Bir ülkede Demokrasi varsa, kurumları ve kuralları ile birlikte vardır.
O ülkede Yasama, Yürütme ve Yargı bu bağlamda bağımsızdır. Bu erkler içinde bana göre en önemlisi Adalet dağıtan yargının bağımsızlığıdır. Yargı bağımsızlığı, Demokrasilerin olmazsa olmazıdır.
Bu kitabi lafları hep birlikte söylüyoruz ama gelin görün ki, yargının bağımsızlığı kişilere ve kurumlara göre değişiyor. Başka bir ifade ile hakim ve savcılarımız inisiyatif kullanabiliyorlar. Bu arada yargının 3. Ayağı avukatların bu bağımsız sistemde pek önemleri kalmadı.
Şimdi Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın aldığı bir “kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin” kararını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu Devletin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun MAN Adası Belgeleri ile ilgili iddialarda bulunan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu için; “İspat etmezse şerefsizdir ve alçaktır. FETÖ’cülerle işbirliğinin bedelini ödeyecektir. Bir çirkefle karşı karşıyayız. İspat etmezse biz o’nun boynuna ne takacağız, hangi çıngırakları takacağız… Bir düzenbaz söz konusudur. Bu adam edepsiz siyaset yapıyor. Türkiye böyle bir sahtekâr görmemiştir” diyor. Ve Ankara Savcılığı nu konuda, belki ileride bu ülkeye Başbakan, ya da Cumhurbaşkanı olabilecek bir parti liderine yapılan bu hakaretleri TV ekranlarından milyonlara söyleyen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar veriyor.
Gerekçesi daha ilginç; Savcılık Soylu’nun sözlerinin, ifade özgürlüğü ve eleştiri hakkı kapsamında olduğunu savunuyor.
Pes doğrusu;
Ben hâkim ya da Savcı değilim, niyetim kimseyi de yargılamak değil ama aklın yolunun bir olduğuna inanıyorum. Bu konuda bir dava başımdan geçtiği ve mahkûm olduğum için de “Damdan Düşen”im.
Bakınız Soylu’nın 11 Aralık 2017’de katıldığı bir TV programında Kılıçdaroğlu için söyledikleri içinde TCK’ya göre suç sayılan hakaretleri sıralayayım size;
“Çirkef,
Şerefsiz,
Alçak,
Düzenbaz,
Boynuna hangi çıngırakları takacağız, (Hayvan diyor)
Edepsiz,
Sahtekar”
***
2012’de bir rektörü bilirkişi raporundaki yolsuzluk iddiası nedeniyle yargılayan ve 4 bilirkişi içinde bir tek o’na ceza vermeyen, ismini bile açıklamadığım hakimin kızı, oğlu, gelini, damadının üniversitede işe alındığını yazdığım ve aynı dosyada aynı rektörün idare mahkemelerinin birinde açılan hiçbir davayı kaybetmediğini yine hakim adı vermeden yazdım diye, belgeleri bile bana sorulmadan hakaret ve iftiradan 4,5 yıl hapis ve 45 bin lira para cezası aldım.
O yüzden dedim; “damdan düşenin acısını damdan düşen bilir” diye…
***
İfade özgürlüğü ve eleştiri hakkını kullanırken, kimse kimseye hakaret edemez. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Ama her özgürlükte olduğu gibi bunun da bir sınırı vardır. Böyle durumlarda ifade özgürlüğünü kullanan kişi hakkında diğer yasaların emrettiği cezalar da uygulanır. Bu konuda hem Anayasa Mahkemesi’nin, hem AİHM’in hem de yerel mahkemelerin çok sayıda kararı vardır. Ancak burada söz konusu olan hükümet edenlere yargı karşısında ayrıcalık uygulanması hiç ama hiç doğru değildir.
Bir de aynı Savcılık, Kılıçdaroğlu hükümetin bir bakanı olsa aynı kararı verir miydi acaba?
Bana göre İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, siyasetin etik kuralları içinde Kılıçdaroğlu’ndan özür dilemelidir.