ANTALYANIN KAHYASI

Bırakın Alper Hoca’nın yakasını !..

Geçen hafta 2009 yılında yapılması gereken yerel seçimlerle, bu seçimlerde CHP’nin nasıl bir aday çıkarabileceği konusuna değinmiş, diğer köşe yazarı arkadaşlarım gibi ben de Akdeniz Üniversitesi Organ Nakli Merkezi Müdürü Prof. Dr. Alper Demirbaş’ın adını da adaylar arasında dile getirmiştim. Mesleğine ve mesleki başarılarına, mümtaz kişiliğine, ülkesini ve vatanını seven Atatürkçü çizgisine son derece saygı duyduğun Alper hoca aradı. Bu konuda yazı yazanları suçlamıyordu ama, bu işin dedikodusunu çıkaran kendi çevresine kızgındı biraz.

Söze “sırada benden operasyon bekleyen 60 hastam var” diye başladı. Sonra CHP lideri Deniz Baykal’la görüştüğünü doğruladı. Ama bu görüşme ilk değildi, son da olmayacaktı. “Baykal benim uzun yıllardır görüştüğüm bir siyasi parti lideridir. Dostumdur. Sık sık görüşürüz, ama bu görüşmelerimizin gündeminde siyaset son sıralarda yer alır” diyen Prof. Alper Demirbaş, aslında siyaset için henüz karar vermemiş gibi görünüyor. Siyaseti istemiyor da değil. 

Her insanın gönlünde bir aslan yatar.

Prof. Dr. Alper Demirbaş’la yaptığım görüşmeden anladığım kadarıyla; değerli hocamız, kavgaların okyanusları bile aştığı böylesi bir ortamda siyasete henüz girmek istemiyor. Ama aslında gönlünde yatan onun da bir aslanı var. Neden olmasın? Belki de o’nun gibi dürüst insanların siyasete soyunmaları, rahmetli İsmet İnönü’nün, 1950’li yılklardsa söylediği “Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur” sözleri gerçek olur.

Ancak bu konuda sevgili hocam beni fikrimi soracak olursa, naçizane, “Hocan bu devlet seni profesör olarak yetiştir. Bak ne güzel söylüyorsun hepsi yeniden hayat bulacak 60 böbrek hastan, önce böbrek sonra seni bekliyor. Umutlarını sana bağlamışlar. Vazgeç bu siyaset arenasına girmekten. Seni lime lime eder bunlar. Sen işine bak.” derim. Ve seni, kandırıp “sen en büyüksün. Senden iyi belediye başkanı bulamaz” diyenlere de bir tek sözüm var: “Bırakın Alper Hoca’nın yakasını…”

 

İddianamede Antalya’da var, Balaman da…

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Adalet ve Kalkınma Partisinin laiklik ilkesine aykırı eylemlerin odağı haline geldiği gerekçesiyle kapatılması için Anayasa Mahkemesi Başkanlına yaptığı başvuruda Antalya’nın adı 3 ayrı yerde geçiyor. Üçü de Milli Eğitimle ilgili. Üçü de türban meselesi.

2003 yılında Antalya İmam hatip Lisesi’nde bir grup öğrenci okula türbanla girmek isteyince çıkan olayları o dönemin AKP Grup Başkan vekili Eyüp Fatsa ile Milli Eğittin Komisyonu Başkanı Tayyar Altıkulaç haklı gösteriyor.

İkinci olay ise Alanya’da… Açıköğretim Lisesi sınavlarına türbanla girmek isteyen öğrencilere mani olan 3 öğretmen hakkında görevlerini yaptıkları için (!)  Valilik oluru ile Kaymakamlık ve Milli Eğitin Müdürlüğü soruşturma açıyor.

İddianamede bizim gazeteci döven-dövdüren, son olarak da gazete matbaası kapatan Isparta’nın sansürcü Belediye Başkanı Hasan Balaman’ın ismi de Antalya’dan bir fazla geçiyor. Aynen iddianameden:

“17) “Türbanlı Belediye Başkanı da olmalı” çıkışıyla adı sıkça gündeme gelen AKP’li Isparta Belediye Başkanı Hasan BALAMAN’ın İlköğretim öğrencilerine içinde Said-i Nursi propagandası yapılan bir kitap dağıttığı, ‘Küçük Gezgin, Güller Ve Halılar Diyarı Isparta’da’ adlı kitapta Said-i Nursi için ‘keskin zekası, harikulade hafızası yüzyılın mütefekkiri’ gibi övücü ifadeler kullanıldığı, belediye tarafından Bahattin ATAK’a hazırlatılan kitabın Ülkü İlköğretim Okulunda 200 öğrenciye verildiği, ( Ek.172)

18) AKP’li Isparta Belediye Başkanı Hasan Balaman’ın Isparta Müftülüğü tarafından düzenlenen ‘Hafızlık Taç Giyme Töreninde’ yaptığı konuşmada; “… böyle bir şey olmaz. Yasak her yerden kalkmalı (…) başörtülü bir kadın da belediye başkanı, daire başkanı olabilmeli (…) imam hatipli bir kişinin hırsız veya uğursuz olduğu görülmemiştir.” dediği,  (Ek.129)Tespit edilmiştir.”

Balaman ayrıca Başsavcının siyasi yasak getirilmesini önerdiği parti yöneticileri arasında da 56. sırada yer alıyor.

İşte böyle. Türkiye gündemi çok yoğun ve çapraşık. Bizim gündemimizde de bunlar var.

 

GÜLMECE

 

Bugün “günün sözü” İsmet İnönü’den. Bu köşeye de rahmetli oğlu Erdal İnönü’yü konuk edelim istedik. İşte Erdal bey ve iki anektot:

BEN KEDİ MİYİM ?

İnönü gençlik yıllarında evinde otururken mutfaktan bir çığlık duydu. Eşi Sevinç Hanım "Erdal koş fare var' diye bağırıyordu. İnönü istifini bozmadı ve eşine öyle seslendi:
- Ne yapayım Sevinç. Ben kedi miyim… ?

NECCAR BEY

Erdal İnönü İzmir'e mitinge gidiyordu. Uçakta İzmir milletvekili Neccar Türkcan, yanına gelerek "Efendim İzmir'de vurucu bir konuşma yapmalısınız. Yumruğunuzu da kürsüye vurun. Nasıl iktidara geleceğimizi sert bir üslupla anlatın lütfen' dedi. İnönü ise şu cevabı verdi:

- " Peki ben anlatırım, sonra sözü size bırakırım. Vuruculuğu ve diğer işlemleri siz yaparsınız'...

GÜNÜN SÖZÜ

 

İrtica Başbakandan cesaret bulursa, kim onun sokağa dökülmesini önleyebilir? İrticanın sokağa dökülmesi ise ülkenin kana bulanmasıdır.

İsmet İnönü

(1958’de Rahmetli Başbakan Adnan Menderes’e hitaben söylemiş)

 

Yayın Tarihi
24.03.2008
Bu makale 779 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!