Hep övünüyoruz.
Dünya Kenti olduğumuzu söyleyerek kendimizi kandırıyoruz aslında.
Çatılarımız gün ısı adı verilen ilkel güneş enerjisi sistemleri ile çöplük gibi.
Hele şehir merkezindeki çatılar, ayrıca işe yaramayan malzemenin çöplüğü...
Apartmanların duvarları sıra sıra klima dış üniteleri ile insanlara isyan ettiriyor. Çatılara konan antenlerin kabloları rüzgar eşliğinde bayrak direği gibi...
***
Daracık sokaklar çift taraflı korsan parklarla adeta işkence yollarına dönmüş. ''Madem park yapıyorlar, hiç değilse para ödesinler'' diyen ve park sorununu çözmekle görevli Büyükşehir Belediyesi 'nin ellerine birer elektronik makine vererek sokaklarda konuşlandırdığı sarı gömlekli kızlar... Aslında istihdama güç katıyor, kimin umurunda otopark sorunu...
***
En büyük sorun denince 7'den 70'e herkesin fikir birliği ettiği ulaşım konusunda kılını adeta kıpırdatan yok.
Zamanında yanlış ya da doğru yapılmış alt geçitler, yenilerini ister, tramvay koca caddeleri kapatmış, otobüs ve dolmuşlar ana arteri işgal etmiş, yolunu bilmez yolcu, nereye hangi araçla gideceğini 3 yıl geçmiş öğrenemez, siyasiler ulaşım araçlarında kullanılan kartlar ak mı olsun, halk mı olsun kavgasına tutuşmuş, mahkemelerde sürünür,
Adım başı, planlanmadan konan trafik sinyalizasyonu nedeniyle tıkanan yollar, 1 kilometrelik Güllük Caddesini 20 dakikada geçebilen araçların tıkadığı yollar...
Ve 1994 yılında Hasan Subaşı'nın başlattığı, aradan bunca yıl geçmesine rağmen, bir türlü tamamlanamayan ya da yapılamayan ulaşım Master Planı...
***
Nüfusu 2 milyonu aşmış, ama hala caddelerinde zaten sıkışık olan trafiği engelleyen çöp toplayıcıları ile ünlenmiş bir kent... Kırmızı ışıklar o kadar uzun süreli ki; bekleme sırasında sürücülere satış yapan dilenciler...
***
Şehrin girişinde gecekondularla başlayan, kent merkezinde tabelalarla devam eden görsel kirlilik...
***
Turistik bir kentte olması gereken cazibe merkezi elimizde var ama kıymetini bilmeyiz. Kaleiçi gibi, dünya mirası bir çekirdek kentimiz var ama biz o'nu, sahiplenme kavgası yüzünden yok etmeye çalışırız. Ağahan Ödüllü Kaleiçi'ne insanların inmeyişine, yıkılmaya yüz tutmuş binaların restore edilmeyişine, ya da yakılmasına, yeni yapılaşmalara göz yumulmasına, turistlerin kazıklanmasına, bu güzel tarihin yok edilmesine seyirci kalan yerel yöneticilere ne demeli acaba?
İnsanı da uymuş yönetenlerine... Trafikte korna ile birbirlerine sinkaf edenler, birbirlerine saygısız sürücüler, birbirlerini tanımayan, selam vermeyen komşular (!), erkeklerinin dedikodu yaptığı, kent bilincinden yoksun, bu kentin ekmeğini yiyip ihanet edenler... Çuvaldızı kendimize batırıp halkın ve kentin sorunları ile uğraşmak yerine birbiri ile kavgayı tercih eden yerel medya...
***
Deveye sormuşlar ; ''boynun neden eğri?'' diye. O da, ''Nerem doğru ki'' diye yanıt vermiş. Aynen bizim gibi...
***
Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği (ANSİAD) çok iyi bir adım attı. Belki başlangıç yaptı. Kentteki, görsel kirliliğin sona erdirilmesi için yerel yöneticileri tek tek ziyaret ederek İmar Planı Yönetmeliğinin değiştirilmesi için onlardan söz aldı. Başkan Ali Eroğlu ve ekibini birer kent gönüllüsü olduklarını kanıtladıkları için kutluyorum.
Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) da kent dinamiklerini bir araya getirerek düzenledikleri arama konferansı ile güzel Antalya'nın 2023 vizyonunu belirleme çabasına girdi. Alkışlıyorum.
***
Sıra siyasilerde... Bu kentin Belediye Meclisleri gündemlerinin yüzde 90'ını oluşturan plan tadilatlarından ve ranttan vazgeçsinler. Ve adına ''Dünya Kenti'' denen Antalya'yı gerçekten bu ismi layık bir kent haline getirsinler...