Amerika’nın bir numaralı gazetesi Washington Post’un haberinde; bu Alman Marko adlı delikanlıyı bağımsız mahkemelerimiz tutukladığı için tüm dünyada presjtij kaybettiğimiz ve AB’ye girişimizi tehlikeye soktuğumuz yazıyor. Diğer yanda PKK Terör örgütü mensubu oldukları için kırmızı bültenle tüm dünyada aranan vatan hainlerini Avrupalı sözde dostlarımız Avrupa Parlementosu (AP) nda kürsüye çıkarıp Türkiye aleyhinde konuşturuyorlar.
Allah aşkına bunlar bizi ne sanıyorlar? Biz silah satabilmek için, liderlerini baş tacı yaptıkları, Avrupa’nın göbeğine çadırlarını da kurup emrine 200 kadın verdikleri çadır devleti mi sanıyor, yoksa bizdeki demokrasiyi hiçe sayıp, bizim de onlar gibi bir hukuk devleti olduğumuzu bilmiyorlar mı?
Hepsini kabul edelim. Peki biz ne yapmalıydık? Marko denen çocuğun uçkurunu mu bağlayacaktık, ya da tecavüz ettiği kızcağıza orta çağdan kalma bekaret kemeri mi takacaktık? Bir misafirimiz, başka bir misafirimize karşı suç işliyor, ortada suçlu, mağdur ve şikayetçi var biz ne yapacaktık? Acaba onların ülkesinde bir Türk böylesi bir olaya muhatap olsa ne yaparlardı? Hiç merak etmeyin önce ayağına pranga vururlardı.
Biz gerçekten sabırlı bir milletiz. Bizi aralarına alacaklar diye daha ne kadar bu iki yüzlülüğe boyun eğip, sessiz sedasız oturacağız? Bizi yönetenler ve sessiz kalanlar bu utancın altından nasıl kalkacaklar ben bunları merak ederim…
100. yılda ne değişti?
Tartışmalara ve hukuk kavgalarına neden olduğu için bir süre önce iptal edilen 100.yıl spor kompleksi ve 30 bin kişilik stat ihalesi bugün tekrarlanıyormuş. İptalden bu yana, ne projede ne de devam etmekte olan mahkemelerde bir gelişme var. Üstelik yapımcı firmanın üzerine ne yapacağı, kaç katlı bina yapacağı bile belli olmayan 40 bin metrekarelik arazi üzerine yapılacak işlerle ilgili de bir gelişme ve değişme yok. Aldığımız bilgilere göre yarın yapılacak ihaleyi alan firmaya verilecek arsa üzerinde devam eden 12 tapu tescil davası bulunuyor. 100 milyon Euro’ya yakın bir paranın harcanacağı bu dev yatırımın yerinin de yanlışlığı konusunda uzman görüşleri var. Bütün bunlara rağmen bu işin oldu-bittiye getirilmesi gibi bir endişenin varlığının, sonraki yıllarda vicdanlarda rahatsızlık yapmasından korkarım…
Orada bir Alaçatı var uzakta…
Alaçatı diye bir belde var Ege’de… Çeşme’ye bağlı dünyanın en iyi sörf yapılabilen 3. merkezi. Beldenin tamamı sit alanı ilan edildiği için eski Rum evleri korunuyor. Onarım isteyen birçok ev var… Metruk kalmasının sebebi bu evlerin miras yolu ile bölünmesi. Devletin el atması lazım. Daha önemlisi belde de 39 otel ve pansiyonun toplam yatak kapasitesi bizim bir tatil köyü kadar: 700 yatak kapasitesi var. Ve bu tesislerde müşteriye yemek verilmiyor. Uygulama oda kahvaltı. Bunun sebebi de beldedeki lokantaların da iş yapmasını sağlamak. Burada marka ürün satan dükkanlar da istenmiyor. her şeyi evlerinde yapıyor, kendi markalarını yaratıyorlar.
Turizme ve Alaçatı’ya gönül vermiş yüzleri güleç, idealleri olan ve çoğunluğu kadınlardan oluşan bir avuç insan günümüzün Jan Dark’ı Zeynep Öziş’in etrafında toplanmış, Turizm-Tanıtma Derneği kurarak Alaçatı’ya bizimki gibi devasa turistik tesislerin kurulmaması için mücadele veriyorlar. Antalya ve İstanbullu gazetecileri geçen hafta sonu orada toplayan Hüseyin Baraner denen cengaver turizmci kol-kanat germiş; bizler de el verdik bu insanlara… Turizmi ve bu ülkeyi seven herkesin el vermesi lazım…
Zeynep, Jale, Ayşe, Nilüfer, Destina, Turgut, Mahmut, Buğra, İpek, Selçuk, Melih, Hakan biz sizi çok iyi anladık, yanınızdayız. Bizler buraları koruyamadık, yıldık, paraya ve ranta yenik düştük. Sizler ytılmadan kavganızı sürdürün…
Gülmeye devam…
Emniyet Müdürümüz Feyzullah Arslan’ın kaleme aldığı ve elimde 3. baskısı bulunan “Gül, Güldür, Düşündür” adlı kitabından komik telsiz muhabbetlerinden örnekler sunmaya devam ediyoruz:
* Merkez 7942, 4570, Cumhuriyet Caddesi Gece Yıldızı önü, alkollü şahıslar kavga ediyorlarmış, ekiplerimiz intikal edip konu hakkında bilgi versinler.
(Bir dakika sonra) 7941 Merkez, şahısların tamamı alkollü, ellerinde sallama bıçaklar, burası savaş meydanına dönmüş.
3310 Merkez.
Emirleriniz efendim.
Yeteri kadar ekip gönderip kırın o deyyusların boynuzlarını.
Emir anlaşıldı efendim.
Merkez 4510
4510 dinliyorum merkez.
Emri takip ettiniz mi?
Edemedim merkez.
Malum kavga mahalline yeterince ekip sevk edip o şahısların ...... (merkez biraz düşünür) boynuzlarını kırdırın efendim.
* Merkez sırasıyla ekiplerden mevkii ve yol durumu hakkında bilgi alır. Sıra 5945’e gelir.
5945 Merkez, hava yağışlı, zemin kuru, yolda kalan araç yok.
Merkez 5945, yakın kanala geçin.
(Yakın kanala geçerler)
Merkez konuşuyor, hava yağışlıysa zemin nasıl kuru oluyor?
Biz anonsu yaparken tünelden geçiyorduk.
* Ankara 19 Mayıs Stadyumunda Yonca Evcimik konserinde görev alan Çevik Kuvvet Amiri 6220’ye, Emniyet Müdür Yardımcısı 3345 anons eder. “Konserdeki son durum nedir?”
6220 cevap verir: “Efendim henüz Abone’yi söylemedi.”
Günün Sözü
Bir şeyi gerçekten bilmek, o’nu iyi anlatmakla olur.
Socrates