Bir siyasi parti için temel hedef; parti tüzük ve programları çerçevesinde iktidar olmaktır. Bu hedefe ulaşmak için de partililik ruhu ile birlik beraberlik içinde çalışmak, topluma hizmet gerekir. Bu merkezi yönetim için de böyledir yerel yönetim için de…
Hedefine ulaşan bir parti, bu kez ülkesi için yeni hedefler belirlemeli, kendisine güvenen vatandaşını mutlu edecek projeler peşinde koşmalı, ülkesini yabancı ülkelerle rekabet edecek güce taşımalıdır. Büyük Atatürk’ün dediği gibi her siyasi parti yöneticisinin görevi, ülkesini muasır medeniyetler seviyesine ulaştırmaktır.
Bu durum merkezi yönetimde de böyledir, yerel yönetimde de…
Siyasetin yerel boyutunda teşkilatlar önemlidir. Teşkilat aslında halkın sesini yansıtır. Teşkilat; yönetim sistemi ve tarzını sergilerken, daha doğrusu hizmet verirken partisine oy veren halkın sesini dinlemek zorundadır. Aksi durumda halkından koparsa sonu hüsrandır.
Siyasetçi halkın vekilidir. Halk ona verdiği yetkiyi istediği zaman geriye alabilir. Kimse de bu duruma engel olamaz.
Peki, şu anlattıklarımızı bir örnekleyelim isterseniz. Bir siyasi parti olarak iktidar ateşi ile yanıp tutuşan CHP’yi ve ana muhalefet olarak bu partimizin Antalya teşkilatını ele alalım:
Sebepleri çeşitlidir ve ayrı bir platformda tartışılabilir, ama Antalyalı iktidara rağmen, Antalya Büyükşehir ile merkezdeki 5 ilçenin dördünde CHP’li başkanları göreve getirmiştir. Bu CHP için gerçekten büyük bir başarıdır. Bu başarı CHP’yi yerel seçimde hedefine ulaştırmıştır.
Peki kavga niye?
Aradan geçen 10 aya yakın sürede “Neler oldu?” diye şöyle hafızamızı bir zorlayalım:
- CHP Büyükşehir’de 1,4 milyon borcu olan bir enkaz devraldı.
- Bu borçtan kurtuluşun tek yolu olarak görünen mülk satışı için Büyükşehir başkanının yetki talebine önce kendi partilileri karşı çıktı, aynı partinin başkanları grup toplantılarını terk etti, meclis toplantılarına katılmadı, bu fikir ayrılığının yarattığı kavga başka konularda da su yüzüne çıktı.
- Daha ilk haftasında iki meclis üyesinin adı rüşvet dedikodusuna karıştı, “o senin adamında, bu benimdi, o’nu sen buldun” kavgaları başladı.
- Büyükşehir ile ilçe (eskiden alt) belediyeleri arasında, başkanların farklı partilerden olması nedeniyle çıkan kavgalar belki de ilk aynı parti içinde sergilendi, diğer partili başkanlar sessiz kalmayı ve kavgayı izlemeyi tercih ettiler. CHP lideri Baykal’ın dört belediye başkanını bir araya getirerek düzenlediği barış yemeği de sonucu pek değiştirmedi. Bu kavgaları, “CHP’de parti içi demokrasi vardır. Biz iş için kavga ederiz, ama hedefimiz aynıdır” sözlerinin zaman içinde kandırmaca olduğu ortaya çıktı.
- Önceki belediyeden gelen yatırım ve projeler rafa kaldırıldı, Antkart uygulaması iptal edilmesine karşın yerine ikame edilecek Halkkart bir türlü uygulamaya konulamadı. Ulaşım sorunu çözümlenemedi, Halk Otobüsleri ile Minübüscüler arasında bir kısmı yargıda olan kavgalar sürerken, borçlu (!) Büyükşehir Belediyesi otobüs alımı kararı ile kavganın tam ortasına girdi. Raylı sistem kör-topal devreye sokuldu, aynı hatta otobüs ve minübüsler hala çalıştığı için hiçbir çözüm gelmedi, vagonlar boş gidip gelmeye başladı. Kendilerini, “CHP’li Büyükşehir’i seçtirenler” olarak ilan eden ya da gören otobüs ve minübüsçüler adeta “ali-kıran baş kesen” liğe soyunda, kimsenin lafını dinlemez, başlarına buyruk teşkilatlar haline geldi.
- CHP’nin ilçe başkanlığı seçimlerine belediye başkanlarının gölgesi karıştı. Tarafsız olması gereken başkanlar burada da rekabet sergileyerek parti içinde güç kazanmanın yolu olarak ilçe seçimlerini gördüler. Belki de ilk kez bir parti içinde bu huzursuzluklar nedeniyle seçim iptal edildi. İki aday arasındaki siyaseten doğal olan kavgaya tarafsız olması gereken il başkanı da katıldı, iptal edilen Muratpaşa ilçe seçimi için, “Sonuç değişmez” yorumu yaptı.
- Konyaaltı ilçe kongresinde gereksiz yere eski defterlerin açılması, kongrelerin hesaplaşma arenasına dönmesine sebep oldu. İyi niyetinden hiçbir zaman kuşku duymadığım, duygusal insan İl Başkanı Ömer Melli bu tür tartışmalara mani olmayarak teşkilatın giderek zayıflamaya başlamasının tohumlarını attı.
- Hoca’nın, Rektörlük döneminde, “Beni hiç sıkıntıya sokmadılar” diyerek Üniversiteden getirdiği ekibi parti içinde rahatsızlık yarattı, mevcut belediye çalışanlarına karşı duyulan güven bunalımı onları büyük ölçüde rahatsız etti.
Görünen o ki, bu kavgalar devam edecek. CHP’de paylaşılamayan, ancak adını koyamadığım bir şey var. Ancak bir gerçek daha var ki, CHP büyük zorluklarla elde ettiği seçim zaferlerini, kendi elleriyle yıkmayı tercih eden bir parti durumuna geldi. Bunu niye yaptıklarını bir bilebilsem sizlerle de inanın paylaşacağım…