ANTKART’la ilgili Antalya 2. İdare Mahkemesi’nin verdiği iptal kararını gazetelerde okuyunca hiç de şaşırmadım. Çünkü vatandaşı, Devlete karşı korumak amacıyla Danıştay’ın taşra teşkilatı gibi düşünülerek kurulan İdare Mahkemeleri kamudan çok vatandaşı düşünür. En önemlisi de yargının kararına saygı göstermek de hepimizin görevi olmalı. Hala yargının tarafsızlığı konusunda Allaha şükür bir tereddüdümüz yoktur.
Ancak her olayda olduğu gibi madalyonun öbür yüzüne baktığımızda ANTKART’ın iptal kararı altında yatan bazı gerçekler var ki, bunları görmezden gelemeyiz.
Birincisi; işadamlarına yapılan haksızlık. Bu ve benzer kararlardan sonra hangi işadamı Devletine ve yüce yargıya güvenerek Devletle ve onun alt birimleri ile iş yapacak?
Örneğin Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin açtığı toplu taşıma araçlarında uygulanacak “kartlı sistem” ihalesine katılarak rakiplerinden kamu ve belediye yararına en iyi teklifi verip bu ihaleyi kazanan firma, bu konuda önemli yatırımlar ve masraflar yaptıktan sonra, mahkeme ya da değişen yönetimin kararı ile bu iş elinden alınırsa ne yapacak? Kime güvenerek iş yapacak, yatırım yapacak?
İkincisi; mahkemenin gerekçeli kararı henüz açıklanmadı bilemiyorum ama ANTKART uygulamasında iddia ediyorum kamu yararı söz konusudur. Ancak davayı açan ve yurt dışında yaşayan min,büs sahibinin menfaati mi, yoksa kamu yararımı düşünülecektir, bunun cevabı mahkemenin gerekçeli kararında vardır.
ANTKART uygulamasında kamu yararı söz konusudur. Bunun birinci sebebi kart uygulamasının çağdaşlığı, ikincisi ve en önemlisi de halkın her gün milyarlar ödeyerek kullandıkları toplu taşıma araçları için ödediği paranın kayıt altına alınması, daha doğrusu bu paraları kazanan kişilerin her Türk vatandaşının olduğu gibi kazancının vergisini ödemesi gerçeğidir. Aksi halde kazancının tamamını cebine atan, ya da bunu sigortasız ve kayıtsız çalıştırdığı için şöforü ile paylaşan dolmuş ve otobüs sahiplerini düşünmek görevi kimseye verilemez.
Yüce yargıya inanıyoruz. Bu dava daha üst mahkemelerde bozulacaktır. Şayet bozulmasa bile Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, dolmuş ve otobüs sahiplerinin daha fazla para kazanmaları, ya da Devlete verdilerini ödememeleri gibi bir eyleme destek vermeyecektir. Adı ANKART olmayabilir, ama çağdaş akıllı kart uygulaması eninde sonunda gelecektir.
Bir elektronik postanın yansıttığı gerçek.
Çok sevgili dostum, arkadaşım Best Western Khan Hotel Genel Müdürü Muazzez Tonguç’dan bir elektronik posta aldım. Görüşlerinin altına aynen imzamı atacağım için, yorum yapmadan sizlerle paylaşıyorum.
“Sayın Erdoğan KAHYA ,
Köşenizde yer vermenizi istediğim bir konu var. Gündeme getirirseniz çok memnun olurum.
Dün Konyaaltı Beach Park’da idik. Geçen sene her saat başı güvenlik görevlileri parkı sürekli kontrol
Eder ve her şeye müdahele ederdi.. Bu sene bu kontrol kaldırılmış. Güvenlik elemanı çok yetersiz…
Güzelim çimlerin üstünde halk halıları yaymış, tüplerini getirmiş saç da kavurma yaparak piknik yapıyor. Çaylar demleniyor. Arabaların kapıları sonuna kadar açık her bir taraftan arabesk müzik çalıyor.
Bir tarafta kadın çocuğunu çimlerin üzerine işetiyor. Bir yandan bir grup maganda futbol maçı yapıyor. Adamlar bikinili kadınlarına göz tacizi yapıyor. Kadınlar avazı çıktğı kadar bağırıp çocuklarını azarlıyor. Çöpler her taraflara atılmış.
Bir anda ben nerdeyim diye kendime sordum. Turister ya da bizim gibi insanlar ise havlumuzu
çime sermiş güneşleniyoruz veya kitap okuyoruz. Fakat bu şartlarda o alanda barınmamız mümkün değil.
Derken birden kafama bir top yedim. Ve kavga etmemek için kendimi zor tuttum.
Çünkü grup çok kalabalıktı ve hepsi erkekdi. Havlumu toplayarak Beach Parkı terk ettim. (Sözü
nü ettiğim yer 9 nolu plajın sağındaki Çim alan)
Böyle modern bir şehirde böyle bir rezillik olamaz. Kesinlikle bir daha Beach Park’a Pazar günü gitmem. Saygılar
Muazzez TONGUÇ”