ANTALYANIN KAHYASI

Ben Büyükşehir’in başyazarı değilim

Özellikle gazeteci arkadaşlarım bugünlerde bir arayış içinde. Arayış; kim hangi cephede arayışı… Biz de cepheleştik, ya da cephelere ayrılıyoruz. Belki de hiç tartışılmaması gereken konular bunlar. Cepheler oluşuyor ama, kent için, ya da Antalya için zararlı tartışmalar bunlar. Bu cephe tartışmasına gazeteciler birbirlerini sokmaya gayret sarfediyor: Örneğin benim için dostlarımdan;

“Büyükşehir Başyazarlığın hayırlı olsun” diyen de oldu,

Tarafsız bildiğimiz başkanımızın Büyükşehir’in gazetesinde yazmasını anlamlı bulduk diyen de…

Bu görüşler ortaya çıkınca bir açıklama hakkı doğdu bana.

Öncelikle şunu söylemeliyim ki; Büyükşehir Belediyesi’nin yayımladığı gazetede ben sadece konuk yazarım. Yani başyazar değilim.

Nasıl oldu bu iş diye soranlara cevabım açık ve net. Çünkü ben dün neysem oyum. Bugün beni kimse değiştiremez. Ben siyaseti yaparım ama, siyaset her şeyin üstü değildir. Benim için önemli olan önce mesleğimdir. Ve de tarafsız gazetecilik anlayışımdır.

Büyükşehir’in gazetesine gelince;

Öncelikle gazeteyi hazırlayan arkadaşları kutluyorum. Gazete böyle olur.

İkincisi ve beni ilgilendiren bölümü sevgili Akgün Keskin’in telefonla beni arayarak;

“Abi bir gazete çıkarıyoruz. Her sayısında da bir gazetecinin konuk yazar olmasını istiyoruz. İlk konuk yazarımız olur musun?”

Tabii ki bu benim için değil, kent adına bir görevdi ve Antalya sevgimin ön plana çıktığı bir yazı kaleme aldım. Ne Büyükşehir Belediyesi ya da Başkanını öven bir yazıydı, ne de CHP’yi…  

Fanatik arkadaşlarımın benim yazdıklarımı okumadan yaptıkları eleştirileri tabii ki anlamam mümkün değil… Bu kentte yaşıyorsak, bu kent için elimizden geleni yapmalıyız. Gazeteci olarak ya da belki de en önemlisi bu kentin bir bireyi olarak… O gazeteye haa ben yazmışım, ha Ahmet… Ya da onlar da isterlersem yazacaklar… Ben görev saydığım için yazdım. Kentlilik bilincini anlatmaya çalıştım. Yazdıklarım içinde;

“CHP’yi ya da mevcut belediye yönetimini övüp yağcılık yaptın” diyen bir Allahın kulu çıkarsa onun alnını karışlarım. Ancak ilkyazı yazma görevini bana vermelerini kıskananlar varsa onlar kendi bilir, ya da kendilerini bilmeleri gerekir…

YILIN FIKRASI

Başbakan, dış destek aramak için İngiltere’yi ziyarete gitmiş. Ziyareti sırasında Kraliçe tarafından çay içmeye davet edilen Başbakan, Kraliçeye kendi liderlik felsefesinin ne olduğunu sormuş.

Kraliçe 'çevremi akıllı insanlarla doldurmak' cevabını vermiş. Başbakan bunun üzerine kraliçeye çevresindeki insanların akıllı olup olmadıklarını nasıl ayırt ettiğini sormuş.

Kraliçe, 'onlara doğru soruları sorarak ayırt ediyorum' diye yanıtlamış ve 'izin verin göstereyim' demiş.

Kraliçe hemen Tony Blair'i aramış ve:

'Sayın Başbakan, lütfen bu soruya cevap verin: Annenizin bir çocuğu var, babanızın bir çocuğu var ve bu çocuk sizin ne kız ne de erkek kardeşiniz. Kimdir bu? ' diye sormuş.

Tony Blair: 'Bu benim majesteleri' diye yanıtlamış.

Kraliçe: Doğru.'Teşekkürler, iyi çalışmalar Blair' demiş ve Başbakan’a dönerek:'Gördünüz mü Sayın Başbakan ?'

Başbakan 'Evet majesteleri, çok teşekkür ederim, bu metodunuzu kesinlikle kullanacağım' diyerek oradan ayrılmış. Yurda dönüşünde hemen Unakıtan'ı yanına çağıran Başbakan:'Kemal abi sana soracağım bir soruyu cevaplamanı istiyorum' demiş.

Unakıtan : 'Tabii efendim, nedir?'

Başbakan: Annenin bir çocuğu var, babanın bir çocuğu var, ve bu çocuk senin ne kız ne de erkek kardeşin. Kimdir bu?

Unakıtan sağa bakmış sola bakmış düşünmüş taşınmış ve en sonunda:

'Efendim bunu biraz düşünüp sonra size cevap versem?' demiş.

Başbakan kabul etmiş ve Unakıtan oradan ayrılmış, vakit kaybetmeden

Bakanlar Kurulunu toplantıya çağırmış, saatlerce bu soru üzerinde düşünmüşler,ama kimse bir cevap bulamamış.En sonunda Kemal Unakıtan, Kemal Derviş'i aramış ve durumu açıkladıktan sonra:

'Annenizin bir çocuğu var,babanızın bir çocuğu var, ve bu çocuk sizin

ne kız ne de erkek kardeşiniz. Kimdirbu?

Derviş: 'Bunda bilemeyecek ne var, tabii ki benim!' diye yanıtlamış. Cevabı alan Unakıtan hemen Tayyip'i arayarak: 'Cevabı buldum efendim, kim

olduğunu biliyorum, Sayın Kemal Derviş' demiş.

Başbakan büyük bir hayal kırıklığıyla cevap vermiş: 'Yanlış cevap Kemal Abi, Doğru cevap Tony Blair idi.'

Yayın Tarihi
04.08.2009
Bu makale 1182 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Değerli büyüğüm, öncelikle Berat Kandiliniz mübarek olsun -telefonla aradım ama kapalıydı-. Bu siteyi her gün takip ediyorum. B.Şehir gazetesine yazdığınız ve Antalya sevgisi adına birleşme dersi veren yazınızı da büyük bir keyifle okudum. Size eleştiri getirenlere yazınızın son cümlesiyle, gene size yakışan bir şekilde ve kendilerine dönüp bakmaları adına çok güzel cevap vermişsiniz. Saygılarımla.

K.Remzi Sadi 05.08.2009

abi fıkra süper

cihan hoylu 05.08.2009

Sevgili dostum. Son zamanlarda kim kimi daha çok dövecek merak ediyorum. Doğrularının bu kadar çeşitli olduğu bir yazılı ve görüntülü medya herhalde ANTALYA'DAN başka yerde yoktur. Ne tuhaftır ki Sayın başkanınız konulara taraf olmamakta ANTALYAMIZIN turizm kalkınma hamlelerine yazıları ile ışık tutmaktadır.Yazınızdaki tarafsızlık edebiyatınız ile fıkranız ne yazık ki örtüşmedi.Şu anda TÜRKİYE CUMHURİYETİ BAŞBAKANI VE KURLAR VE FAİZLER Aleniyette batık banka yok. Saygılarımla.

Cemal ALTAN 04.08.2009

Büyükşehir'in başyazarı sen olsan ne olacak ki sevgili ağabeyciğim.. Keşke olsan da bugün bu memlekete internet gazeteceliğinde gösterdiğin tarafsızlık örneği gibi hepimiz o gazetenin sayfalarında içimizden geçeni yazabilsek? Seni bahsi yapılan gazetenin baş sayfasında gördüğüm zaman yıllardır kullanmakta olduğum sahnelerdeki özgürlüğümü ve bu özgürlüğe şahitlik eden Antalya halkını düşündüm. İki yüzlü olmamayı ve gereğinde doğrunun yanında yer alarak teraziyi bir o yana bir bu yana tutmamayı sizler öğrettiniz bizlere.. Sizin gibi olamayanların ve kavgayı ön plana çıkararak kıskançlık sergileyenlerin davranış biçimlerine kafanınızı takmayın. Biz senide biliyoruz onlarıda.. Sevgi ve saygılarımla..

Necip NUGAY 04.08.2009

Gruplaşmak, bir tarafa ait olmak, bir zihniyetin parçası olmak, tek başına kendini kayıp ve güçsüz hissetmek… Anlayamadığım bir durum var: Hangi zihniyet % 100 bir insanla örtüşür. Her “grubun” iyi ya da kötü yönleri vardır. Önemli olan artıları bir araya getirebilmek, sen ben olayı yerine biz diye düşünebilmek. Niçin insanlar farklı düşünenleri yargılarlar? Niçin zaman zaman karşı kişinin penceresinden bakmaya çalışmazlar? Belki biraz çaba ile bugüne kadar fark etmedikleri çok şeyi keşfedecekler. İnsanların hazımsızlığını özellikle internet gazeteciliğinde çok yakından takip etme şansımız oluyor. Kimse bu memleketi düşünmüyor. Yapıcı olmak yerine, sürekli içindekileri kusmakla meşguller. Birbirlerini hadlerini bildirmek üzere programlanmış “siteler,yazılar”. Saldırı ve savunma mekanizması oluşturulmuş. Tüm bu savaşın içinde asıl amaç amaç olmaktan çıkmış. Nerede neyi daha iyi yapabiliriz, nerede nasıl destek çıkabiliriz önemini çoktan kaybetmiş. Basın adeta çete savaşına dönüşmüş. Kişisel saldırlar, mantıksız gerekçeler, çocuksu tavırlar. Komik, bizlere yakışmayan, asaletini kaybetmek üzere tartışma yöntemi. Gazeteci değilim. Dil bilimi ve edebiyatı dışında yazarlıkla ilgim olmadı. Ama ben okuyabilen, olayları takip edebilen, kişi olarak düşünebilen ve herkes gibi yorumlayabilen bir vatandaşım. Artık yeter!!! Tv de magazin programları kadar basitleşmenin ne alemi var.”Sen ben “ kavgalarını “kum havuzlarında” bırakmış olmamız gerekirdi. Lütfen herkes kendine gelsin. Burası savaş mekanı değil. Basın olayları ve gidişatları tarafsız yansıtabilmeli. İnsanları bilgilendirirken savaş meydanından haber muhabirliği yapıldığı duygusunu vermemeli, savaşta değiliz, savaşacak isek de aynı şeyler için çaba gösterdiğimizi unutmayalım. Bizler bu memleketin çocuklarıyız, ve ne yapıyorsak ülkemiz, özellikle de Antalya için yaptığımızı unutmayalım. Düşüncelerimizi, önerilerimizi, paylaşımlarımızı kişiselleştirmeden, toplumsal çıkarları göz önünde bulundurarak değerlendirip, canım memleketim için herkesi “ BİZ” olmaya davet etmek istiyorum. Ütopya diye düşünen çoktur, ama tarihe bakınca nice ütopyalar gerçek olmuştur.

Müjgan Akbülbül 04.08.2009

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!