Dün sabah kalktığımda aldığım ilk telefon nedeniyle; yaptığım işin ne güzel bir iş olduğuna, mesleğimi ne kadar çok sevdiğime bir kez daha inandım. Efendim arayan Trafikten sorumlu İl Emniyet Müdür Yardımcısı Nurettin Şengül’dü. Trafik sorunları ile ilgili yazdığım son makalem için teşekkür etti. Asıl önemlisi; basının, yeni başladığı bu görevinde desteğine ihtiyacını anlattı, çok mutlu oldum ve gururlandım. Demek ki, yerel medyanın misyonunu iyi bilen kamu görevlilerimiz de var. Hayırlı olsun Nurettin Müdürüm. Asıl ben size teşekkür ederim.
**
Gündemimizde malum konu var. Şu Kleopatra Koyu meselesi.
Hani şımarık zengin çocukları vardır ya, gördüğü her şeyi almak, bütün oyuncakların tek sahibi olmak isterler. Ben bu işi de teşbihte hata olmaz, o çocukların durumuna benzetiyorum.
Antalya’nın batı yakasında o kadar güzel koylarımız var ki, hepsi birer tabiat harikası. O yüzdendir ki; büyük bölümü de Beydağları Sahil Milli Parkı içinde kaldığı için bugüne kadar korundu, daha doğrusu yapılaşmadan kurtuldu.
Hiç kimse kusura bakmasın, akbaba misali bu koylara göz diken, (ben onlar için düzgün iş yapanları ayırt etmek adına) “Yatırımcı” yerine iktidara sırtını dayamış nefsine sahip çıkamayan, kendi çıkarını her türlü menfaatin üzerinde gören kişiler önce Adrasan Koyu’na el attılar, mahkemeden olumsuz karar çıkınca sıra Kleopatra Koyu’na geldi.
Buradaki ilk engel koyun Beydağları Sahil Milli Parkı içinde olması nedeniyle yapılaşma izninin olmamasıydı. Bunu, koyu Milli Park statüsünden çıkarıp, Tabiat Parkı olarak tescil edilmesini sağlayarak ihale şartnamesini de bu şekilde hazırlattılar.
Hep derler ya, “Türkiye’de Kanunlar lastikli gibidir, nereye çekerseniz oraya gider” diye. Koyun yeri değişmeden, bir tabiat felaketi gelmeden aynı yerde Milli Parkın içinden çıkarılıp, adı nasıl değiştiriliyor bunu merak ederim. Ve Sayın Orman ve Su İşleri Bakanına bunu sormak isterim. Yeni sistemde Bürokrasiyi ortadan kaldırıp, bu tür kayırmacılığı da sona erdirecek bir iktidar var sayıyorsak, bunu da bir gazeteci olarak sorma hakkımı kendimde buluyorum;
Milli Park ile Tabiat Parkı arasında ne fark var, sadece millilik mi, inşaat yasağı getiriyor?
Ve bakanlıkta halledilen bu eylemler sonucu koca Kleopatra Koyu 29 yıllığına ve 503 bin liraya Fettah Tamince’nin sahibi olduğu Sembol Şirketi ile birlikte 3 şirkete veriliyor. (Diğer iki şirketin adı da gizleniyor ne hikmetse)
Şimdi Antalya Barosu, Mimarlar Odası Antalya Şubesi ve en önemlisi yöre halkı ile o bölgedeki Beycik, Göynük, Ulupınar, Kuzdere, Tekirova, Çamyuva, Kiriş, Beldibi, Merkexz, Yeni ve Ovacık muhtarları müştereken bu ihalenin iptali ve yürütmenin durdurulması için Mahkemeye başvurdu.
Buradan Cumhurbaşkanımıza sesleniyorum:
Bunca insan haksız mı mahkemeye başvurmakla?
Memlekette otel yapılacak başka alan mı kalmadı?
Bu koyda otel yapılmazsa Türk turizmi batmaz.
Üstelik Kültür ve Turizm Bakanımız, hemşerimiz Mehmet Ersoy Antalya temaslarında artık yeni otel yapımına izin vermeyeceklerini, çünkü Antalya’nın sayıları 750’yi bulan otelleri ile doyuma ulaştığını açıkladı.
Size oyları ile inandıklarını gösteren bu insanların geleceklerini karartmayın. Çünkü her yıl milyonlarca insanı ağırlayan Antalya; sadece bizim değil tüm dünya halklarının, çünkü başka Antalya yok… Bunca ısrar niye Allah aşkına…