Öncelikle geçmiş bayramınızı kutlarım. 9 günlük tatilin ardından böylesi moral bozan bir yazı kaleme almak istemezdim, ama gerçekler moral bozarsa düzelir diye düşünenlerdenim.
Efendim; İmar Affı, ya da İmar Barışı adı ne ise tüm eleştirilere rağmen uygulanmaya başladı bile. Jeoloji Mühendisleri, Odası Antalya Şubesi Başkanı Ali Keleş, 17 Ağustos Marmara Depreminin yıldönümü nedeniyle yaptığı basın açıklamasında, İmar Barışı Yasası’na atıfta bulunarak çok önemli şeyler söyledi ve bu konuya çok geniş yer verdi.
Keleş, özetle İmar Barışı Yasası’nın denetimsiz ve kimliksiz bina artışına neden olacağını, bunun da deprem için önemli bir risk yarattığını ileri sürdü.
Başkan Keleş’in açıklamasında altı çizilmesi gereken o kadar doğru var ki; Nedir bunlar?
- Ülkemiz sismik yönden en aktif deprem kuşağında bulunuyor. Alp-Himalaya deprem kuşağında bulunan ülkemizin yüzde 93’ü , nüfusun yüzde 98’i, sanayi kuruluşlarının yüzde 98’i ve barajlarımızın yüzde 95’i bu tehlikeli kuşak üzerinde,
- Ülkemizde yaşanan en yıkıcı depremlerden birisi olan ve binlerce insanımızın hayatını kaybettiği 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden 19 yıl geçmesine rağmen Marmara bölgesinde ya da fay hattı üzerinde herhangi bir önlem alınmadı.
- Başta en yoğun nüfusun yaşadığı İstanbul olmak üzere ülkemizde çarpık kentleşmenin sonucu oluşan yapı stokunun ne kadar güvenliksiz olduğu son aylarda ardı ardına çöken, kayan ve yıkılan binalar ve istinat yapıları ile bir kez daha ortaya çıktı.
- 2012 yılında yürürlüğe giren, 6306 Sayılı Afet Riski altındaki Alanların dönüştürülmesine yönelik Yasa ile sözde deprem zararlarını azaltmaya çare olarak sunulan Kentsel Dönüşüm Projeleri’nin asıl olarak rantsal dönüşüme hizmet ettiği, riskli yapılar için sonuç alıcı projelerin gerçekleştirilmediği de ortadadır.
**
Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şubesi Başkanı Ali Keleş’in bu önemli, tespitlerine katılmamak mümkün değil. İmar Barışı Yasası ya da halkın arasındaki adı ile Kaçak Yapılaşmaya Af Yasası’nın Antalya açısından da çok büyük önemi var.
**
Ali Keleş’e göre kaçak yapıların yasal hale getirilmesi depreme karşı bir önlem değil, felakete bir çağrı. Sayın Keleş, Antalya özeline girmemiş ama; İmar Affı’nın Antalya için önemini iki noktada irdelemek istiyorum.
Birincisi; yeni yasa doğal ve Mimari SİT alanlarında kaçak yapıları yasallaştırdığı için buralarda yapılan tüm düzenlemeleri durdurmuştur. Antalya Kaleiçi, Side, Olimpos, Adrasan ve benzeri SİT alanlarında kaçak yapılarla mücadele ve yıkımla ilgili yerel yönetimlerin yaptığı çalışmalar maalesef yok edilmiştir. Örneğin Kaleiçi’nde tarihi dokunun içindeki beton ve kaçak yapıların yıkılması için çalışma yapılırken, bu binalar yasal hale getirilerek Kaleiçi SİT bölgesine büyük bir darbe vurulmuştur. Bu durum diğer tarihi SİT bölgeleri için de aynı anlamı ifade eder.
İkincisi; dürüst, yasalara saygılı, devlete karşı tüm vecibelerini yerine getiren vatandaşlar karşısında, yasaları hiçe sayıp, devletin ve yerel yönetimlerin kurallarını tanımayarak kaçak yapı yapanlar 3 kuruş para vererek yaptıkları usulsüzlük ve gayri yasal eylemleri yasal hale getirmişlerdir. Üstelik çok büyük oralarda haksız kazanç elde etmektedirler.
Peki, dürüst vatandaşın günahı nedir?
Devletine ve Yasalara saygılı olmak suç mudur?
Ya da bu ülkede Yasaları çiğnemek; yapanın yanına kar mı kalıyor?
Üçüncüsü; belki de en önemlisi Antalya’da 4. Deprem bölgesinden 1. Deprem bölgesine terfi eden bölgelerdeki yapı stokları için uzmanlar ve bilim adamları, binlerce yapı için oturulamaz raporu verirken İmar Affı çıkaran yüksek makamlar bu binalar için acaba ne düşünüyorlar?
Onlar Af Yasası ile hazineyi dolduradursunlar, bu tür aflarla tehlikeli daha da artıran bu insanlar yarın bir olası deprem karşısında kime, nasıl hesap verecekler bunu merak ederim...