ANTALYANIN KAHYASI

Bunun hesabını kim verecek?

Bugüne dek sadece başta çağın vebası AİDS olmak üzere toplu ölümlere yol açan bulaşıcı hastalıklardan ölümlerde cesetlerin toprağa gömülerek kireçlendiğini duymuştum. Oysa zararlı ağaçların da aynı biçimde ve yöntemle toprağa gömülerek kireçlendiklerini öğrendim.

Sözünü ettiğim, belediyelerin çevre düzenlemesinde kullanılmak üzere ithal ettikleri palmiyeler... Milyonlarca dolar ödenerek kendimize Afrika ya da Arabistan ülkesi imajı vermek için ithal ettiğimiz bu ağaçlarda ortaya çıkan ve ‘kırmızı palmiye zararlısı’ olarak adlandırılan hortumlu bir böcek türünün de yurda girmesi ve hızla yayılması nedeniyle Antalya'da ilk etapta 200 palmiyenin imha edileceği bildirildi. Antalya Tarım İl Müdürü Bedrullah Erçin’e göre kırmızı palmiye böceğinin verdiği zararlar her geçen gün artıyor. En önemlisi de bu zararlı yerli hurma ağaçlarını da tehdit ediyor.

Kuzey Afrika ülkelerinden Mısır, Fas ve Tunus başta olmak üzere çeşitli ülkelerden 2004'ten bu yana toplam 18 bin 397 palmiye ağacı ithal edildi. Kırmızı palmiye böceğinin ortaya çıkmasından sonra geçen yılın ortalarında palmiye ithalatı durduruldu.

 

Palmiye çok mu gerekliydi?

 

Antalya’da belediyelerin, çeşitli firmaların yaptığı palmiye ithalatına 1 milyon 103 bin 820 dolar, yani eski parayla yaklaşık 1 trilyon 350 milyar lira ödendiği anlaşıldı. Diğer illerden de palmiye ithalatı yapıldığı da göz önüne alındığında bu uğurda ödediğimiz paralar ortada.

Bu ithalatı yapan belediyelere baktığımızda genellikle AKP’li belediyeleri görüyoruz. Hatta bazı belediyeler var ki, iklim olarak palmiyenin yetişmesi mümkün olmadığı için suni palmiye ithal etmişler. Bu kadarı da pes dedirtiyor insana...

Anadolu’daki bazı kentlerde ot yeşermediğini dikkate alırsak onların süs için de olsa palmiye ithal etmelerini kabullenebiliriz, ya Antalya ve çevresindeki illere ne demeliyiz? Bizim güzelim narenciyemiz varken bu palmiye çok mu gerekliydi. Ya da sokağa atılacak bu kadar çok paramız mı vardı?

Cevap veren olmayacaktır ama biz yine soralım... Bu arada bazı firmaların Kuzey Afrika ülkelerinden satın aldıkları böcek bulaşıklı palmiye ağaçlarını, ithalatın yasaklanmadığı bir ülkeye satıp, oradan Türkiye'ye ithal ettikleri de öne sürülüyor. Şimdi ortaya çıkan zararı bence ithal kararını veren belediye başkanlarından ve meclis üyelerinden almalı...

 

Yargı sen her şeye kadirsin…

 

Şüphesiz iktidar bir güçtür. Ama bu güç onlara istediklerini yapma yetkisi vermez. Onları da denetleyen kurumlar olmalı. Demokrasinin gereği bu zaten. Nitekim öyle oldu. Menderes başkanımız açtığı ihalelere muhalefetin mafyavari biçimde engel olmaya çalıştıklarını söylese de nihai kararı yargı verdi ve Türel’in mafyavari dediği engellemeyi haklı buldu. Yargı da olmasa işimiz zor...

 

 

 

GÜLMECE

 

 

Yaşanmış olay

 

Adamın biri arabasıyla giderken, yolda el kaldıran kişiyi, arabasına alır. Adam arka tarafa biner. Araba hareket eder, şoför yolcuya; “Eee hemşerim... Kimsin, nerelisin, nereye gidersin?” diye sorar.

Yolcu, “Ben Azrail’im... Canını almaya geldim” der.

Şoför, “Sen mi Azrailsin!” der, sonra da basar kahkahayı, “Yav senin gibi Azrail mi olur!?” diye de ekler.

Yolcu son derece sakin, otoriter ve ciddidir. Sakin bir tavırla, “Sen daha önce hiç Azrail gördün mü de bana inanmıyorsun be adam” diye sertleşir. Sonra yumuşar der ki, “Demek benim Azrail olduğuma inanmıyorsun?”

Adam, “Evet” der, “Sana inanmıyorum.”

Yolcu, “Peki… 200 metre ileride, arabana bir adam daha alacaksın” der...

Gerçekten de yolcunun dediği gibi 200 metre ötede bir adam ısrarla el kaldırmaktadır. Adam durur, onu da arabaya alır.

Yolcu ön tarafa oturur. Ancak olaylar, bundan sonra daha da enteresanlaşır...

Adam yanındaki yolcuya da kim olduğunu, nereye gittiğini sorar. Yolcu da kendini tanıtır. İlerde ineceği yeri tarif eder.

Şoför yanındaki yolcuya gülerek der ki; “Senin gibi aklı başında adama can kurban. Şu arkada oturan muhterem var ya, o kendini Azrail sanıyor” der.

Öndeki yolcu arkaya döner, “Abi sen kafayı mı yedin, arkada kimse yok ki...” der, şaşkın bir ifadeyle.

Şoför, hışımla arkaya döner, ilk binen yolcu arkada oturmaktadır. “Kör müsün be adam, arkada oturuyor ya...” diye bağırır.

Öndeki yolcu tekrar arkaya bakar, “Abi sen benimle dalga mı geçiyorsun, arkada kimse yok.”

Arkadaki yolcu, “Gördün mü?” der, “Yanındaki beni ne duyabilir, ne de görebilir. Beni ancak sen görebilir, sen duyabilirsin...”

Şoförün bir anda dizlerinin bağı çözülür, beti benzi atar.

Arkadaki, şoförün omzuna elini koyar, “Hadi...” der. “Vakit geldi artık. Arabayı kenara çek 2 rekat namaz kıl, canını alacağım...”

Şoför ağlamaklı, eli ayağı titreye titreye arabayı kenara çeker, arabadan iner, namaza durur...

Sonra?

Sonra ne olur biliyor musunuz? Adamlar arabayı aldıkları gibi kaçarlar.

                                                                                                

GÜNÜN LAFI

Zekalarıyla ilgili en çok iltifat alan kadınlar tartışılmaz derecede güzel veya tartışılmaz derecede çirkin olanlardır.

(Chesterfield)

Yayın Tarihi
25.02.2008
Bu makale 672 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!