereyim!
Oğlum bu Eminönü'nden geçer mi?
- Yok teyze biz Taksim'e çıkıyoruz.
- Hah tamam oğlum siz gidin ben gelmeyeceğim.
Arkadaki aksi teyze öndeki uzun saçlı delikanlıya seslenir:
- Kızım şurdan bir kişi uzatır mısın?
- Ben kız değilim!
- Amaaaan ne bileyim kız mısın dul musun, uzat işte.
- Mükemmel bir yerde inebilir miyim?
Yolcunun kafası karışık sanırım, kendisi de dolmuştakilerle birlikte güler söylediğine şoför kadını indirirken:
- Buyrun size layık değil ama!
Rumeli-Hisarüstü otobüsü Taksim'e doğru gidiyor. Beşiktaş dolaylarında gayet aceleci bir tavırla:
- Kaptan orta kapıyı rica edebilir miyim?
Bizim şoför olaya hakim:
- Tabii abi ayıp ettin. Al götür senden kıymetli mi?..
Pek dolu olmamasına rağmen minibüs hareket etmek üzereydi. Tam o anda kavga ettikleri her hallerinden belli olan iki arkadaş minibüse bindi. Birbirlerinin yüzüne bile bakmıyorlardı. Çocuklardan biri şoföre parayı uzattı:
- Abi bir öğrenci bir de hayvan alır mısın?
Günün Sözü:
Sevgi insan varoluşunun baş yasasıdır.
Dostoyevski