Geçenlerde Antalya ve bazı ilçelerinde 4,7 şiddetinde bir deprem oldu. Gazetelerde çıkan haberlere göre kimsenin umurunda olmamış. Falezler üzerine kurulmuş Antalya’da bugüne kadar meydana gelen depremlerin daha çok deniz dibindeki fay hattından kaynaklandığı biliniyor. Ancak bu kez meydana depremin merkezi Akseki ilçesiydi. Bunu da unutmayalım.
Geçenlerde Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Ali Keleş de yaptığı bir açıklamada Helenik-Kıbrıs fayı etkisindeki hareketlilik nedeniyle Antalya’nın hemen hemen birkaç günde bir sallandığını belirterek, depremin çok yakın olduğunu söyledi.
Sizin anlayacağınız 4. Derece Deprem bölgesi iken 1. ve 2. Dereceye yükseltilen Antalya’da 4. Derece deprem bölgesi için hazırlanan İmar Yasasına ve yönetmeliklere uygun yapılan evlerin depreme dayanıklılık performansının yok denecek kadar az olmasından korkmalıyız. Bu korku; nancak binalarımızı depreme karşı güvenli hale getirdiğimizde yenebiliriz. Bunu sağlayacak olan da yine Devlet Baba’dır. Bölünmüş yollar yapmak yerine, insanların can ve mal güvenliğini tehdit eden konutları oturulu hale getirmek gerekir diye düşünenlerdenim…
Kentsel dönüşüm
Bu aşamada kentsel dönüşüm Antalya için adeta zorunla hale geldi.
Ancak mevcut imar lejantı ve yönetmeliklere göre kentsel dönüşüm tek konutu olan emekli ve maaşla çalışanlar için çok zor görünüyor. Çünkü Kentsel dönüşümden yararlanmak isteyen binalarda inşaat alanlarının aynı kalması, bina yenileyenlerin müteahhide bir ödeme yapmalarını gerektirdiğinden dönüşümün Antalya’da uygulanabilirliği zor gibi görünüyor.
Aslında Antalya’da Kentsel Dönüşüm adı altında yapılan işler, dönüşümden çok bina yenileme gibi de görünüyor. Bu nedenle gerçek kentsel dönüşüm uygulayabilmek için ya İstanbul’da yapıldığı gibi binaların inşaat yüzölçümlerini artırmak, ya da ada bazında yapılacak uygulamalarla yeni imar planı yapmak gerekiyor. Örneğin yarıdan fazlası deprem riski taşıyan Işıklar Caddesinde tüm cadde boyu yapılacak bir kentsel dönüşümde planlamasında, alan 2000 metrekareyi geçtiği için kat serbestliği nedeniyle yüksek binalar yaparak müteahhit payı da çıkarılabilir. Aksi halde zorunlu yıkılması gereken binalar dışında kimse binasını yıkıp yeniden yapamayacaktır. Bu konuda kolaylaştırıcı çözümler üretmek de Devlet’e düşmektedir. Çünkü; konuya bir de Stratejik açıdan bakacak olursak, sadece riskli yapıların yıkılıp, yerine yenilerinin yapılması ve fiziksel ortamın iyileştirilmesi yeterli değil. Sürdürülebilir dönüşümü esas alan, sosyal adaleti ve gelişimi, sosyal bütünleşmeyi, yerel kalkınmayı, tarihi ve kültürel mirası ve doğal çevreyi koruyan bütünleşik bir yaklaşıma ihtiyaç var.
Marka şehir
Bir de madalyonun diğer yüzü Var. Antalya için başta belediyelerimizin yöneticileri ve siyasetçilerimizin söylemlerinde “Marka Şehir” olarak adlandırılan Antalya’da, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanı Ergün Turan’ın söylediği gibi;
"Şehirlerimizi gecekondu, kaçak, fonksiyonunu yitirmiş, Sağlıksız, afetlere karşı riskli, fiziksel olarak köhnemiş ve yapı ömrünü tamamlamış yapılardan arındırmadıkça ve binalarımızı depreme karşı güvenli hale getirmedikçe marka şehirler oluşturamayız."