Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından Cumhuriyet Meydanı’nda uygulanan proje ile deniz kıyısında oluşturulan seyir terasına her gün yüzlerce turist gelip Antalya Hatırası Fotoğrafı çektiriyor. Kaleiçi ve Yat Limanı’nın eşsiz görüntüsünü filme alıyor.
Cumhuriyet Meydanı’na rehberler tarafından getirilen kalabalık turist grupları Kalekapısı civarındaki mağaza ve dükkânlardan alışveriş de yaparak esnafın yüzünü güldürüyor. Bu yönü ile meydan projesini alkışlamak lazım.
Ancak meydanın hemen yanı başındaki çirkin görüntüler de hem yerli, hem yabancı konuklarımız tarafından yadırganıyor. Neresi mi; seyir terasının hemen altındaki yıkıntı görüntüleri Turizmin Başkenti saydığımız Antalya’ya hiç, ama hiç yakışmıyor.
Bir yanda Selçuklulardan kalma Yivli Minare, diğer yanda zamanında restore edilmediği için yıkılmaya yüz tutmuş, üzerine naylon örtülmüş, yukarıdan atılan pet şişe ve diğer atıklarla çöplüğe dönmüş bu görsel kirlilik cazibe merkezi olarak turiste tanıttığımız Kaleiçi’ne de yakışmıyor.
Aslında sorun sadece bu bölgeden böyle görünüyor, ancak içine girerseniz Kaleiçi’nde o kadar çok restore edilmesi gereken yapı var ki, bir de sonradan kaçak yapılmış binalar. Aslına uygun olarak restore edilmek üzere ruhsat almış, ancak rölöve projesine uymadan yapılan çirkin yapılaşmalar. Bunların tümünün elden geçirilmesi gerekir diye düşünenlerdenim.
Ancak burada çok önemli bir konu var.
Bu konu da, Kaleiçi’ndeki tüm yapıların aslına uygun olarak restore edilmesi için gereken finans. Buradaki hak sahiplerinin büyük bir bölümü bırakın restorasyonu, rölöve denilen aslına uygun projeyi bile çizdirecek güce sahip değil. O yüzden müşteri bulabilirlerse satmak zorunda kalıyorlar. İşte rölöve denen bu ilk projeyi eskiden Kültür ve Turizm Bakanlığı ücret almadan yapıyordu, şimdi durum nedir bilemiyorum ama eskiden bir başka uygulama daha aklıma geldi.
Yat Limanının elden geçirilip turizme kazandırıldığı 80’li yılların başında, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı bir Turizm Bankası vardı. Bu banka aracılığı ile restore edilmesi gereken 100 yapıyı kamulaştıran bakanlık, yenileme konusunda çok başarılı işlere imza attı. Ancak daha sonra Turizm Bankası kapatılınca, işler de, yenileme çalışmaları da yarım kaldı, restore edilmeyen binalar da kaderine terk edildi.
Kaleiçi sorununun kökünden çözümü Antalya imkânları ile pek mümkün görünmüyor. O nedenle yeni kurulacak hükümetin bu soruna el atması, yenilenmesi gereken binaların yanmasını, ya da yakılmasını beklemeden tespit edilerek kamulaştırılması ve Devlet imkânları ile restore edilmesi gerekir.
Yukarıda anlatmaya çalıştığım çöplük meselesi de şüphesiz bu metruk binaların sahipleri olduğu için belediyeler müdahale edemediğinden böyle kalmıştır. O zaman tek çözümün bu tür binaların Devlet tarafından kamulaştırması olduğu da ortada. Aklın yolu bir.