Bir düşünür söylemişti bu sözleri ama kimin söylediğini hatırlayamadım. “İktidar olmak kolaydır. Asıl önemli olan onu sürdürebilmektir” gibi bir söz. AKP’de de sorun sanıyorum iktidarın sürdürülebilir olamamasından kaynaklanıyor.
AKP il yönetimi içindeki tezgahları yazdıktan sonra aynı yönetim içinde ve partililerden çok telefon ve mesaj aldım. Öyle anlaşılıyor ki medya AKP yönetiminde üzeri küllenmiş ateşe bir maşa sokup çıkardı. Meslek etiği açısından isimlerini açıklayamam ama bakın ne diyorlar:
- Bu yazdıklarını az bile. Daha neler var neler...
- Rahmetli Hamza Taş’ı mumla arıyoruz. O hiç değilse bazı gerçekleri kamuoyuna yansımadan örtbas edebiliyordu, yönetimine hakimdi. O ne derse o olurdu.
- Şöyle bir bakın. AKP’li Büyükşehir Belediyesi’nde başkan yurt dışında, aynı belediyenin 640 minibüs ihalesini kazanan kişi başkanlığa vekalet ediyor.
- Biz neler yapıyoruz bu halk yine çok sabırlı. İlkokula giden çoluk çocuktan bile okuluna gidip gelirken dolmuşa ve otobüse binecek diye 10 lira kart parası alıyoruz. Bu nasıl bir eziyettir insanlara?
Bütün bunları, samimiyetle söylüyorum AKP’liler dile getiriyor.
Oh nihayet bir konuşan çıktı
Ben ve bu konuda yazan birçok arkadaşım AKP’nin iddialara yanıt vermemesini eleştirmiştik. Ballı ocaklarla ilgili suçlanan AKP’nin ormanlardan ve de sosyal işlerden sorumlu İl Başkan Yardımcısı iskeleci Yüksel Yüce nihayet konuştu. Özet olarak “veremeyeceğim hiçbir hesap yok” diyor ama açıklamasına bakarsanız iddialarla ilgili pek de tatmin eden yanıt yok.
AKP kimliğini hiç kullanmadığını öne süren Yüksel Yüce, yaptığı yazılı açıklamada, geçen hafta kendisi hakkında bazı basın yayın organlarında haberlerin yer aldığını belirterek, baba mesleği olan mermer fabrikalarında 1996 yılından itibaren sektörün içinde bir kişi olarak mesleğini devam ettirdiğini ifade ediyor. Maden İşleri Genel Müdürlüğü'nden maden arama izni aldığının doğru olduğunu belirten Yüce, açıklamasında şu görüşlere yer veriyor:
“Takdir edersiniz ki, maden arama iznini her Türk vatandaşı alabilir. Ben de bir Türk vatandaşı ve işadamı olarak işimin gereği, bu gibi girişimlerde bulundum. Ancak sadece aramayı kapsayan bu ruhsatla herhangi bir ticari işlem gerçekleştirmediğim gibi, şartları uygun olan her Türk vatandaşının alabileceği bu belgeden herhangi bir gelir de elde etmedim. İnsanın kanunlar çerçevesinde kendi işini yapması ne zamandan beri (Büyük tezgah) olarak manşetlere çekilir oldu anlayabilmiş değilim. Trilyonluk rant kazandığım iddiaları da tamamen yalandır. Amacı, bu iftiralarla partimizi karalamak ve yıpratmak olan bu kişileri malvarlığımı araştırarak, iddialarını ispata davet ediyorum. Çünkü benim alnım açık, başım diktir. Veremeyeceğim hiçbir hesap yoktur.''
Hepsi güzel de…
Cevap ve düzeltme hakkına saygımızdan bu açıklamaya aynen yer verdik ama bizim yazımızda dile getirdiğimiz, tahsis belgelerini partidaşı İl Genel Meclisi Üyesi Niyazi Çetin ile kendisi gibi İl Başkan Yardımcısı olan oğlu Ali Çetin’e neden ve kaç paraya devrettiğini söylemiyor. İşin sırrı ve kapalı kapılar ardındaki gerçek de bu zaten. İnşallah onu da yakında öğreniriz.
Bunlar garson mu devlet memuru mu?
Önceki gece televizyonda, kendisine mikrofon uzatılan yaşlı bir bayan, koca koca adamların günlerdir “rüşvet mi, bahşiş mi, ahlaki mi, hukuksal mı” tartışmalarına son noktayı koydu. Ve dedi ki; “Tapu memurları garson mu da bahşiş vereceğiz?”
Evet teyzem bunlar devletin memuru ama kendilerini garson sanıyorlar. Nasıl sanmasınlar ki, koskoca bakanları, koskoca genel müdürleri peşpeşe açıklamalar yaparak bahşişle rüşvetin karıştırılmamasını, tapucuların aldığının aslında tapusuna kavuşan vatandaşların sevinç ifadesi ve bahşiş olduğunu söylerken, onlar ne yapsınlar? Tabii ki bahşiş niyetine rüşvet alacaklar. Tıpkı rahmetli Özal’ın; “Benim memurum işini bilir!” dediğinde rüşvetin birdenbire hortlaması gibi bir durumdan ibarettir bu da…
Bir de bizim milletvekili Hüsnü Çöllü memleketin başta türban olmak üzere o kadar sorunu duruken bu meseleyi meclise taşımış. Bakana sorular soruyor. “Kamu hizmetinin sunumu aşamasında, hizmet alanların bahşiş vermesi, kamu yönetim ilkeleriniz ile bağdaşmakta mıdır?” diyor.
İşin mi yok be kardeşim. Bırak bu işleri. Hani deveye sormuşlar ya; “Boynun niye eğri?” diye. İşte cevabı burada, soru sorup durmayın. Bırakın adamlar istedikleri gibi yönetsinler. Çünkü biz bunu hak ettik...
Bir Fıkra
Temel ile Dursun
Temel ile Dursun her gün mendirekte balık tutarlarmış…
Birgün Dursun, "Ula Temel" demiş, "Haçan sen böyle paluk tutarken, pen senun eve sızsam, senin Fadimeyle aşna fişna edup, hamile pıraksam, penden çocuğu olsa, senle pen ne olurduk?"
Temel sakin, yanıtlamış: "Odeşmiş olurduk..." (Teşekkürler Meriç)
Günün Sözü
Tarih tekerrür diye tarif ediyorlar. Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?
Mehmet Akif Ersoy