Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlamaya hazırlanıyoruz. Kimimiz bu günü Sevgililer Günü yerine koyup hediyeler alıyor, kimimiz de, eski dönemlerde iş hayatındaki kadınların çektiği sıkıntıları anmak için kutluyor. Kutlamak mı lazım, yoksa kadınlarımızın içinde bulunduğu sorunları çözme konusunda tartışmamız mı?
Ben şahsen bunların tartışılmasından yanayım. Kutlama kolay, sorunu çözmek biraz emek ister.
İki büyük sorun var önümüzde; Birincisi; Kadın Cinayetleri ve kadına karşı şiddet, ikincisi ise başta siyaset kurumu olmak üzere; kadının yeterince temsil edilememesi.
***
“Kadın Cinayetlerini Durduracağız” platformunu duydunuz mu bilmiyorum. Dünya Kadınlar Günü nedeniyle bir açıklama yaptılar. Rakamlar tüyler ürpertici, ayrıca ülkemizin gelişmişliğinin de göstergesi. 2018 yılında 440 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Kimi eski eşi, kimi ağabeyi-kardeşi, kimi eşi tarafından katledildi. Kimilerini de töre uğruna küçük kardeşleri…
Bir başka rakam daha var. O da “Dünya Kenti” yakıştırması yaptığımız Antalya ile ilgili. 2018 yılında meydana gelen Kadın cinayetleri arasında 24 cinayetle, İstanbul’dan sonra Antalya ikinci sırada…
Neresinden bakarsanız bakın, Antalya’ya bu konudaki ikincilik hiç yakışmıyor. Siyasetçilerimiz, belediyeler; Çağdaş bir kent hayali kurup, çaba harcarken; 72 milletin geldiği Antalya’da insan kalitesinin de düşüşünün işareti bu durum.
Sokağa çıktığınızda yüzlere bakıyor musunuz? Suriyeliler başta olmak üzere büyük bölümü Ortadoğu kökenli insanlarla karşılaşıyoruz. Cadde ve sokaklarda adeta bağıra-çağıra başka diller konuşuyorlar. Polis zaman zaman sokakta birlikte dolaşan gençlerin kimliklerini isteyerek GBT sorguluyorlar. Yüzlerinden ve dillerinden Suriyeli oldukları belli kişilere soru soran bile yok. Üç aylığına Türkiye’ye turist olarak gelmiş binlerce insan sokaklarda dolaşıyor. Bunlar içinde Türk Devletlerinden gelenler de var şüphesiz.
Sözün özü Antalya’yı bu yaftadan kurtarmamız lazım. Nasıl yaparız, bunu yönetenler bilir…
***
Antalya Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Naci İşoğlu, sağlık çalışanlarına yönelik saldırılara dikkat çekerek “Biz fiziksel ve sözel saldıraya uğramak, hatta öldürülmek için bu mesleği seçmedik, meslek andını bunun için okumadık” diyor. Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Tayyar Asrık da, son 3 yılda 431 sağlık çalışanının yaşadığı stres yüzünden intihar ettiğini söylüyor.
Bu rakamlar da ürkütücü. Hani doktorlarımız için eskilerin bir sözü vardır:
“Allah doktorlarımızın yokluğunu da göstermesin, onlara muhtaç da etmesin” denir.
Onlara kızınca döverek, söverek nereye varabiliriz ki? Daha iyi mi tedavi oluruz? Hasta olanımızı yaşatmak için uğraşan, didinen, ter döken bu insanlara biraz daha hoşgörü lütfen…